Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 106. yıldönümü. Pandemi koşulları nedeniyle bu yıl görkemli etkinlikler düzenlenemese de tarihimize altın harflerle yazılan zafer yurdun her köşesinde anılıyor. Peki, 18 Mart’ta ne oldu? 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin önemi nedir? İşte 18 Mart Çanakkale Savaşı ile ilgili merak edilip araştırılanlar…
Çanakkale Savaşı veya Çanakkale Muharebeleri, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında, Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı ile İtilaf Devletleri arasında meydana gelen deniz ve kara muharebeleridir. Çanakkale Savaşı Dünya tarihine geçen bir muharebe olup, 18 Mart 1915 tarihinde başlamış 9 Ocak 1916’ya kadar devam etmiştir.
Çanakkale Cephesi Neden Önemli?İstiklal Marşı Şairi Akif’in ;
“Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer. “
Dizelerinin yer aldığı “Çanakkale Şehitlerine” adlı şiirine ve yine birçok şiir ve türküye konu olan Çanakkale Zaferi, sadece ülkemiz için değil dünya açısından da önemli bir muharebedir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olan İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarını ele geçirmek isteyen İtilaf Devletleri, Rusya ile güvenli bir erzak tedarik edip askeri ikmal yolu açmak ve aynı zamanda Almanya’nın müttefiklerinden olan Osmanlı’yı savaş dışı bırakıp İttifak Devletleri’ni zayıflatma amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı’nı seçmişlerdir. Kara ve deniz savaşı sonucunda saldırılar başarısız olmuş, iki taraf da çok ağır kayıplar vermiş ve itilaf devletleri geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Çanakkale Zaferi ve Önemi1 Ağustos 1914 ‘de Almanya’nın Rusya’ya savaş ilan etmesinden bir gün sonra, Osmanlı Almanya ile ittifak antlaşması imzalamış; bu antlaşma, Osmanlı’yı eninde sonunda İttifak Devletleri safında fiilen savaşa girme durumunda bırakmıştır. Osmanlı aslında fiilen savaşa girmek istememesi ve savaşa hazır olmamasından dolayı, Çanakkale boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle fiili savaşı ertelemeye çalışsa da Almanya, bir an önce savaşa girilmesi için baskılarını sürdürmüştür. Akdeniz’de Britanya donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul’a gelip daha sonra Osmanlı Donanması’na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz’e açılarak 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalaması sonucunda Rusya, Osmanlı İmparatorluğuna savaş açmıştır. Bu durumda Osmanlı İmparatorluğu aslında savaşa kendi isteği ile girmemiş adeta savaşa girdirilmiştir.
1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi’nde 19 Şubat’ta başlayan savaşlar 18 Mart 1915 günü zafer ile sona ermesi ve 25 Nisan 1915 ‘te başlayıp bir yıl kadar süren kara savaşlarının zaferinin gerçekleşmesi ile iki aşamada cereyan etmiştir.
“Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.”
Dizeleriyle kaleme alınan savaş, her iki tarafın da tüm gücünü ortaya koyarak mücadele ettiği, gökten yağmur gibi kol ve bacakların yağdığı, metrekareye 6000 merminin düştüğü tarihin en kanlı savaşıdır. Her iki taraf için de önemli bir konuma sahip olan Çanakkale Cephesi, I. Dünya Savaşı’nın kaderini değiştirecekti. Bir tarafta dört kıtaya hakim konumdan kendi ifadeleriyle “Hasta Adam” durumuna düşen Osmanlı’ya son darbeyi vurmak ve boğazları ele geçirerek kötü emellerini hayata geçirmek isteyen kafir birliği, diğer tarafta dinine, vatanına, namusuna namahrem eli değmesin diye yaşına bile bakmadan; Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle cepheye koşan İslam Sancağı altında bir vücut olmuş tek milletin birliği…
Birleşik Krallık ve Fransa’nın savaş gemilerinden oluşan bir donanma 1915 Şubat ayında saldırıya başladı. Saldırıların en güçlüsü ise 18 Mart 1915 günü gerçekleştirildi. Fakat düşman güçleri bu saldırıda inanılmaz bir direnme ile karşı karşıya kalınca deniz harekatından vazgeçmek zorunda kaldı.
