Son zamanlarda özellikle Avrupa'da İslam ve Müslüman karşıtlığı davranışlar artış göstermekte. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Hz.Muhammed'in karikatürünü yayınlayan ahlaksız dergi Charlie Hebdo'yu savunması, Almanya'da sabaha karşı yapılan camii baskını son zamanlarda gördüğüm örneklerden birkaçı. Biraz daha eski zamana gidersek Mart 2019 yılında Yeni Zelanda'da camiye saldıran teröristin 51 Müslüman'ı öldürmesini de örnek olarak gösterebiliriz. Aşırı sağcı, ırkçı grupların İslam karşıtlığı yaptığı gözlemlense de aslında işin arka planında İslam'a karşı olmayı normalleştirme, meşrulaştırma çabaları Avrupa'da gündemde.
Avrupa uzmanı Kazım Keskin yaşanan olayları Yahudi soykırımına giden yoldaki işaretlere çok benzetiyor. Macron ise bu ötekileştirmeyi bir adım daha yukarı taşıyarak doğrudan devlet eliyle Müslümanların Peygamberine hakaret etme yolunu tercih ediyor.
Sabah gazetesi yazarı Yusuf Özkır kaleme aldığı yazısında İslamofobi taşıyan davranışların insanlara empoze edilmesindeki can damar film endüstrisini konu aldı.
Hollywood yapımlarıÖzkır "2007’de vizyona giren The Kingdom filmi klasik örneklerden biridir. Fakat genel anlatıyı betimlemesi bakımından üzerinde durulmaya değer. Pek çoğunda olduğu gibi filmin başında teröristler Amerikalıları öldürmektedir. İzleyicideki öfke duygusunu zirve noktasına taşıyabilmek amacıyla öldürme sahnesi olabildiğince titiz bir şekilde hazırlanır. Bu yüzden sadece öldürenin kullandığı yöntemlerin detaylı anlatısına değil aynı zamanda öldürülenlerin masumluğuna dikkat çekilir. Peter Berg tarafından yönetilen filmde kadınlar, çocuklar ve genel olarak gündelik hayatın içinde mutlu bir şekilde vakit geçiren sivillere aniden saldırılır. Ortalık kan gölüne döner. Bu saldırıyı yapan teröristleri gösteren kamera çekimlerinde şüpheli ve kuşku uyandıran bir prototip izleyiciye hissettirilir. Kötülüğün kaynağı olarak gösterilen kişilere öfkenin artması için müzik ve efektler vazgeçilmez yan unsurlardır. Duruma göre etkiyi artırabilmek için bu aygıtlar ana unsur olarak da kullanılmaktadır. Kadınların ve çocukların öldürülme sahnelerinde yer verilen ağır çekimler izleyiciyi sonraki sahnelerde izleyecek olduğu terörist avına hazırlamak için özellikle kurguya eklenmektedir. Benzer bir tasarım Londra Düştü filminde de görülmektedir. Bu filmde kurbanlar kadınlar ve çocuklardan ziyade devlet başkanlarıdır. Pek çok devlet başkanı acımasız teröristler tarafından Londra’da öldürülmektedir. Filmlerin teröristleri ise tabii ki Müslümanlardan seçilmiştir."
Cinayetleri İşleyen Kişiler Müslüman Olarak Gösteriliyor"Ayrıca katliam, cinayet ve işkence sahnelerini tamamlayan bir unsur olarak İslam’ın en temel mesajı olan ögeler kullanılır. Mesela The Kingdom‘da bir taraftan Suudi teröristler Amerikalı sivilleri öldürürken onu uzaktan dürbün ile izleyen kişi “Allahu ekber, Allahu ekber” demektedir. Aynı sahnenin 2016 yılında gösterime giren Londra Düştü filmindeki versiyonunda ise cinayetleri işleyen kişi “La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah” demektedir. Böylece Müslümanların hayatında birinci derecede rolü olan temel inanç esasları ve onlara aidiyetini veren kavramlar terörle özdeşleştirilmektedir. Bu filmlerin etkisinden olsa gerek 29 Ekim’de Fransa’da kilisede işlenen bir cinayet sonrasında medyaya yapılan açıklamalarda cinayeti işleyen kişinin sık sık “Allahu ekber” dediği söylenmiştir. Gün boyunca bu doğrultuda haber aktarıldıktan sonra aslında cinayetleri işleyenin bir Nazi olduğu ve Nazi sloganları attığı geç saatlerde kamuoyu ile paylaşılmıştır. Fakat filmlerde sıklıkla işlenen şeytanlaştırma tekrarlarının fiiliyata yansımasına iyi bir örnektir bu yaşanan."
Ezanla terörü özdeşleştiriyorlar"Bu filmlerde terörle özdeşleştirilen bir diğer karakter ise İslam coğrafyasının bizzat kendisidir. Bazen arka planda ezan sesi bazen de camilerin kubbeleri veya minareler zemin olarak kullanılmaktadır. Yemen’den, Irak’tan, Afganistan’dan, Türkiye’den, Filistin’den veya Bosna’dan aktarılan sahneler filmin öteki konumundaki mekanını ve zamanını oluşturmaktadır."
Müslümanların dikkatli olması gerek"Batılı toplumlarda artan İslam ve Müslüman karşıtlığı ile Hollywood filmlerinde yer verilen Müslüman karşıtı içeriklerdeki artışın eş zamanlı olması birbirlerini besleyen ve birbirlerinden beslenen bir canavarı andırıyor. Bu tehlikeli gidişi önce Müslümanların görmesi gerek. Avrupa aklı film endüstrisi tarafından üretilen İslam karşıtı bir irrasyonaliteyle esir alınmış durumda."