-->
Mevzu TV | Mevzu sadece haber değildir.
2020-02-07 12:17:18

İslamcılık İslam’ın Şartı mıdır?

Engin Hacıoğlu

07 Şubat 2020, 12:17

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması tehlikesi üzerine ortaya çıkan fikirlerden biriydi İslamcılık. Tıpkı daha önce ortaya atılan ama istenilen sonucu vermeyen Osmanlıcılık gibi İmparatorluğun dağılmasını önleme düşüncesini amaç edinmiştir. Osmanlı Devleti’nin son yüzyılına kadar da siyasi arenada yer almamıştır. Milliyetçilik sadece Balkanlarda değil Müslüman topraklarda da etkili olmuştur. Mebusan Meclisi’nde doksan civarında Arap vilayetlerini temsil eden Mebus, Osmanlı Araplarının sorunlarını gündeme getirmiştir. Arap meselesi olarak bilinen sorun 1911'de açıkça tartışılır hale gelmiştir. Meşrutiyet'in ilanından sonra Arap Subaylar, Arap milliyetçiliğini destekleyen “Kahtaniyye” isimli cemiyet kurmuşlardır. En temel fikirlerinden bir tanesi Arap topraklarının “Arap Sultan” tarafından yönetilmesidir. Bu ve benzer gelişmeler İslamcılık fikrinin doğmasında etkili olmuştur.

Evet, Osmanlı Devleti Halifeliği üzerine almış, Yavuz Sultan Selim’den itibaren padişahlar halife sıfatıyla da anılmaya başlanmıştır; fakat halifeliği, Haçlılar ile değil Mısır’da bulunan Müslüman bir devlet ile savaşarak elde etmiştir. İşte tam burada sorulması gereken soru şu: “ İslamcılık temelinde Müslüman bir devletle savaşmayı da içine alan bir kavram mıdır?” Yoksa İslamcılık bizim düşündüğümüzden daha farklı bir kavram mıdır?

Zihnimizi berraklaştıracak bir kaç soru sormak gerekecek. Buna göre İslamcılık aynı zamanda dini hassasiyete, kişisel hayatında dikkat eden insanlar tarafından mı savunulmaktaydı? Yoksa dini hassasiyete sahip olmayan o dönemin insanları da İslamcılığı siyaseten uygun buldukları için mi savunmuşlardı? Peki, Osmanlıcılığı savunanlar daha az dini hassasiyeti olan insanlar mıydı? Osmanlıcılık ve devamında Balkanlarda gayrimüslimlerin ayrılmaya devam etmesi üzerine siyasi alanda uygulama alanına sahip olan İslamcılık, bir amaç miydi? Yoksa devletin bütünlüğü için araç mıydı? İslamcılık siyasi bir amaç için belli döneme mahsus bir araç olabilir miydi?

Evet, İslamcılık, bir politikanın işe yaramaması üzerine ortaya atılmıştır. Osmanlı Devleti temelinde millet sistemine odaklı bir sosyolojik yapıya sahiptir. Bir kanadını Gayrimüslimler bir kanadını Müslimler oluşturmaktadır. Peki, Gayrimüslimler ayrılmasaydı. Ayrılık düşüncesine girmeseydi İslamcılık tarih sahnesine çıkacak miydi? Ve o zaman Osmanlı Devleti İslam devleti olmayacak mıydı? Şeri hukukun temel olduğu bir devlet yapısına sahip olan Osmanlı Devleti İslam devletidir; fakat en başından beri İslamcı denilen politikaya sahip değildir. Çünkü İslamcılık, İslam’ın bir şartı değildir. Osmanlı Devleti yönetimi, İslam hukukunun gereklerini yerine getirmeye çalışmış, kurumların oluşmasında Türk ve yerel kültürlerin dışında İslam kültürünün de etkisi olmuştur. Fakat ilişkilerini geliştirirken Fransa’ya kapitülasyon vermek gibi Haçlı birliğini önlemek adına Hristiyan bir devletin çıkarına da yararlı olacak şekilde kurgulamıştır. Hakeza I. Mahmut’tan itibaren yurt dışından uzman getirilmiş, Batı kaynaklı kurumları oluşturmaya ve hukuk kurallarını kullanmaya başlamıştır. İlk defa Batı dünyasından hukuk kuralı alıp uygulamaya konulması zannedildiği gibi Cumhuriyet Türkiye’sinde değil, Tanzimat dönemi Osmanlı'sında görülmüştür.

Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda ilerleme ve büyüme dönemlerinde uyguladığı istimalet politikasında muhatap Gayrimüslimler iken, İslamcı politikanın içteki muhatabı Osmanlı Devleti’nden ayrılması istenmeyen Müslümanlar olmuştur. Bu politika, sadece Osmanlı Devleti’nin faydasına değil; O dönemde Osmanlı Devleti ile ekonomik ve siyasi olarak yakınlaşan Almanya’nın da faydasına olmuştur. Bu yüzden İngiltere’nin sömürgelerinde sorun çıkarmak isteyen II. Wilhelm 1898 ve 1899’da İstanbul’a gelmiştir. İmparator ikinci ziyaretinin ardından Kudüs ve Şam'a gitmiş Şam’da yaptığı konuşmada: “Majesteleri sultan ve onu halife olarak gören 300 milyon Müslüman emin olsunlar ki Alman İmparatoru onların dostu olacaktır.” diyerek Halife'nin dostu ve koruyucusu gibi görünmüştür. Böylece İslamcı politikaya destek vermiştir. Kısaca Wilhelm Müslüman değildir; ama İslamcı politikaya destek vermiştir. Allah rızası adına değil siyaseten destek vermiştir. Peki, neden Kudüs ve Şam? Çünkü İslamcılık iç politikada, özellikle Müslümanların özelde ise Müslüman Arapların ayrılmasına engel olmak içindir.

İslamcılık, Osmanlı Devleti’nin bütünlüğü adına ortaya konulmuş bir fikir olmasının yanında Osmanlı Devleti içindeki Hristiyanları, özellikle Lübnan’da ve Orta Doğu’da bulunan Gayrimüslim unsurları Osmanlı Devleti’nden koparmaya çalışan, İngiltere gibi Avrupalı Devletlere karşı durmak adına da siyasi hayata dâhil edilmiştir. İngiltere sömürgesi olan Hindistan’daki Müslümanlar üzerinde etkili olmaya çalışılmış böylece İngiltere’yi zora sokma amacını da taşımıştır.

İslamcılık, özellikle II. Abdülhamit döneminde devletin temel politikası haline gelmiştir. Kendisini İslamcı kabul eden insanların bugün II. Abdülhamit'e ayrı bir önem vermesinin temel sebeplerinden birisi de budur. Bu politikanın destekleyicisi olarak kişisel olarak Abdülhamit’in dini hassasiyeti üzerine anlatılara da ver verilmiştir. II. Abdülhamit üzerinde oluşan bu algı sebebiyle Berlin Antlaşması ile Karadağ, Romanya, Sırbistan’ın bağımsız olmasına, Kıbrıs’ın 1878’de, Mısır’ın 1882’de İngiltere tarafından işgal edilmesine, Bulgaristan’ın 1908 de bağımsız olmasına rağmen “II. Abdülhamit döneminde hiç toprak kaybedilmedi” gibi tarihi bilgilere ters düşen iddiaları ortaya atmışlardır. Çünkü İslamcılık siyasi bir politika olarak değil; İslam’ın bir şartı olarak görülmüş, bilinçaltında İslamcı politikanın başarılı olduğu ve olacağı algısı yerleştirilmek istenmiştir.

“Müslümanlar kardeştir.” (Hucurat 10) şiarı temel prensiptir. Fakat bu o dönem uygulamaya sokulan ve devletin bütünlüğü adına araç olarak kullanılan politika ile aynı şey değildir. Ve İslamcı politikanın her dönemde her sosyolojik yapıda illaki başarılı olacağı algısının değişmesi, devlet politikasının farklı dönemlerde değişebileceğinin kabul edilmesi gerekmektedir. İmparatorluğun içindeki Müslüman unsurların diğer devletlerle olan irtibatları ve süreç içinde devletten ayrılma politikalarının devam etmesi İslamcılığın ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir. Şu ayrımı iyi yapmak gerekecek politik söylem olarak İslamcılık ile Müslümanların kardeş olduğu prensibi farklıdır. Diplomatik ilişkiler kurulurken de farklı gerekçeler ile Müslüman olmayan devletlerle ilişkilerin geliştirilmesinin normal olduğunu kabul etmek gerekecek.

Soru: Peki İslamcı politika izleyen mi yoksa Osmanlıcılık politikasını izleyen mi Allah katında daha üstündür? İslamcının Allah katında bir üstünlüğü var mıdır?

Cevap: Üstünlük ancak takva iledir. (Hucurat 13)

Yorumlar (1)

Faruk T. 5 Yıl Önce

Yine döktürmüşsün Hocam.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.