Ensest mağdurları ve psikolog, ilahiyatçı, doktor ve başka uzmanlarla da yapılan mülakatlarla geniş çaplı olarak meydana getirilen “Kardeşini Doğurmak, Türkiye’de Ensest Gerçeği” isimli geniş çaplı eser Büşra Sanay tarafından kaleme alınmış.
Kitap, o kadar ustaca kurgulanmış ki, hem LGBT hem cinsiyet eşitliği meşrulaştırılırken hem de rızaya dayalı ensest ilişkinin gayr-i ahlaki olmadığı sinsice satırlara yerleştirilmiştir.
Kitaba göre ensestin tanımı, aile içi taciz ve tecavüz. Dikkat edin; aile içi rızaya dayalı ve 18 yaş üstü vakalar ensest olarak tanımlansa da sapkınlık ve ahlaksızlık olarak tanımlanmıyor. Zira kitabın adı “Türkiye’de Ensest Gerçeği” iken sadece taciz ve tecavüzlerden bahsediyor olması da bunun ispatı.
Mevcut yasalarda da ensest evliliğin yasak olup ilişkinin serbest olmasını yakın zamanda bir meşhurun kendi kardeşinin kızıyla olan ilişkisi sırasında öğrenmiştik.
Eserde bu konuya da atıf yapılmış.
Mesela bir öğretim görevlisiyle yapılan mülakatta[1], ensest yasağının bir tabu olduğuna değinilmiş, yine rızaya dayalı veya değil ayrımı yapılmış. Buna paralel olarak şöyle denilmiş:
“Yoksa birbirleriyle karşılıklı aşk ve/veya arzu yaşayan birinci derecede akrabaların o sırada beyinlerinde olup bitenler daha çok aşk mekanizmalarıyla ilgili ve ahlaken ne kadar kötü ve hukuken ne kadar suç sayılabileceği çok zor karar verilecek vakalar.”[2]
Yine bir sayfa ilerisinde kullanılan cümleler işin hakikatini zaten ortaya koyuyor:
“Enseste hastalık demek, eşcinselliğe hastalık demek kadar çağdışı. Ensest cinsel saldırıyı kastediyorsanız onlar tabiî ki hastalıktan çok suç ve suçlu davranış sınıfına giriyor. (…) Mesela eşcinsellik geçen yüzyılın başında İngiltere’de yasalarda geçen ve zorla kimyasal tedavi cezasına çarptırılan bir suçtu. Artık cinsel yönelim kabul ediliyor ve bırakın suç sayılmayı, aynı cinsiyete sahip insanlar artık bazı ülkelerde evlenebiliyor. Yani insan beyni hakkında bildiklerimiz arttıkça suç ve ceza kavramları ve/veya bunların uygulanmasında ciddi farklılıklar olabiliyor.”[3]
Bir taşla üç beş kuş.!
Yine ensesti ayırma çabasına binaen şunlar yazılı:
“Yetişkinler arasında rızaya dayalı olan ‘saf ensest’ vakalarında, nesne seçimi, çocuk örneğinde olduğu gibi başlı başına sorun olmaz. Yani bedensel ve biyolojik açıdan ‘cinsel’ olduğu kabul gören amaçlara aykırı bir durum yok. Sadece toplumun belli kişilerce yakın akrabalar tarafından yapılacak cinsel yatırımı yasaklaması durumu söz konusu. Bu yasağın ihlali toplumsal ahlak açısından bir sorun teşkil ediyor. Örneğin abla, yeğen, dayı veya amcayla olan ilişkilerde olduğu gibi. Açıkçası bu sapkınlık iddiasını, toplumun cinsellik kültürünün dip akıntılarını da dikkate alınca karara bağlamak kolay bir iş değil. (…) dolaysıyla bunu salt bir cinsel sapkınlık sorunu olarak değerlendirmek doğru olmaz.”[4]
Sayfanın devamında ise, “insanlar arasında ensest eğilimin var olduğunu, insanlar arasında böyle bir arzu olmasa yasağın da zaten olmayacağını, üstelik yasağın evrensel olması bu arzunun evrensel olduğunu da gösteriyor” yazmış. Sanki yasakların umumi arzular üzerine kurulduğu mesajını vermiş. Hâlbuki hırsızlık, adam öldürmek de evrensel suç. O zaman bunların da evresel arzu olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu iddia, bir sayfa sonra “insanlarda içgüdüsel olarak ensestten tiksinme eğilimi vardır.” cümlesiyle söyleyen tarafından bilmeden geçersiz kılınıyor.[5]
Evvela eserde vurgulanan bir rakamdan bahsedelim; “Türkiye’de ensest oranı %40”.[6] Siz bu cümleden ne anlarsınız? Ülkenin yarısına yakınının sapkın olduğunu değil mi? Kitap öylece şeytanî bir kurgu yapmış ki, bu büyük vurgulu ve iki defa tekrarlanan rakamla alakalı eserin sonunda, oluşturduğu büyük algının gölgesinde kalan hakikati basitçe şu cümleyle ifade edip geçiyor: “Her 10 çocuk istismarının 4’ü aile içi.”[7] Ülkede ensest oranı %40 demekle ülke de her 10 istismarın 4’ü ensest arasında nasıl bir ilişki kurulabilir ki? Eğer kötü bir maksadınız varsa kurabilirsiniz.
