-->
Mevzu TV | Mevzu sadece haber değildir.

Misak-ı Milli, milli hedeflerimizin manifestosudur

Gündem

TBMM Başkanı Şentop, Misak-ı Milli'nin milli hedeflerin manifestosu olduğunu belirterek, bildirinin muarızlara meydan okuyan niteliğine dikkati çekti.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Misak-ı Milli, milli hedeflerimizin manifestosudur. Hedefi, sınırları tarif edilen vatanımızda birliğimizi, bütünlüğümüzü temin edip, hür ve müstakil bir şekilde hayatımızı idame ettirmemizi sağlamaktır. Milletimize güven vermesinin yanında muarızlarımıza da meydan okuyan bir bildiridir." dedi.

Şentop, TBMM'nin himayesinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) ve İstanbul Üniversitesi (İÜ) iş birliğinde "Bir Asrı Geçen Birikimle Misak-ı Milli'ye Yeniden Bakmak" temasıyla MSGSÜ Fındıklı Yerleşkesinde düzenlenen Misak-ı Milli Anma Programı'nda konuştu. 

Şu anda her köşesi tarih kokan bir mekanda bulunulduğunu dile getiren Şentop, bulunulan mekanın ilk parlamento olan Meclis-i Mebusan'a yedi yıl hizmet veren bina olduğunu söyledi. 

Toplantının düzenlediği salonun, Meclis-i Mebusan'ın istikbale matuf sonuçları olan Misak-ı Milli'nin kabul edildiği salon olduğunu aktaran Şentop, "Misak-ı Milli'nin kabulü, milli mücadele tarihimiz açısından son derecede önemli olmasına rağmen maalesef mahiyeti ve tarihi önemi üzerinde hakkıyla durulmamıştır. Oysa Misak-ı Milli; milletimizin haklı mücadelesinin gerekçelerini ve yöntemini açıkça ortaya koyduğu, tüm dünyaya ve özellikle işgalci emperyal güçlere karşı ilan ettiği bir istiklal bildirisidir." diye konuştu.

Şentop, Misak-ı Milli'nin ülkenin istiklal ve istikbalinin kuruluşunun resmi belgesi olduğunu, milletin egemenliğini şahsında cisimleştiren Meclis tarafından alınmış bir karar olması sebebiyle de meşruiyetinin tartışmasız, benzersiz olduğunu söyledi. 

Öyle ki Misak-ı Milli ile ortaya konulan gerekçe ve yöntemlerin, milletin kendi varlığını ve bağımsızlığını koruma konusunda çizdiği sınırların, emperyalizmin zulmü altında yaşayan birçok millete örnek olduğuna işaret eden Şentop, ezilenler coğrafyasında özgürlük ve bağımsızlık ateşinin yanmasını sağladığını söyledi. 

Şentop, "Milli mücadelemizin mazlum milletlere emsal olması, Cezayir, Fas, Tunus, Vietnam, Çin gibi çok değişik coğrafyada bulunan ülkelerde hala ders kitaplarında okutulması milletimizin ne kadar büyük bir iş başardığını göstermesi bakımından önemlidir." ifadelerini kullandı. 

"Misak-ı Milli ile milli mücadelenin hedefi ve gayesi belirlenmiştir"

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, fertlerin, toplumların ve devletlerin tarihine ve talihine tesir eden, kılavuzluk eden önemli anlar ve kararlar olduğunu belirterek, o anlardan birinin Meclis-i Mebusan'ın 28 ocak 1920 tarihli oturumu olduğunu söyledi.

Şentop, "Misak-ı Milli, milli yeminle milli mücadelenin hedefi ve gayesi belirlenmiştir. Meclis-i Mebusan üyeleri Misak-ı Milli ile yemin ettiklerinde dünya ve ülkemiz yangın yeriydi. tarihte kurduğumuz en kudretli devletimiz son demlerini yaşıyordu. Bir tarafta korku, diğer tarafta ümit hakimdi. Yüzlerce yıl kendini en güçlü gören milletimiz istiklalinden ve istikbalinden mahrumiyet tehlikesiyle karşı karşıya idi." diye konuştu.

Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, dünyada artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının görüldüğünü ifade eden Şentop, uluslararası düzenin yeniden tanzim edilmesinin söz konusu olduğunu söyledi.

