Şeyh Cerrah Mahallesi'nde uyguladığı zorunlu göç politikasıyla Kudüs'teki Filistin nüfusunu daha da azaltmayı planlayan işgalci İsrail'in güçleri, hak ihlallerine direnen erkekler gibi kadınları da hedef alıyor ve onlara da zor kullanmaktan geri durmuyor. Son günlerde Şeyh Cerrah'taki işgal karşıtı direnişe katıldığı için tutuklanan ve İsrail polisinin şiddetine maruz kalan Filistinli kadınlar Filistin mücadelesinde kadınların yerinin en ön saflarda olduğunu ifade etti.
İsrail'in Doğu Kudüs'teki saldırılarıyla başlayan gerginlik giderek artarken, tarihi Şeyh Cerrah Mahallesi'nde İsrail yürüttüğü zorunlu göç politikası olayların odağında yer alıyor.
Mahalle, İsrail makamlarının kararıyla 27 Filistinli ailenin evlerini Yahudi yerleşimciler lehine tahliye baskısı ve zorunlu göç tehdidiyle karşı karşıya kaldığı Doğu Kudüs’ün önemli noktalarından biri.
Filistinliler, zorla evlerinden çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya olan ailelere destek vermek amacıyla Şeyh Cerrah'ta uzun süredir gösteriler düzenliyor. İsrail polisinin ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarına rağmen Filistinliler, barışçıl gösterilerini sürdürüyor.
Gösterilere, çok sayıda Filistinli kadın da destek veriyor. İsrail polisi ise kadın-erkek ve hatta çocuk ayrımı gözetmeksizin Filistinli göstericilere karşı orantısız güç kullanıyor. Filistinli kadınlar da İsrail polisinin saldırılarından payına düşeni alıyor.
İsrail polislerinin, Şeyh Cerrah Mahallesi'nde göçe zorladıkları ailelere destek gösterilerine katıldığı esnada gözaltına alınan kadınlar olaylar sonrasında konuştu.
İsrail polisleri tarafından gözaltına alındıkları sırada kameralara gülümsemeleriyle tüm dünyanın dikkatini çeken bir direniş biçimi ortaya koyan Filistinli kadınlar, haklı oldukları için gülümsemeye devam edeceklerini söylediler.
"Haklı olan, gülümser "Şeyh Cerrah Mahallesi'nde evlerinden edilmeye çalışılan Filistinli ailelere destek için düzenlenen gösteride gözaltına alınan aktivist Meryem Afifi, İsrail polisi tarafından gözaltına alındığı sırada darp edildiğini ifade etti.
Aynı zamanda bir kontrbas sanatçısı olan Afifi, iki gün süren gözaltı süresinden sonra serbest bırakıldı.
İsrail polisince gözaltına alındığı sırada gülümsediği bir fotoğrafıyla uluslararası medya kuruluşlarınca ve sosyal medya aracılığıyla gündeme gelen Afifi şunları söyledi:
Birçok insan benim kameralara gülümsediğimi söyledi. Tabii orada kameralara değil, alanda gösteri yapan diğer arkadaşlarıma gülüyordum. Evet gözaltı sırası da olsa ben haklıydım ve hakkın sahibiydim. Hak sahibi olan da gülümser ve korkmaz.
Afifi, işgale direnişin sadece erkeklerin ve çocukların omuzlarına yüklenemeyeceğine vurgu yaparak, "Biz kadınlar da eğer bu işgale karşı direnmez, haklarımızı talep etmezsek, bu topraklarda kalmak için mücadele etmezsek kim yapacak bunu?" dedi.
"İlk hedef Şeyh Cerrah yoluyla Kudüs'teki Filistin nüfusunu gittikçe azaltmak"Şeyh Cerrah’ta yaşananlara karşı durmadıkları takdirde yarın Kudüs’ün tamamında aynı durumun yaşanacağına vurgu yapan Afifi, "Şeyh Cerrah’ta zafere erişmezsek, bütün Kudüs’ü kaybederiz." ifadelerini kullandı.
Afifi, İsrail’in Kudüs’te Yahudi nüfusunun çoğunluk olmasını ve Filistin nüfusunu azaltmayı hedeflediğini belirterek, "Bu daha başlangıç planı, bundan sonra gelenin ne olduğunu bilmiyoruz." diye konuştu.
Filistin kadınının işgale karşı mücadelenin en önemli ayaklarından biri olmaya devam edeceğini vurgulayan Afifi, şöyle devam etti:
"Biz özgür bir vatanda özgür vatandaşlar olarak yaşamak istiyoruz. Vatan da Filistin’dir. Dünyaya Filistin’in mesajını ulaştırmaya çalışıyoruz. Dünyada birçok insan 1948’de Filistin adlı olan her şeyin bittiğini sanıyor ancak biz bunun böyle olmadığını ve Filistin’in var olduğunu ispat edeceğiz."
