-->
Mevzu TV | Mevzu sadece haber değildir.
2022-05-17 12:27:00

Hatırlamak bir yerde nedamet getirmektir!

Aytek Topçuoğlu

17 Mayıs 2022, 12:27

Bir Yahudi geleneğine göre "hatırlamak bir yerde nedamet getirmektir!" Geçmişimde utanacak bir şey yok. Sadece yanılgılarım var. Bunların toplamı da hayat tecrübesi zaten. Bunu yazılı hale getirmek istiyorum. Amacım, benden sonrakilere dilimin döndüğü kadar aktarabilmek...

Bir zamanlar ki düşlerime saygısızlık aklımdan geçmiyor.

Hayatta bayılırız yanılmazlığı oynamaya. Nedense hep haklıyızdır. Oysa ahmaklıktır bu.

Hatta yalanla yaşamaktır! Kendi kendisi ile çelişkiye düşmeyen kişi bağnazdır dogmatiktir her bağnazda gericidir. Gerçek şu ki artık yanılmazlığıma inanmıyorum, o yüzden kayboldum!
İnsan kendi kendini ele vermekten hoşlanmaz.

Senin kişiliğin de öyle değil mi? Dışa vurmaktan kaçırırsın. İç hesaplaşma ise mutlaka şart, kendi huzurunu yakalamak için. Toplumların olgunlaşmak için nasıl ki kendi tarihleri ile barışık hale gelmeleri şartsa...

Yanılgılarını, yenilgilerini kendi kendine konuşabilmek. Ahlaki bir hesaplaşma denebilir. Kafamda sorular hiç eksik olmadı. Benim deyişle çengelleri birbirine takılan soru işaretleri...

Yıllar bu sorulara cevap aramakla geçti. Bazen buldum cevapları, bazen öyle sandım ama sorular sorularım hiç bitmedi ve bitmeyecek...

İnsanın o kadar çok geçmişi var ki. Birden çok geçmiş. Geçmiş günlerden bahsetmek zor iş zaten. İnsanoğlu acayip bir varlık. Aceleci, nankör, tartışmaya meyilli yani ben hesapça kendimden bahsediyorum ama hangi kendimden? he

Kendim denilen o sınırdan söz ederken sanki başka birini anlatıyor muşum gibi bir duygu geliyor.

Ben de kendimden bahsedeceğim ama o kadar çok kendim var ki!

İçini dökmek hissi...

Bazı soruların yanıtlarını yazmak istiyorum. Ama kendi başıma değil. Başkalarıyla paylaşarak. Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "kitaplar biriktirilmiş ve koyulandırılmış zamanlardır" sözüne uygun olarak...

Biraz erken değil mi? 38 yaşındasın. Niye erken olsun ki? Kendi yüreğimi açmak için beklemem gerekmiyor. Sonra ne derler kaygısından sıyrılalı çok oldu. Tam tersine. Yüreğimi herkese açabildiğim kadar açayım ki başkaları da açsın. Çünkü gerçeğin bir değil bin yüzü var. Hep birlikte sesli, daha önemlisi yazılı düşündükçe gerçekler ortaya daha da iyi çıkar.

Halbuki bir zamanlar herkesin dünyaya senin kendi pencerenden bakmasını isterdin. Kibirliydin. Yalnız senin düşüncen di gerçeğe hâkim olan. Öyle sanıyordun ve günün birinde öyle bir düzen kurulacaktı ki, herkes özgür olacaktı ama yine herkes torna tezgahından çıkmış gibi tek tip düşünecekti. Kışla düzenine girecekti toplum. Oysa dünyaya herkes farklı bakar.

Bu yalın gerçeği öğrenmen, kabullenmen acılarla geçen bir zamana mal oldu.

"Sana insanın macerasını anlatacağım, o hiç bitmeyen macerayı" demiş, Montpellier... İşte ben de kendi maceramı kâğıda dökmek istiyorum. Bu benim kendi tarihim. Kendimi yazdım! Bir zamanlar misyon duygusuyla yüklü yaşadım. Bir misyon, yani kurtarmak Türkiye'yi ve dünyayı... Misyon dediğin sersemce bir şey...

Misyonum yok benim. Özgür olduğunu, bütün misyonlar dan arınmış olduğunu fark etmen o kadar büyük bir ferahlama ki...

Ferahladığım için yazabiliyorum! Yaşanmış olan, niçin olduğu gibi yazılmasın ki?

Yine yanılmışsam, onu da sonra yazarım. Zamanım kalırsa tabii...

Zamanın derinliklerinden kopup gelen anılar zaten insanın yakasını hiç bırakmıyor vesselam...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.