“Sophia adlı robot Suudi Arabistan vatandaşı ilan edildi. Sophia, Hong Kong merkezli insansı robotlar üreten Hanson Robotics şirketi tarafından geliştirilmiş bir robot.Yaşlılara ve ziyaretçilere parklarda yardım etmesi için tasarlanan bu robotun vatandaş ilan edilmesinin duyurusu, başkent Riyad'da düzenlenen Geleceğin Yatırım Girişimleri adlı etkinlikte gerçekleştirildi. Robot Sophia bu anonsun ardından "Dünya'nın ilk vatandaşlık hakkına sahip olan robot olmaktan gurur ve onur duyuyorum" dedi.
Bir dünya hayal edin; etrafınıza baktığınızda gözünüzün alabildiğince yeşillik, mis gibi bir hava, kuş cıvıltıları, rengarenk çiçekler. Bomboş çimenlerde koşup oynayan çocuklar. 9-6 prangası yok. Ekmeğinizi, giyeceğinizi kendiniz üretiyorsunuz. Sonra bir gün bunların yerine kapkara bir fabrika dikiliyor. Bütün renkler soluyor ve grileşiyor.
İşte sanayi devrimiİlk sanayi devrimi 1712 yılında James Watt tarafından buhar makinesinin icadının gerçekleşmesiyle birlikte İngiltere’de ortaya çıktı. Buharın ve suyun gücü, buhar makinesiyle üretime aktarılmış, o zamana kadar tezgahlarda el emeğiyle yapılan üretim yerine mekanik üretim ortaya çıktı. (Endüstri 1.0)
1882’de Edison ile fabrika ve kentler elektrik kullanmaya başladı. Elektriğin makinelere aktarılmasıyla seri üretime geçildi ve 2. sanayi devrimi döneminin temelleri atılmış oldu. Üretim bu dönemde ilkine oranla daha da çok hızlı ve ucuz oldu. (Endüstri 2.0)
1960’lı yıllarda üretimin içine bilgisayarlar girdi aynı dönemlerde üretim robotları da ortaya çıkmaya başladı. Bir taraftan robotlar bir taraftan bilgisayarlar üretim alanına girince 3. sanayi devrimine geçildi. Bu sanayi devriminde artık üretim, bilgisayarların kontrolündeydi. Robotlar insanlardan daha hızlı biçimde üretim yapabiliyorlardı.
3. sanayi devriminde, üretimde mekanik ve elektronik teknolojiye dayalı makinelerin yerini, dijital teknolojiye dayalı makineler almaya başladı. (Endüstri 3.0)
Gelelim 4. sanayi devrimine. Bu kavram ilk defa 2011 yılında Almanya’da düzenlenen teknoloji fuarında dile getirilmiştir . Bu devrimle beraber yeni nesil, birbiriyle iletişim kurabilen teknolojilerin yer aldığı, akıllı fabrikalar aracılığıyla daha esnek daha düşük maliyetli ve daha hızlı üretim yapılabilmesi amaçlanmaktır. 4. sanayi devrimi ile birlikte; akıllı fabrikalar, nesnelerin interneti, artırılmış gerçeklik, yapay zeka, gibi yeni teknolojiler hayatımızda daha fazla yer alacaktır. (Endüstri 4.0)
Nesnelerin interneti denildiğinde aklımıza şöyle bir tablo gelmeli: Doğum günlerini hatırlayıp pasta sipariş edebilecek, içindeki malzemeler tükendiğinde belirtilen sanal marketten kendisi sipariş verebilecek bir buzdolabı; evde ya da iş yerinde güvenliği ve anahtarsız giriş-çıkışı sağlayan, kimlerin ne zaman giriş-çıkış yaptığını haber veren akıllı kilitler; yediğimiz şeylerin kalorisini hesaplayan, yeme alışkanlığımızı öğrenen ve nasıl yemek yememizi tavsiye eden akıllı çatallar; evde biten yumurtaları haber veren akıllı yumurtalıklar, bileğinize taktığınızda stres oranınızı ölçen ve stresi azaltmanız için ne yapmanızı söyleyen akıllı saatler; çocuğunuza masal okuyan, yüzünüzü tanıyan, evdeki ihtiyaçlarınızı takip eden akıllı ev arkadaşı; bir şoför olmadan kendi kendine giden, birbiriyle haberleşip trafik kazalarını azaltan akıllı arabalar; işçinin kafasına bir darbe geldiğinde fabrikada alarm çaldıran, kazanın nerde ve nasıl olduğunu tespit eden akıllı kasklar ve daha nicesi.