"Direniş ruhu, babaannemden miras"İletişim ve gazetecilik mezunu Muna el-Kurd ise Şeyh Cerrah Mahallesi'nde zorunlu göç tehdidiyle karşı karşıya kalan 27 Filistinli aileden biri olan Kurd ailesinin kızı.
Defalarca gözaltına alınan Kurd, Filistin kadınının her zaman direnişçi olduğuna dikkati çekerek, "Filistin kadını tarih boyunca her zaman ön safta yer almış ve bütün gücüyle işgale karşı mücadele etmişti. Filistin kadını her zaman direnişçiydi." ifadelerini kullandı.
Direniş ruhunun coğrafyanın kaderine bağlı olduğuna vurgu yapan Kurd, sözlerini şöyle sürdürdü:
Aslında şöyle söyleyelim benim doğduğum büyüdüğüm coğrafyanın şartları beni bir kadın olarak mücadeleci yapıyor, direnişçi kılıyor beni. Bütün bu zorlu şartlar altında, saldırılar, ihlaller, zorunlu göçler, bütün bunlar beni direnişçi olmaya zorluyor. Bana rağmen olsa bile.
Kurd, bugün dünyaya Filistinli kadının nasıl olduğunu gösterdiklerini, Şeyh Cerrah’ta, Kudüs’te, Filistin’de nasıl özgürlük mücadelesi verdiklerini gösterdiklerini belirterek, "Benim babaannem, 1948’de Hayfa’dan tehcir edildi. O bana mücadele etmenin, direnmenin anlamını öğretti. Ben bu yapıyı ondan miras aldım." dedi.
Dünya kadınlarının, Filistin kadınından mücadele ve direnişi öğrenmesini isteyen Kurd, her Filistinli kadının direnişin ve mücadelenin adeta öğretmeni ve bir sembolü olduğunu kaydetti.
"Bizden önceki nesiller üzerine düşeni yaptı şimdi sıra bizde"Tehcir tehdidiyle karşı karşıya olan Filistinli aktivist, optisyenlik bölümü son sınıf öğrencisi Asale Kasım Ebu Hasna da "Biz Filistinli kadınlar olarak, mücadelemizi sürdürmek zorundayız. Çünkü burada işgale karşı durmak için herkese ihtiyaç duyuyoruz. Sadece Filistinli kadının değil, tüm kadınların gücü ve kudreti vardır, varlığıyla, sözleriyle değişime vesile olabilir." şeklinde konuştu.
Ebu Hasna, işgale direnmenin bir varlık mücadelesi olduğunu ve annesinin rolünü şimdi kendisinin aldığına dikkati çekerek, şunları aktardı:
Bu hayatı ben seçmedim, hayat beni seçti. Burada bize destek olan herkese, bizimle dayanışma içinde olan herkese saygılarımı sunuyorum. Burada sadece biz değil, bütün Filistinliler aynı şeyi yaşıyor. Nekbe’den (Büyük Felaket-1948) bu yana aynı süreci yaşıyoruz. Yıl 2021 ve yine tehcirle karşı karşıyayız.
Ebu Hasna, Filistin’de doğduğunu, kendinden önceki neslin üzerine düşeni yaptığını vurgulayarak, şimdi sıranın kendilerinde olduğunu, kadın-erkek hep birlikte haklarını almak için rollerini sürdürdüklerini dile getirdi.
İşgale Direnen Şeyh Cerrah MahallesiYıllardır yerlerinden edilme tehlikesi yaşayan 27 Filistinli ailenin korku ve endişeleri İsrail makamlarının baskılarıyla yeni bir boyut kazandı.
Kudüs Sulh Mahkemesi, Yahudi yerleşimcilerin talebi üzerine 2019'da Şeyh Cerrah Mahallesi'nde oturan 12 Filistinli ailenin, evlerini yerleşimciler lehine boşaltmaları yönünde karar vermişti.
Karara göre, bu ailelerden 4'ünün Ocak 2021'de evlerini boşaltmaları gerekiyordu. Ailelerin itirazı üzerine kararın temyiz edilerek yeniden mahkeme sürecinin başlaması kararlaştırılmış ancak İsrail Merkezi Mahkemesi, şubat ortalarında bu 4 ailenin itirazını reddetmişti.
İsrail Merkezi Mahkemesi, bu yılın başında 7 ailenin, evlerini Yahudi yerleşimcilere bırakmak üzere boşaltması kararı vermişti.
Mahkeme son olarak 4 Mart'taŞeyh Cerrah Mahallesi'nde yaşayan Filistinli ailelerin, karara yönelik itirazlarını geri çevirmişti.
Yüksek Mahkeme, 2 Mayıs'taŞeyh Cerrah'taki 4 aileye, Yahudi yerleşimcilerle "anlaşmaları için"6 Mayıs'a kadar süre tanımıştı.
İsrail Yüksek Mahkemesi'nde 9 Mayıs'ta görülen duruşmada, nihai karar hazirana ertelenmişti.