Adalet, hakkı hak edene vermektir
“Adalet…
Onurlu yaşamak,
Başkasına zarar vermemek,
Herkese kendine ait olanı vermek.”
Ulpianus
“Huzuruna gelen insanlara eşit muamalede bulun. Böylece zayıflar adaletinden ümit kesmesinler, güçlüler ise kendi çıkarları için başkalarına zulmedebileceğin hissine kapılmasınlar.”
Hz. Ömer
“İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu!
Ama olmaz olsun”
Özdemir Asaf
Adalet, varoluşa kafa yoran insanoğlunun üzerinde durduğu en önemli kavramlardandır. Nereden ortaya çıkmış ve insanlar buna neden ihtiyaç duymuştur? Yüzyıllardır filozofların, hukukçuların, peygamberlerin, şairlerin kaleminde, kelamında, kitabında olan ve herkesin içinde bir yerde özlem duyduğu kavram olan ‘adalet’ nedir?
Adalet güncel sözlükte; yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme anlamına gelmektedir.
Adalet sadece kanunlarla ya da kanunların uygulanması ile sağlanacak bir olgu değildir. Kanunlar “adalet” kavramındaki felsefenin uygulanmasını sağlayan bir araçtır.
Bu yazıda adaletin bize ne anlam ifade etmesi gerektiğine cevap bulmaya çalışacağım. Adalet nedir? Nasıl olmalıdır? Mutlak adalet var mıdır? sorularına kesin bir yanıt bulabilmek zordur; ancak doğruyu, iyiyi ve güzeli bulma çabası ile geliştirebilir ve yaklaşılabilir. Adalet zulümden, kötülükten ve haksızlıktan ne kadar uzaklaşılırsa kendisine o kadar yakınlaşılacak bir olgudur, erdemdir.
Adalet insanın yalnız başına bulamayacağı bu nedenle bir toplum içinde aradığı bir mutluluktur.
Bu kavramı bilimsel ya da yarı-bilimsel olarak açıklayamayız. Bu nedenle insanoğlu, adalet kavramına din ve metafizik yoluyla ulaşmaya çalışmıştır.
Metafiziksel türün en tipik temsilcisi Platon’dur. Onun bütün felsefesinin temel sorunu adalettir ve bu sorunun çözümü için o, meşhur idealar düşüncesini geliştirmiştir. Mutlak iyi ideası, adaleti belirtir.
Üstelik mutlak iyi ideasının, rasyonel kavrayışın ötesinde olduğunu açıkça ifade eder. Antik Yunan filozoflarından Aristoteles adaleti öncelikli olarak devlet açısından değerlendirir. Bu nedenle hukuk üzerinde daha çok durur. Ona göre eşitlere eşit, eşit olmayanlara farklı muamele edilmelidir. Herkese eşit miktar değil hak edişe göre bir eşitlikten yanadır. Aristotales bu konuda flüt örneği verir. Ona göre flütçüler eşit ustalıkta ise en iyi çalgıyı çalmanın hakkı, onu en iyi çalana verilmelidir. Sokrates adaletin sadece kanunlara itaat etmek borcu ile değil, tanrıya karşı da ödenmesi gereken bir borç olduğunu ifade etmiştir. Sokrates’e göre adalet aslında iyiyi kötüden ayırma bilgisidir. Ona göre içimizdeki ‘adalet duygusu’ neyin yanlış, neyin doğru olduğunu bize göstermektedir.
Adalet kavramını İslam felsefesinde inceleyecek olursak eğer; benzer şeylerin olduğunu göreceğiz.
Ünlü İslam felsefecilerinden Farabi’ye göre adalet; mutluluk yoluna kişiyi yönelten en üstün erdemdir. Farabi adalet konusunu öncelikle kozmik/ilahi adalet açısından değerlendirir.
Kozmosta adalet ilkesi işlediğinden dolayı, insanda da adalet ontolojik olarak var olmalıdır. İnsanın yaratılış amacı olan mutluluğu kazanabilmesi için de mutlaka adalet erdemi gereklidir. İnsanın özünde adalet hem bir kavram olarak hem de bir duygu/özlem/ olarak vardır der. Düşünüre göre adalet, hakkı hak edene vermektir.
İbn-i Haldun’a göre adalet esas olarak ahlaki bir olay, vicdani bir meseledir. Her insanda mevcut olan ahlaki erdemler, adalet duygusunun olumlu ya da olumsuz şekliyle her bireyde ve dolayısıyla her toplumda yer almasına neden olmuştur. İnsanlar adaleti vicdanlarında hissederler. Zulme şahit olduklarında, bunu adaletsizlik olarak algılarlar. Adaletin uygulanmadığı noktalarda bile adaletsizlik hissi adalet hakkında doğru bilgiyi verir. İbn-i Haldun’a göre insanların huzuru da mutluluğu da adaletten geçer. Refaha ve güzelliklere de adalet ulaştırır. Adalet varsa tüm ahlaki erdemler yerini bulmuş demektir. Önemli olan adaletin uygulanmasıdır. Hayatın her alanında en büyük kazanç adaletin gerçekleşmesiyle elde edilir.
Gazali ise adalet fikrini iki ana başlık altında inceler: İlahi adalet ve beşeri adalet. İlahi adalet terimi ile Allah’ın insanlar dahil, bütün varlık alemi karşısındaki adaletidir.
Gazali’ye göre adalet, başkasına zarar vermeyecek şekilde hareket etme anlamına gelir.
Haksız olarak karşı tarafa zarar veren durumlarda, bunun zulüm olduğunu ve bundan kaçınmanın adalete riayetin bir icabı olduğunu belirtir.
Gazali, insanlar arası ilişkilerde adaleti gerekli görür, ama yeterli görmez ve onu “ihsan” diye isimlendirdiği daha ileri bir ilişki türüyle tamamlamayı önerir. Gazali ihsan kavramını karşıdakinin yararına olacak şekilde davranma olarak tanımlar. Gazali’ye göre yalnızca haksızlıktan kaçınma ile adalet yetersizdir bunun yanı sıra karşındakinin iyiliğini, güzelliğini, yararını düşünerek davranmak gerekmektedir.
Adalet kavramına, büyük düşünürlerin görüşleri ile açıkladık ve birbirleri ile ne kadar benzerlikler olduğunu gördük. Adalet, her toplumdan her dinden her görüşten, pusulası akıl ve vicdan olan herkesin özlemle beklediği bir erdemdir. Adalet, ortak iyiyi yakalayabilmek ve o dengeyi kurabilmektir. Ortak iyi insana insan olarak bakabilmektir. Aristo ile Mevlana’nın, Sokrates ile Gazali’nin, Descartes ile Konfüçyüs’ün ortak vicdanını yakalayabilmektir.
Dilerim ki bir gün “Dicle’nin kenarında bir koyunu kurt kapsa, bunun hesabı benden sorulur” diyen Hz. Ömer’in adalet anlayışı tüm dünyaya hakim olur.
Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
İmsak | 06:08 | ||
Güneş | 07:36 | ||
Öğle | 12:40 | ||
İkindi | 15:12 | ||
Akşam | 17:34 | ||
Yatsı | 18:57 |