Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Milli Teknoloji Hamlesi Vizyonu ile oluşturulan yerli ve milli bir anlayışla yola devam ettiklerini belirterek, Milli Teknoloji Hamlesi’nin gerçekleşmesi için topyekun bir sahiplenmeye ihtiyaç duyulduğunu bildirdi.
Varank, Kartepe Teleferik Hattı Projesi’nin tanıtımı için Kocaeli Kongre Merkezi’nde düzenlenen programda, Kocaeli’nin Türkiye’nin üretimine yaptığı katkıyla ülkenin yüz akı illerinden biri olduğunu söyledi.
Şehrin 50 yıllık hayali olan Kartepe Teleferik Hattı’nı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin tamamen kendi kaynaklarıyla Türkiye’de bir ilk olarak Sanayi İşbirliği Projesi kapsamında gerçekleştireceğini dile getiren Varank, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin, Kartepe Teleferik Hattı Projesi’ni yerli sanayinin gelişimi için kullanacağını belirtti.
Gelişmiş ülkelerin her fırsatta globalleşme ve liberalleşmenin faydalarından bahsettiğine dikkati çeken Varank, şöyle devam etti:
“Gelin görün ki karşılarına çıkan en ufak bir zorlukta korumacı politikalara sığınırlar. Bakın, bu 300 yıl önce de 100 yıl önce de böyleydi, bugün de böyle… Kendi teknolojilerini geliştirmek için yıllarca korumacı politikalar uyguladılar. Ne zaman ki sanayileri teknolojik üstünlüğü yakaladı, işte o zaman tüm kapıların açılmasını savundular. ‘Sanayileşmenin Gizli Tarihi’ adlı kitapta bu durum merdiven metaforuyla anlatılır. Zengin ülkeler yerli sanayilerini koruyarak merdivenin basamaklarını tırmanırlar. Sanayileri gelişince de kendilerini yukarı taşıyan bu merdiveni tekmelerler. Yani, milli sanayinin korunması ve desteklenmesini çağ dışı ilan ederek başka ülkelerin oraya çıkmasına izin vermezler. Yaşanan krizler, buhranlar, salgınlar her daim globalleşmeden bahseden ülkelerin bütün planlarını altüst etti. Ülkelerin birbirlerine karşı uyguladıkları korumacılık politikaları tekrar hortladı. Bu trend salgın sonrası da giderek artacak gibi gözüküyor.”
“Salgın her anlamda dünyada dengeleri değiştirdi”Varank, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgının, siyasi, ekonomik, sosyal, teknolojik her anlamda dünyada dengeleri değiştirdiğine, küresel ticaretin yavaşladığına, tüm dünyada istihdamın daraldığına, artık ülkelerin kendi kendine yetebilmesinin önemli hale geldiğine işaret ederek, ülkelerin baş gösteren durgunlukla mücadele edebilmek için ithal ürünlere karşı yerli ürün ve sanayilerini koruma politikalarına sıkı sıkıya sarıldıklarını bildirdi.
Neredeyse tersine bir küreselleşme döneminin başladığını dile getiren Varank, şunları söyledi:
“Türkiye olarak hiçbir zaman sınırların kapatılmasına, serbest ticaretin önüne set çekilmesine taraftar olmadık, olmayız. Ancak bu gelişmeleri de elbette yakından izliyor, ülke menfaatlerimiz çerçevesinde politikalarımızı şekillendiriyoruz. Siyasi bağımsızlığımızın ekonomik ve teknolojik üstünlüğümüzde gizli olduğunu biliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Milli Teknoloji Hamlesi Vizyonu ile oluşturduğumuz yerli ve milli bir anlayışla yolumuza devam ediyoruz. Tabii şu bir gerçek; Milli Teknoloji Hamlesi’nin gerçekleşmesi için ihtiyacımız olan şey topyekun bir sahiplenme. Hedefimiz, tüm sektörle, sanayimiz, üniversitelerimiz, araştırma merkezlerimiz, yerel yönetimlerimiz, bilim insanlarımız ve geleceğimiz olan gençlerimizle birlikte ülkemizi dünyanın teknoloji ve üretim merkezi haline getirmek. Bir kişinin ya da bir kurumun bile bu işin dışında kalması, bu hedefe sırtını dönmesi, hedefe ulaşmamıza darbe vurur. Yerli ve milli bir bakış açısı sanayiden sağlığa, tarımdan enerjiye her alanda sahiplenilmeli. İşte, ülke harcamalarının önemli bir kısmını oluşturan kamu alımları bunun için büyük bir fırsat. Kamu alımları dünyanın her yerinde ülkelerin ürünlerini yerlileştirmesine büyük katkı sunuyor. Talep kaynaklı destekleyici bir unsur olarak sanayinin gelişiminde kullanılıyor.”