Akıllı fabrika denildiğinde; fabrikaların içinde makinelerin birbiriyle ve dışarı ile konuştuğu bir ortam gözümüzde canlanmalıdır. Bu fabrikalarda siparişi artık insanlar girmiyor, makineler gereken siparişi tedarikçilerden istiyor. Depoda vidam kalmadı diye vida sipariş veren, üretim sürecinde ne kullanılacaksa onu önceden bilen ve tedarik eden, bozulacağı tarihi bilen ve kendini önceden tamir etmeleri için bilgi veren, bana şu gün şu kadar kablo/cıvata/vida gönder diyen makinalar düşünülmelidir.
Artırılmış gerçeklik ise bilgisayar ortamında tasarlanmış 3 boyutlu görsellerin/argümanların bizim yaşadığımız gerçek dünyanın üzerine bindirilmiş/ eklenmiş hali. Yani fiziksel bir ortam var biz onu kameradan görüyoruz ve oraya var olmayan nesneler konuluyor ve gerçekliği artırılmış oluyor.
Gerçek dünyayı ve bilgisayar ürünü sanal dünyayı bir araya getiriyor ve gerçek dünyadan kopmadan sanal dünya ile etkileşimi sağlıyor.
Yapay zeka insan gibi davranışlar sergileme, sayısal mantık yürütme, hareket, konuşma ve ses algılama gibi birçok yeteneğe sahip yazılımsal ve donanımsal sistemler bütünüdür. Başka bir deyişle makine zekası olarak da adlandırılan yapay zeka, geniş anlamda zeki davranışlarda bulanan makineleri anlatmak için kullanılıyor.
Yapay zeka kavramı 4. sanayi devriminden çok daha önce, 1956 yılında İngiltere’de yapılan bir konferansta ilk defa ortaya atıldı. 1980’lere kadar önemli bir gelişme olmadı. İlk önemli gelişme 1997 yılında Deep Blue adlı bilgisayar, dünyanın en ünlü satranç ustası Garry Gasparov’u yenmesiyle gerçekleşti. Daha sonraki süreç ise satrançtan daha karmaşık bir yapısı olan Go oyununda; yapay zekanın dünya şampiyonu olan oyuncuyu yenmesiyle devam etti. Bugün yapay zeka kendi kendine giden arabalar, ezberden konuşan robotlar, yüz tanıyan uygulamalar, dijital asistanlardan oluşmakta ve ulaşım, tıp, ulaşım, askeri, haberleşme, otomotiv gibi alanlarda kullanılmaktadır. Gelecekte olması beklenen yapay zekanın ise insan duygularını anlayabilmesi, insanlarla sosyalleşebilmesi ve tamamen insan gibi davranabilmesi beklenmektedir.
4. sanayi devrimini sadece yapay zeka, nesnelerin interneti gibi kavramlarla sınırlamamak gerekir.
4. sanayi devrimi; çalışma koşulları, sendikacılık, istihdam, yeni mesleklerin ortaya çıkması gibi birçok alanı etkileyecektir.
