Fransız İhtilalini ve ondan sonra gelen soylu vahşetini anlatan roman, Londra'da bulunan buna benzer durumları betimliyor. Bu olaylarla birlikte birkaç karakterin hayatı da anlatılır. Charles Darnay ve Sydney Carton en önemli karakterlerdir. Darnay erdemli kişiliğine rağmen devrimin gazabına rastgele kurban seçilen eski bir Fransız aristokrattır.
İki Şehrin Hikayesi aslında neyi anlatıyor ?İki Şehrin Hikayesi Fransız Devrimi'ne farklı bir bakış açısı sunuyor. Fransız İhtilali'nden önceki dönemde aristokrasi gücünü kötüye kullanıyor ve genel olarak Fransa'nın yanı sıra insanlara da acı veriyor. Yazar, insanların "kederli bir pes etme ve solma eğilimine doğru" olduğunu anlatıyor. Ancak Dickens, eski sistemin yarattığı toplumsal adaletsizliği ve acıyı eleştirirken, ihtilalin sürdürdüğü dehşetleri de gösteriyor. Bastille Hapishanesi'nin düşüşünü anlatırken, "intikam seslerinin ve sinirli kitlelerin" canlı bir resmini çiziyor.
"(Bastille Baskını veya Bastille Hapishanesi Baskını, 14 Temmuz 1789'da Paris, Fransa'da gerçekleşmiştir. Paris'teki Orta Çağ kalesi ve hapishanesi Bastille, monarşik otoriteyi temsil etmekteydi. Hapishane baskını sırasında 7 mahkûm bulunuyordu, ancak monarşinin suistimalini temsil ediyordu. Baskın, Fransız İhtilali'nin parlama noktasıdır.)"
Dickens yazarken, ihtilal olayları sona ermişti fakat İngiltere, toplumsal ve sınıfsal adaletsizliklerle ilgili kendi sorunları ile boğuşuyordu. İki Şehrin Hikayesi'nde yazar ihtilale giden koşullara hem de ihtilalin kendisine yönelik eleştirisini İngiliz okuyucularına bir uyarı olarak kullanıyor. Aristokrasinin soğuk ve bencil davranışını ihtilali gerçekleştirmek isteyen insanların adalet için şiddetli taleplerine bağlar. Yazarın, Madame Defarge gibi figürlerin olumsuz temsili, siyasi hedeflere ulaşmak için şiddet araçlarının kullanılmaması konusunda uyarıda bulunuyor..
İhtilalcilerde şiddete yönelik eğilimDicknes romanda, devrimci davayı desteklerken, genellikle devrimcilerin kendi kötülüklerine işaret ediyor. Dickens, Fransız köylülerin içinde bulunduğu kötü duruma derinden sempati duyuyor ve onların kurtuluş ihtiyacını vurguluyor. Marquis Evrémonde karakteri ile ilgili birkaç bölüm, ulusun fakirlerini utanmadan sömüren ve ezen kötü bir aristokrasinin resmini başarıyla çiziyor. Dickens bu baskıyı kınamakla birlikte, köylülerin bunun üstesinden gelme stratejilerini de kınıyor. Zulüm yöntemini kullanan köylülüler zulüm dönemini sona erdiremez; sadece kendilerinin çektiği şiddeti sürdürürler. Dickens'ın devrim görüşü son bölümde ortaya çıkar. Ezilenlerden zalim olana doğru kaygan eğilimi belirttiği son bölümde "Aynı açgözlü zihniyetle zulüm tohumlarını yeniden ekerseniz, kesinlikle aynı meyveyi verecektir." der. Dickens, Fransız Devrimi'ni büyük bir dönüşüm ve diriliş sembolü olarak görse de, şiddet içeren ihtilal davranışlarının dönüşümün zıttı olduğunu vurguluyor.
KurbanFedakarlık teması en çok Sydney Carton'ın Charles Darnay'in yerini alma kararında açıkça görülmektedir, bunu yapmak idam edilmek anlamına gelse de. Terzi, Carton'a Darnay için ölüyor mu diye sorduğunda, Carton kabul eder. Kendine ait bir ailesi olmayan bir adam olan Darnay'ın hayatına, kendi hayatından daha fazla değer veriyor. Carton, verimsiz ve ahlaksız bir hayat yaşadığının ve dünyaya pek bir şey sunmadığının da farkındadır. Carton, fedakarlık eyleminin daha önce gelen her şeyi kurtaracağına ve hayatını anlamlı kılacağına inanıyor. Kendi kendine düşünürken şunu söylüyor "Yaptığım şey, daha önce yaptığımdan çok çok daha iyi".
SınıfToplumsal eşitsizlik ve sınıf çatışması, Fransa'da şiddetli bozulma ve ihtilalin sebepleridir. Kuşaklar boyunca, aristokratlar kendi zevkleri ve lüksleri dışında hiçbir şey düşünmediler. Anlatıcı, dört hizmetçinin sabah çikolatasını bir aristokratın servisine nasıl dahil ettiğini açıklayarak üst sınıfların davranışlarını alaycı bir şekilde taklit ediyor. Fransız aristokratları sadece şımarık ve tembel olarak anlatılmakla kalınmıyor aynı zamanda kalpsiz ve alt sınıfların yaşamları hakkında her şeyden yoksun oldukları da gösteriliyor. Monseigneur, Parisli işçi sınıfına acımasızca "herhangi birinize çok isteyerek binerim ve sizi yeryüzünden yok ederim" diyor.