“Elektronik izleme sistemi ve ekipmanlarını artık yerli imkanlarla üretiyoruz”Varank, Bakanlık olarak yerlileşme, yenilikçilik ve teknoloji transferine yönelik birçok program yürüttüklerini belirterek, Sanayi İşbirliği Programı’nın (SİP) bunlardan biri olduğunu, bu programla geleneksel satın alma yaklaşımının yerine teknoloji odaklı proje yönetim yaklaşımını getirdiklerini ifade etti.
Yüksek teknolojili ürünlerin dışarıdan hazır alınmasını değil, yerli ve milli bir şekilde üretilmesini benimsediklerini vurgulayan Varank, tedarik edilecek ürünün üretiminin yanı sıra sistem, alt sistem ve diğer tüm bileşenlerinin de yurt içinde tasarlanmasını ve üretilmesini hedeflediklerini söyledi.
Programla ilgili detaylar veren Varank, şu ifadeleri kullandı:
“Bu programdaki can alıcı nokta, ihaleye konu ürünün ne kadar yerli katkıyla üretileceğinin, yapılacak teknolojik iş birliklerinin ve ihracat taahhütlerinin teklif veren firmalar tarafından ihalenin en başında ortaya konulması. Bu programla bir taraftan yurt içindeki imkan ve kabiliyetleri artırırken, diğer taraftan yan sanayinin, tedarikçilerin, üniversitelerin ve araştırma merkezlerinin de projeye katılımını sağlıyoruz. Bakanlığımızın Ar-Ge destekleriyle ortaya çıkan ürünlerin de bu projelerde kullanılmasına olanak tanıyoruz. Biz daha önce SİP kapsamında kamu kurumlarımızla iş birliği halinde çok önemli projeler ihale ettik. Adalet Bakanlığı ile yürüttüğümüz proje sayesinde elektronik izleme sistemi ve ekipmanlarını artık yerli imkanlarla üretiyoruz. Bu elektronik kelepçeler kadına karşı şiddetle mücadelede aktif olarak kullanılıyor. Bu ürünleri ilk tanıttığımda tıpkı Başkanımın söylediği gibi bizimle de dalga geçtiler. ‘Türkiye’nin ürettiği teknoloji bir elektronik kelepçe mi?’ dediler. Ama bu ürünleri belki 10 yıldan fazladır İsrail’den almamızdan hiç rahatsızlık duymadılar. İşte biz bu tip projelerle gerçekten yerlileşmenin önünü açıyoruz. Gençlik ve Spor Bakanlığımızın ihtiyaç duyduğu modern pentatlon silahları ve hedef sistemleri de yine yerli üreticilerimiz tarafından geliştiriliyor. Toplam bedeli yaklaşık 3 milyar avro olan Sanayi İşbirliği Programı kapsamında gerçekleştirilecek diğer kamu ihalelerinin çalışmaları da tüm hızıyla devam ediyor. Yerli ve milli rüzgar türbini, radyosonde cihazları, x-band meteoroloji radarları inşallah önümüzdeki dönemde yerli imkanlarla geliştirilecek.”