Şentop, Anadolu'nun işgal edildiği yıllarda, yeryüzünde hür ve bağımsız tek bir Müslüman devlet olmadığını belirterek, şunları kaydetti:

"Kazandıkları Birinci Dünya Savaşı ile 850 yıllık bir hesabı toptan görme imkanı yakaladıklarını düşünüyorlardı. Bunun ilk adımını da 30 Ekim 1918'de imzaladığımız Mondros Mütarekesi ile attılar. Bizim ateşkes dediğimiz anlaşmayı, onlar Anadolu'yu hiçbir dirençle karşılaşmadan işgal etmenin belgesi olarak değerlendirmek istediler. Amaçlarına ulaşmak için her aracı kullanmayı mübah gördüklerinden, Osmanlı Devleti'ne istedikleri şartları kabul ettirmek üzere işgal ve istilayı baskı olarak kullandılar. Bunun için de ateşkes anlaşmasından bir hafta sonra İzmir kıyılarına gemileriyle yanaştılar. İki hafta sonra gemilerini Dolmabahçe Sarayı'nın karşısında demirlediler. Devam eden süreçte de akın akın Anadolu'yu istila etmeye başladılar. Esasında beklenen bir durumdu. İmza edilecek anlaşma ile vatanın işgal edileceği öngörülebiliyordu. Meselenin gelişme istikametini hemen fark eden milletimiz de harekete geçti."

"Paris Konferansı'nı iyi değerlendirmek gerekiyor"

Bu doğrultuda ilk etapta mahalli kanaat önderlerin, askerlerin, medrese hocalarının, doktorların, sivil yöneticilerin, eşrafın ileri gelenlerinin harekete geçtiğini, sivil direniş teşkilatlarını onlardan başkasının kurmasının mümkün olmadığını, dönemin sosyolojisi başka bir seçenek sunmadığını, ilk teşkilatlanmaya Trakya'da gidildiğini anlatan Şentop, Mondros Mütarekesi'nden üç gün sonra 2 Kasım 1918'de Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kurulduğunu aktardı. 

Şentop, ardından Kars İslam Şurası, Ardahan, Trabzon, İzmir, Alaşehir, Balıkesir, Nazilli, Muğla kongrelerinin toplandığını, Mustafa Kemal Şaşanın milli mücadeleyi başlatmak için Samsun'a ayak basmasından önce başlatılan kongrelerin, devam eden süreçte Erzurum ve Sivas kongrelerinin zeminini hazırladığını belirtti. 

Şentop, Anadolu'da istiklal ve hürriyet mücadelesi devam ederken, 18 Ocak 1919'da Paris Konferansının toplandığını, bu konferansı ulusal ve uluslararası boyutuyla iyi değerlendirmek gerektiğini dile getirerek, "Ulusal boyutu bizi ve bizimle birlikte yaşayan Rumları, Kürtleri, Arapları, Ermenileri ve Yahudileri ilgilendiriyordu. Uluslararası boyutu bütün dünyayı ilgilendiriyordu. Çünkü Ocak 1920'ye kadar süren konferansta devletlerin ve milletlerin geleceği, yeni dünya düzeninin esasları görüşüldü. Bu sebeple Ocak 1919'dan, Haziran 1919'a kadar devletlerin ve milletlerin gözü, kulağı Paris'teydi." diye konuştu. 

"Erzurum Kongresi'nde Anadolu'yu aralarında pay edenlere mesaj verilmiştir"

Misak-ı Milli'yi anlamak için Paris Konferansı ve sonrasında toplanan Londra Konferansı görüşme ve kararlarını bilmek gerektiğine vurgu yapan Şentop, Osmanlı Devleti'nin mirasına konmak isteyen Rumlara, Ermenilere, Araplara, Yahudilere ne istediklerinin sorulduğunu söyledi. 

Şentop, Yunanistan'ın, isteklerini 3-4 Şubat 1919'da 10'lar Konseyi'ne sunduğunu, Batı Anadolu, Trakya ve Ege adalarını istediğini, isteklerini de Wilson Prensipleri'ne dayandırdığını, Batı Anadolu ve Trakya'da nüfus çoğunluğuna sahip olduklarını iddia ettiklerini ifade etti.

Konferansta yaşanan diğer gelişmeleri de anlatan Şentop, Milli Mücadele'nin safhalarının Paris Konferansıyla paralel bir süreci takip ettiğini söyledi. 

Mustafa Kemal Paşa'nın milli mücadeleyi başlatmak üzere Samsun'a gidişini, Amasya'da yayımlanan genelgeyi, Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarını Paris Konferansı görüşmeleriyle birlikte değerlendirmek gerektiğine işaret eden Şentop, 22 Haziran 1919'da yayımlanan Amasya genelgesinde "Milletin istiklalini, milletin azim ve kararı kurtaracaktır" sözünün, Paris Konferansından sonuçları itibarıyla lehe bir sonuç çıkmayacağına kanaat getirilmesi sebebiyle söylendiğini aktardı. 

Şentop, "23 Temmuz 1919'da toplanan Erzurum Kongresi'nde alınan kararlarla Anadolu'yu aralarında pay edenlere mesaj verilmiştir. 'Milli sınırlar içinde bulunan vatan bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz.' 'Manda ve himaye kabul olunamaz.' 'Hristiyan azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilemez." ifadelerini kullandı.

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.