Ülkemizin en temel meselelerinin başında, aile kurumunun geleceğini sağlama almak gelmektedir. Ancak aile kurumunun temellerini sarsan ''süresiz nafaka'' konusunun yıllardır çözümsüz kalması, toplumsal buhranların zeminini oluşturmuştur.
Her siyasî söylemin başında aile kurumunun geleceğine dair güzellemelerin yapılması maalesef müsbet sonuçlar doğurmuyor.
Bu konuyu akademik bir lisan ile dile getirmekten ziyade sokaktaki insanımızın üslubu ile dile getiriyoruz.
Kazara aile kurumu dağılıyor. Bir taraf, ömür boyu alacağı nafakanın rahatlığını yaşarken, diğer taraf yeni bir evlilik yapmanın zahmetine binbir türlü katlanmak zorunda kalıyor,
Nafaka alan tarafların ekseriyeti ise aile kurumundan ziyade, gayrı meşru ilişkiler tarzında birliktelikler şeklindedir. Yani hem nafakayı alıyor hem de ilişkilerini sürdürmüş oluyorlar.
Velhasıl, aile kurumunun yaşamsal bir kurum olduğuna inanıyorsak, ''süresiz nafaka'' konusunu ivedilikle çözüme kavuşturmak zorundayız.
İslam hukukuna göre nafakanın durumu herkesin malumu.
Beşeri hukuka göre de nafakanın süresiz olması feci bir handikap olarak duruyor.
Feminist çevrelerin baskısına boyun eğmek mi, yoksa adil bir zeminde aile kurumunun geleceğini teminat altına almak mı?
Bu tercihi bir an önce yapmak zorundayız.
Ailelerin yaşadığı bu dramatik durumların önüne geçmek zorundayız.
Bu tür sorunlara devam edeceğiz inşallah.
Dua ile...