Endüstriyelleşme, nüfus artışı, küresel ısınma ve iklim değişikliği yerküredeki kullanılabilir su kaynaklarının azalmasına neden oluyor. Bu durum gelecekte özellikle su stresi yaşayan ülkeler arasında ihtilafların yaşanması ihtimalini akıllara getiriyor.
Su kaynakları kıtalar, bölgeler ve hatta ülkeler içinde farklılık gösteriyor. Kanada gibi bazı ülkeler su kaynakları açısından oldukça şanslıyken, özellikle Arap yarımadası başta olmak üzere Ortadoğu’daki ülkelerin birçoğu oldukça az miktarda yenilenebilir tatlı su kaynağına sahip.
Tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bölgeler bugün ciddi ölçüde su stresiyle karşı karşıya. Bu da ülkeler arasında gelecekte su rekabetinin yaşanması ihtimalini doğuruyor. Örneğin, Hindistan ve Pakistan İndus nehri üzerinde; Etiyopya, Sudan ve Mısır Nil üzerinde; İsrail ve Arap ülkeleri Ürdün nehri havzası üzerinde bir mücadele içerisinde.
Öte yandan, son zamanlarda su stresinin yoğun olduğu ülkeler artık iş birliği yoluna gidebiliyor ya da modern teknolojiler kullanarak su sorunuyla başa çıkabiliyor. Ancak bu hususta temel sorun olarak “suya erişme maliyeti” öne çıkıyor. Milli geliri yüksek ülkeler bütçelerini suya ayırıp ülkelerinin kısa ve orta vadede susuz kalmasını engelleyebilirken, yoğun nüfusa sahip birçok ülkenin bu hususta imkanları yetersiz. Temiz suya erişim Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bir insan hakkı olarak tanınsa da dünya nüfusunun yüzde 40'ını barındıran 80 ülke su sıkıntısı çekiyor.