Bu devrimle beraber; robot tamirciliği, simülasyon uzmanlığı, rüya gerçekleştiriciler, robotik sorunlar avukatlığı, duygu tasarımcılığı gibi adeta bilim kurgu filmlerinden fırlamış meslekler doğacaktır ve bir çok meslek kaybolacaktır. Örneğin çağrı merkezi operatörlüğü, kuryelik, şoförlük, polislik gibi mesleklerde insanların yerini robotlar alacaktır. Günümüzde San Francisko’daki bir kafede kahve hazırlamak ve dağıtmak için kullanılan robotlar ve Dubai’deki ilk polis robot bu duruma örnektir. İnsana oranla daha az hata yaptığı ve daha az maliyetli olduğu için işverenler insanları robotlara tercih edeceklerdir. Bu da birçok kişinin iş kaybına sebep olacaktır. Geçtiğimiz yıllarda dünyanın en büyük elektronik imalat şirketlerinden birinin işçi çıkararak bir milyon robot istihdam edeceğini açıklaması sorunun büyüklüğünü göstermektedir.
Endüstri 4.0'a ayak uydurabilen yapay zeka odaklı şirketler, bütün gelirin sahibi olacaktır. Bu da toplumda gelir eşitsizliğini meydana getirecektir.
Bir diğer sorun otonom silah tehlikesidir. Silah sistemleri, bir kere aktive edildikten sonra, herhangi bir insan operatörün müdahalesi olmadan hedefleri seçip, bunlara ateş edebilen sistemlerdir. Peki ya arızalanıp yanlış hedeflere yöneldiklerinde sonuçları ne olacak?
Robotlar insanlara zarar verdiğinde ne gibi cezalar uygulanacak? Robot bir ürün mü yoksa bir özne olarak mı değerlendirilecek? Sürücüsüz araç ölümlü kazaya sebep olduğunda kim suçlu olacak?
Bir diğer sorun ise sosyal güvenlik sistemlerinin durumudur. Sosyal güvenlik sisteminin çalışması için vergi alınması şarttır. İşçilerin yerini hızla robotlar aldığında işveren şu anda çalıştırdığı işçilerin vergisini devlete ödediği gibi robotların sosyal güvenlik primini de mi ödeyecek?
Tabi ki bu kadar sorun ve soru işaretleriyle birlikte endüstri 4.0’la birlikte hayatımızda birçok şeyin kolaylaşacağı yadsınamaz. Ağır ve tehlikeli işlerde robotlar kullanıldığında, robotik cerrahi teknikleri uygulanırken sıfıra yakın hata ile sağlık alanında ilerleme kaydedildiğinde, evdeki bir çok işimizi internete bağlanabilen nesnelerle kolay hale getirebildiğimizde, sürücüsüz arabalar ile az stresli ve daha konforlu bir yolculuk geçirmeye başladığımızda, orman yangınlarında erken müdahale eden ve acil durumlarda yardım amacıyla robotlar kullanıldığında insanlığın daha kolay ve konforlu bir hayatı olacaktır. Ancak yakın zamanda bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz sahneler gerçek hayatımızda yer alacaktır. Gelecekte gerçek ve sanal arasındaki fark ortadan kalkacak, insanlar sanal ve gerçeğin ayrımını yapamayacak, neyin gerçek hayatta var olduğunu yada olmadığını bile anlayamayacaklardır.
Ünlü bilim adamı Stephen Hawking, “Robot ve bilgisayarların çok gelişmesi bir noktadan sonra insanlığı tehdit eden bir noktaya gelecek. Makineler bir süre sonra insanlardan daha aktif olacak ve dünyayı yönetebilecek bir konuma gelecek. İnsanlık acilen koloni yapabileceği bir gezegen bulmalı ve buralara yerleşmeli. Çünkü artık geri dönülemez bir noktaya geldik" ifadesini kullandı.
Stephen Hawking’in bu ifadelerinden sonra bir romanda okuduğum ‘harese’ geliyor aklıma. “Harese, Arapça eski bir kelimedir. Hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Çölde develerin sevdiği bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparıp çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür. İşte bu haresedir.” Pastadan en büyük dilimi alma yarışına giren insanoğlu bilmeden kendi sonunu getiriyor olabilir mi?