Çanakkale CephesiDeniz harekatıyla İstanbul’a ulaşamayacağını anlayan İtilaf Güçleri, bir kara harekatı düzenleme kararı aldı. Bu karar çerçevesinde hazırlanan Britanya ve Fransa kuvvetleri 25 Nisan 1915 sabahında Gelibolu Yarımadası’nın güney bölgesinde beş noktadan karaya çıkmıştır. Britanya ve Fransa çıkartmalarının Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde oluşturdukları köprübaşlarına rağmen Osmanlı kuvvetlerinin tarihe destan olarak geçen müthiş direnmesi ve ara ara yapmış oldukları karşı taarruz sonucunda Gelibolu Yarımadası’nı işgal etmeyi başaramadılar. Çanakkale Cephesi savaşın kaderini değiştirecek olmasındandır, düşman güçleri vazgeçmiyor bu kez Arıburnu kuzeyinde Suvla Koyu’na 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle üçüncü çıkarmayı yapıyordu. 9 Ağustos 1915’te Birinci Anafartalar Muharebesi ile İngilizler sahilde tutulmuş, ertesi gün Kocaçimentepe -Conk Bayırı hattındaki karşı taarruz ile Anzak birlikleri geri püskürtülmüştür. Daha sonra gerçekleşen İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruz ile Britanya ve Anzak güçleri Osmanlı savunmasını aşamamıştır.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Akif’in bu mısralar ile ifade ettiği, insanın kanını donduracak sahnelere ev sahipliği yapan bu dünya destanı, yaşanan gelişmeler sonucunda İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetlerinin 1915 yılının aralık ayında Gelibolu Yarımadası’nı tahliye etmesi ile tarihe Çanakkale zaferi olarak geçmiştir. Ülkemiz ve dünya tarihi açısından önemli bir yere sahip olan bu savaş , üzerinden bir asır geçmesine rağmen hala hafızalardan silinmeyen, adına bir çok şiirler yazılıp ,destanlar söylenen Çanakkale Zaferi olarak tarih sayfalarına kazındı…
Çanakkale Zaferi Hangi Savaşa Dahildir?Avrupa’da Sanayi Devrimi ile giderek büyüyen üretim büyük devletlerin ham madde arayışlarını artırmış, devletler yeni sömürge ve pazar yerleri bulma çabasına girmişlerdir. Devletlerin bu arayışları büyük bir rekabete dönüşmüş sonuç olarak 20. yüz yılın başlarında bir savaşın kaçınılmaz olduğunu göstermişti. Bu süreç içerisinde ülkeler arasında bloklaşmalar olmuş, Dünya Devletleri, İtilaf ve İttifak Devletleri olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Birleşik Krallık , Fransa ve Çarlık Rusya İtilaf Devletleri’ni oluştururken; Almanya, Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ve İtalya İttifak Devletleri’ni oluşturuyordu. Devletler arsındaki rekabetler ve yapılan gizli planlar saklanamaz hale gelmiş ve kaçınılmaz olan I.Dünya Savaşı takvimler 28 Temmuz 1914’ü gösterirken başlamış oldu.
Osmanlı’nın I.Dünya Savaşına Katılması Ve Çanakkale Cephesi’nin AçılmasıZaman ilerledikçe itilaf ve ittifak bloklarında ayrılmalar ve yeni devletlerin katılımları gerçekleşmiştir. Savaş başladıktan sonra İtalya, İttifak Devletleri’nden ayrılarak İtilaf Devletleri’nin safına katılmıştır. Ayrıca Sırbistan, Yunanistan, Romanya, Japonya, Brezilya ve ABD İtilaf Devletleri’nin saflarına katılırken Bulgaristan ile Osmanlı İmparatorluğu da İttifak Devletleri’nin safında yer almıştır.
Savaşın öncesinde gerek Avrupa Devletleri gerekse Osmanlı İmparatorluğu’nun kendisi savaşta tarafsız kalacağını düşünürken;
-Osmanlı topraklarına dahil olan ve önemli bir konumda bulunan boğazları hakimiyeti altına alarak,
-Rusya’ya ulaştırılacak yardımı kesmek,
-Rus buğdayı ile petrolünün Avrupa’ya getirilmesini engellemek
isteyen Almanya, Osmanlı’yı kendi saflarında savaşa girmesi için zorlamıştır.
Ayrıca Rusya’nın sıcak denizlere inme hayalinin İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerinden gerçekleşebileceğinden ve de Avrupa Devletlerinin Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki kötü emellerini Osmanlı savaşa girmese de gerçekleştirme peşinde olmalarından ötürü Osmanlı Devleti bir ittifak arayışına girmiş ve sonuç olarak savaşa dahil olmak zorunda kalmıştır. Osmanlı’nın fiilen I.Dünya Savaşı’na katılmasıyla birlikte Çanakkale Cephesi açılmış, bu cephede yapılan savaş, Osmanlı’nın eşsiz direnişi sonucu zafer ile sonuçlanmış ve tarihe geçen Çanakkale Zaferi adını almıştır.
18 mart 1915Çanakkale Savaşı deniz harekatları, 19 Şubat 1915’ten başlayarak 18 Mart 1915’e kadar devam eden ,Osmanlı İmparatorluğu kara topçusu ile İtilaf Devletleri’ne ait Birleşik Filo arasında Çanakkale Boğazı’nda yapılan deniz operasyonlarıdır. 18 Mart’ta gerçekleşen ve Osmanlı kuvvetlerinin göstermiş olduğu destansı direnişin verildiği, Birleşik Filo tarafından yapılan en kapsamlı saldırı 18 Mart Deniz Savaşı olarak geçmektedir.
Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul önlerine ulaşmak ve Almanya ile İttifak olan Osmanlı’yı tek bir darbeyle teslim almak isteyen İtilaf devletleri, 3 Kasım 1914’te Boğaz’a karşı taarruza başlamış, Boğaz’daki mayın ve topçu savunmasını çökertmek için kapsamlı ve asıl saldırıyı 18 Mart 1915 tarihinde düzenlenmiştir.
I.Dünya Savaşı’nda oldukça önemli bir yere sahip olan Çanakkale Boğazını ele geçirmek için bütün gücüyle saldırıya geçen İtilaf Devletleri, sayıca az olan Osmanlı kuvvetlerinin savunma hattını geçmeyi bir türlü başaramamış, karşılaştıkları direniş karşısında hayrete düşmüşlerdir.
Dönemin süper güçlerinin bir araya gelerek, kurdukları ordular ile adeta diş biledikleri Osmanlı’yı tek darbeyle yok etmek istedikleri fakat hesaba katılmayan iman gücüne karşı koyamadıkları zafer, Çanakkale Zaferi… Rehberlerin “imanla teknolojinin savaşı” olarak nitelendirdiği zafer, Çanakkale Zaferi… “Bu İngiliz’in hançeri boğazımızdayken bana ne hanım ne de evlat lazım” diyerek 17 Mart gecesi limana yerleştirdiği 26 mayınla İngiliz ve Fransız donanmasına büyük kayıplar verdiren yiğit komutan Cevat Paşa’nın, taşıyıcı vinç bozulunca defalarca “La havle ve la kuvvete illa billehil Aliyyil Azim” diyerek, 276 kiloluk top mermisini topun ağzına yerleştirerek İngiliz gemisini vuran Seyid Onbaşı’nın mücadele verdiği zafer, Çanakkale Zaferi…
Çanakkale Savaşı’nda Neler Oldu?Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa dahil olmasıyla beraber, İtilaf Devletleri, boğazlar üzerine yürümüş ve bununla birlikte Çanakkale Cephesi açılmıştır. Deniz ve kara muharebeleri olmak üzere iki kademede gerçekleşen savaş Osmanlı kuvvetlerinin zaferi ile sonuçlanmıştır.
“ İmanla teknolojinin savaşı” olarak tarihe geçen Çanakkale Savaşı, yedi düvelin tüm gücünü toplayarak boğazları ele geçirmek ve Osmanlı’yı tamamen yok etmek için gerçekleştirdiği savaştır. Gerek sayı, gerek mühimmat, gerekse kullanılan teknoloji olarak bizden çok çok fazla güce sahip olan düşman kuvvetlerinin hesaba katmadığı ve güç dengesini lehimize çeviren şey olan iman gücü, bu savaşın kazanılmasında asıl etkendir. Önce deniz üzerinden boğazı ele geçirmeye çalışan İtilaf Devletleri burada müthiş bir direnmeyle karşılaşınca, bu sefer karadan saldırıya geçmiş ve burada da iman gücüne karşı duramayarak geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Savaşa bir hafta kala Yüzbaşı Hilmi Bey tarafından askere konulan “üç altın kural” tüm zorluklara ve düşman karşısındaki zayıflığa rağmen savaşın nasıl zafere dönüştüğünün en mantıklı açıklaması: “Abdestsiz kalınmayacak, topların arkasında devamlı tekbir getirilecek ve topların arkasında bir kişi sürekli Yasin okuyacak.”
Birçok açıdan zorluk ve sıkıntının yaşandığı bu savaşta 90 bin kişi bulaşıcı hastalıktan ölürken, haftalarca cephede kalan, uyumayan askerin sinirleri bozuluyor. Savaşın bile bir kuralı, bir ahlakı olmalıyken insanlıktan nasibini alamamış zalimler hastanemizi bombalıyor ve 20 bin askerimizi şehit ediyor. Her saniyesinde kim bilir daha nelerin yaşandığı bu savaşta gökten adeta ölüm yağmakta, metrekareye 6 bin mermi düşmekteydi. 260 günde 253 bin şehidin verildiği savaş… Çataldere’den yedi gün kan akarken, dağ taş kandan heykele dönüyor. Daha lise ve üniversite çağlarında binlerce şehit…
“Yeter ki bizim torunlarımız, düşman esaretinde yetişmesin, düşmana benzemesin.” diyerek sağ elinin işaret parmağı ile orta parmağını bir merminin kökten götürdüğünün farkına bile varmadan ateş etmeye çalışan Cideli Mehmet Çavuş’u mu yoksa dinine, namusuna, vatanına düşman eli değmesin diye 276 kiloluk top mermisini kaldırarak topun ağzına yerleştiren Seyyid Onbaşı’yı mı, daha küçücük yaşta ellerindeki kalemleri bırakıp silah kuşanan kınalı kuzuları mı…? Yüreğiyle meydana çıkan bir topluluğa elbette ki hiçbir teknolojik güç galip gelemezdi ve gelemedi de… Onca acı, onca zorluğun yaşandığı bu büyük mücadele, imanın zaferi ile tarihe destan olarak yazılmıştır.