Birkaç yerde eğitimli eğitimsiz herkeste ensest vakalarının görüldüğünü, hukukçu, doktor, imam, fakir, zengin vesaire de olduğunu ifade edilirken, uzun örneklerle izah ettiği vakalardan birinin bir imamın torununa tecavüzü ele alınması[8], yine tam üç sayfa boyunca bir şeyh ve müritlerinden bahsetmiş[9], ama bir hukukçu, öğretmen veya doktordan misal verilmemiş. İmamlara da iftirayı şu cümleyle yapıştırmış: “Diyanet İşleri’nin bu konuda önce imamları eğitmesi gerek. Bu talep edilmeli. Çünkü son yıllarda yargıya intikal eden birçok dosyadaki failler imamlar.”[10]
Fakir ailelerden uzunca örnekler vermiş, ama zengin kişilerden örnek verilmemiş. Netice bu kitabı okuyan kişinin ilk aklına gelecek şey demek ki din adamları ve fakir aileler için de daha çok olmaktadır. Zira yazar, Mustafa Öztürk’le yaptığı röportajda da Diyanet İşleri Başkanlığının ensesti anormal karşılamadığını söylemiş, bunu ileride yazacağımız için detayına girmiyoruz.
Diyanet ve imamlar üzerinden yaptığı algıyı merhum İslamcı yazar Hüseyin Üzmez ve kendisine atılan iftirayı gerçekmiş gibi yazmasıyla devam ettiriyor. Mağdur olduğu iddia edilen kızın itiraf etmesi ve adli tıp raporları ortaya çıktığı halde Hüseyin Üzmez davasına yarım sayfa yer vermesi, Müslümanlara karşı oluşturmaya devam ediyor.[11]
Eser baştan sona geleneksel aile yapısını hedef almış durumda. Aile içi ensest tecavüzlerin üzeri örtülmesi ele alınırken bunun sebebinin aile kurumunun yara almaması için yapıldığını iddia ediyor ve bize göre korunması gereken kendilerine göre yıkılması gereken bir hakikati şöyle ifade ediyorlar: “Aile, Türkiye’de siyasal topluluğun zembereğidir. Bireylerin toplumsallık duygusunun ve ortak davranış geliştirme anlayışının dayanağını oluşturur. Ailenin ideolojik bir metafor olarak değeri son derece yüksek, hatta kutsallık mertebesindedir.”[12] Çözüm olarak geleneksel aile yapısının yıkılmasının gerekliliğine çokça değinirken[13], sadece beş sayfa sonra ensestin köylerde daha az olduğunu ve bunun sebebinin erken yaşta evliliğin olduğunu yani cinsel manada zaten erken yaşta tatmin olduğunu ifade ediyor[14]. Ayrıca boşanmış ebeveynlerin daha fazla riskli olduğunu söylemiş[15]. Çelişki değil bu, bildiğiniz harp.
Gelelim tefsir profesörü Mustafa Öztürk’le yapılan mülakata. Kendisine “Diyanet İşlerinin ‘babanın öz kızına şehvet duymasını anormal karşılamaması’ durumu” soruluyor ama Mustafa Öztürk tek kelimeyle “Diyanet, böyle dememiştir” veya “Diyanet böyle bir sapkınlığın bazılarında mümkün olduğunu izah etmiştir” demiyor. Direk, rivayetlerin, fıkhın ve hadislerin zaten sorunlu olduğunu İslam’da kesin haram olduğunu ama geleneksel yorumlarda sorunlu olduğunu söylüyor. Mustafa Öztürk’ün dokuz sayfalık mülakatını okuyan, dini kaynaklardan habersiz kimselerin anlayacağı tek şey şudur:
“Ensest, İslam’da haram olmasına rağmen demek ki geleneksel dini anlayış buna cevaz vermiş veya kapı aralamış.”
Modern tıbbın kuzenlerle evliliğin sağlıksız olduğunu söylediğini tekrar edip, kabul eden Öztürk, Peygamber Efendimizin halasının kızıyla, Hz. Ali’nin amcasının kızıyla olan evliğinin dönemsel ve bölgesel olarak değerlendirilmesini istemiştir.
Yazar, ensestin dinle alakalı olduğunu ve bir ankette %16 böyle sonuç çıktığını söyleyerek sebebini Mustafa Öztürk’e soruyor. Öztürk; “Diğer bir yönüyle de genel dini anlayışta cinselliğin adeta şeytanlaştırılması, buna bağlı olarak dindar çevrelerde cinsellik dürtüsünün sürekli olarak bastırılması ve fakat en sonunda bastırılmış dürtünün çarpık biçimde dışa yansıması şeklinde bir analizle ilgili olabilir.” diyerek ensestin dindarlar içinde çokça vaki olduğunu ve yine suçu dini anlayışa mâl ederek beyan ediyor.[16]
Netice olarak, algı operasyonunun ne kadar mühim olduğunu, sanki enseste karşı yazılmış bir kitap gibi olan bir çalışmanın, nasıl ensesti meşru gösterme ürünü ve projesi olduğunu, geleneksel aile yapımıza açılan savaşın ve atılan iftiraların boyutunu, bir ilahiyat profesörünün nasıl da böyle bir projeye bilerek ya da bilmeyerek maşa olduğunu görmüş olduk.
[1] s. 122.
[2] s. 252.
[3] s. 253.
[4] s. 307.
[5] s. 306.
[6] s. 349.
[7] s. 350.
[8] s. 108.
[9] s. 287-290.
[10] s. 356.
[11] s. 220.
[12] s. 314.
[13] s. 124 ve başka sayfalarda.
[14] s. 129.
[15] s. 295.
[16] s. 150-158.
Hasan Hüseyin 5 Yıl Önce
Gerçekten güzel bir kitap tahlili olmuş, emeğine sağlık hocam.
İhsan Uzun 5 Yıl Önce
Kalemine sağlık hocam, yol gösterici bir tahlil.
Mesut 5 Yıl Önce
Tebrikler hocam