Bir zamanlar, yaşlı bir dervişin yolu Basra'ya düşmüş. Bu dervişe şehir halkı çok ilgisiz ve kayıtsız kalmış. Açlıktan bitkin düşen derviş, kime gitse; "Allah versin dede efendi." cevabını almış.
Derviş, çaresiz, kesesindeki son birkaç akçeyi de kasaba vererek, bir parça et alabilmiş. Ama ne eti pişirebileceği bir ateş bulabilmiş, ne de eti pişirtebilecek açık bir kapı. Bu duruma çok üzülen derviş, Allah'a yalvarmış:
"Ey büyük Allah'ım. Şu Basra halkının kayıtsızlığından sana sığınırım. Beni bağışla ve şu bir lokma etimi pişirecek bir ateş ihsan buyur!”
Daha duası biter bitmez, Basra'yı büyük bir yangın sarmış ve kısa sürede birçok yer kül olmuş. Bir köşede ateş üstünde etini pişiren derviş, Allah'ın büyüklüğüne hayran, fakat kendi sabırsızlığından pişman olarak şöyle demiş:
"Ba'de harâbi'l-Basra / Basra harap olduktan sonra nefsimizi köreltebildik!"
'Ba'de harâbi'l-Basra'; 'Basra harap olduktan sonra' anlamına gelen ve "iş işten geçtikten sonra" manasında kullanılan bu deyimi, neredeyse bilmeyenimiz yoktur!
Şimdi, bu hikayeyi neden anlattım?!
. . .
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kurduğu ve ruhunu verdiği AK Parti, dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin tüm kesimleri kucaklayan, insanlığa söyleyecek sözü olan ve Türkiye'ye çağ atlatan muhteşem bir siyasi hareket olarak tarihe geçti.
AK Parti'nin kurucu kadroları, milletin ve ümmetin menfaatlerini, kendi menfaatlerinin üzerinde gören bir ruh ile çalıştılar. Bu ruh, nefislerini, ideallerinin emrine vererek, dosdoğru yürüyenlerin ve milletin vicdanının sesi olan bir ruhtu..
Ülkemizin vefakar, cefakar insanları, rahmetli Menderes’'in ve Özal’ın başlattığı sosyo-ekonomik ve kültürel gelişmişlik ile evrensel insani özgürlükler hamlesinin bir devamı olarak gördüğü AK Parti hareketine, alternatifsiz bir yönetim mekanizması olarak bakarken, mazlum coğrafyalar, adalet arayan masumlar ve sömürülen dünya halkları ise, kendileri açısından bir “kurtuluş ümidi” olarak gördü.
"3Y, yani, Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklar ile mücadele" mottosuyla yola çıkan AK Parti’nin, bugün geldiğimiz süreçte, nice fedakarlıklarla ve özveriyle üzerlerine düşeni bugüne kadar yapan ve yapmaya devam eden millete, cidden kulak vermesi gerekiyor.
Parti’ye karşı toptan bir saldırı, yalan, iftira dolu itibar suikastleri, her gün peşpeşe, hatta bir öncekini aratır derecede almış başını giderken,
Küresel emperyalist şer odakları ve bunların işbirlikçileri, yerli uşakları, taşeronları, barkodlu beslemeleri, Sayın Cumhurbaşkanımızı devirmek ve bağımsızlığımıza pranga vurmak, Allah'ın bu coğrafyaya ihsan ettiği inanılmaz büyüklükteki enerji ve su kaynakları ile yeraltı madenlerine el koymak, daha da ötesi, mazlum coğrafyalara umut olan ve küresel zulüm sistemlerine son veeip, adaleti ve merhameti, yeryüzüne ikame edecek güçlü ve Büyük Türkiye'yi engellemek için el birlik uğraşırlarken,
AKP Parti kadrolarının en tepesinden en altına kadar herkesin, samimi, dikkatli, daha dikkatli, daha dürüst, daha ferasetli ve daha akıllı olması gerekiyor.
Yoksa gelecek günler, geçen günleri aratacak!..
Üç-beş muhterisin veya sonradan görmenin ya da bir-iki ahlaksızın işledikleri yüzünden, bunca kazanımlar kaybedilip, ülkemizin gelişmişliğine ket vurulup, bunca samimi insan hüsrana uğrayabilir.
Dünya, vahşi, emperyalist, küresel elitlerin elleriyle, zulüm ve gözyaşına garkolmuşken, bölgemiz adeta bir kan gölüne dönmüşken, erkin köşe başlarını tutmuş olan ve sadece cebini ve kişisel ikbalini düşünen bir kaç müptezelin insiyatifine mahkum olmak, millete gerçekten çok ağır geliyor.
Eğer yukarısı bir şeyler yapmazsa, halktan ve tabandan kopuk, merhametten ve faziletten nasiplenmemiş, sadece şahsi çıkarları doğrultusunda hareket eden, dışarıdan devletin hiyerarşisine hegamonya kurup, tehditle, şantajla kurumları yönetmeye çalışan, birkaç muhterisin maskelerini, taban, yakında indirecek ve biletini de yukarıya kesecek!
Sonra da, “Bade harab'i-l Basra / Basra harap olduktan sonra!”, hiç bir şeyin kıymeti kalmayacak!
Bu işler, son noktaya gelmeden, “yukarı”sı, "aşağı"ya iyi kulak vermeli!..