“Türkiye’yi kritik teknolojilerin pazarı değil, üreticisi yapmakta kararlıyız”
Varank, geçen yıl ilk çağrıyı makine sektöründe yaparak toplam 2 milyar lira yatırım tutarına sahip 20 projeyi desteklemeye başladıklarını, pompa aksamlarından rüzgar türbin malzemelerine, büyük boyutlu eklemeli imalat makinesinden servo motor sistemlerine kadar birçok teknolojiyi artık yerli imkanlarla geliştirip üreteceklerini aktararak, şöyle devam etti:
“Şimdi titiz bir çalışmayla yatırımını destekleyeceğimiz ürün sayısını 919’a çıkardık ve 2021 çağrı programımızı ilan ettik. Amacımız toplamda 50 milyar dolar dış ticaret açığı verdiğimiz bu 919 ürünü yerli imkanlarla üreterek önce cari açığımızı kapatmak, sonrasında da dış pazarlara ihraç ederek ülkemize net döviz girişi sağlamak. Türkiye’yi kritik teknolojilerin pazarı değil, üreticisi yapmakta kararlıyız. İşte savunma sanayinde yakaladığımız başarıların ülkemize kazandırdıkları ortada. Artık dünya gündemini uzaktan takip eden değil, dünya gündeminde söz sahibi bir ülkeyiz. Dünyanın önde gelen ülkeleri, Suriye’nin, Libya’nın ve Dağlık Karabağ’ın kaderini değiştiren SİHA’larımızı konuşuyor. ATAK helikopterimiz, milli gemimiz, eğitim uçağımız, milli seyir füzelerimizle birçok alanda dünyanın sayılı ülkeleri arasına girdik. Aslında 2004’ten beri Sayın Cumhurbaşkanımızın himayesinde özenle yürütülen projeler bize bir şey anlatıyor. Gerekli hassasiyeti gösterdiği takdirde, Allah’ın izniyle bu milletin altından kalkamayacağı, üstesinden gelemeyeceği hiçbir zorluk yoktur.”
Yakın zamanda Milli Uzay Programı’nı ilan ettiklerini hatırlatan Varank, şunları kaydetti:“İstemezükçü zihniyet tarafından hep bir kulp takılmaya çalışılsa da her platformda doğruları anlatmaya devam edeceğim. Türkiye bir uzay ülkesi dediğim için kimi mizah dergileri bunu karikatürize etmeye çalıştı ama ben üstüne basa basa tekrar diyorum ki Türkiye bir uzay ülkesi. Ne demek bu? Bakın, yetkinliklerimiz ortada. Türkiye halihazırda gözetleme uydularını yerli imkanlarla kendisi geliştirebiliyor. Milli yer gözlem uydusu RASAT, ilk milli askeri istihbarat uydusu GÖKTÜRK 2 uzaydan ülkemize hizmet etmeye devam ediyor. İlk, metre altı çözünürlükteki milli uydumuz İMECE’nin de inşallah bu sene üretimini tamamlayacağız. Yine haberleşme uydusu TÜRKSAT 6A’nın birçok elektronik ekipmanını milli imkanlarla tasarlayıp ürettik. Bu uydunun tamamlanmasıyla bu teknolojiyi kendi üretebilen dünyadaki 11 ülkeden biri olacağız. Aynı şekilde roket teknolojilerinde de çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor. Sıvı yakıtlı roket motoru teknolojisinin ilk uzay denemesini, ROKETSAN geçen sene başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. Test atışında ROKETSAN sonda roketi, başarılı bir biçimde uzay sınırını aşarak 136 kilometre irtifaya çıktı. Ayrıca Delta V şirketimiz de uzay alanında oldukça yenilikçi kabul edilen hibrit roket sistemi teknolojisi geliştirme çalışmalarına devam ediyor. İnşallah Milli Uzay Programı’ndaki hedeflerimize işte tüm bu kabiliyetlerimiz sayesinde erişeceğiz.”