Bizler… Sekülerizmin kalplerimizden vurduğu bir garip çağın, bir garip insanlarıyız. Bizler bu çağın garipleriyiz. Basit goller yiyoruz ve mağlubiyetlerle dolu bir hayat yaşıyoruz. Maalesef ki averajı kurtarma çabamız da yok.
Biliyorsun, durmadan üzüyorlar insanları. Kalplerine, benliklerine ve ruhlarına el koyuyorlar. İyiliklere ve güzelliklere giden tüm yolları tıkıyorlar. Nerede bir fikir inşası varsa yerle bir ediyorlar. İnsanlara diyorum, zulmediyorlar.
Biliyorsun, durmadan katlediyorlar şehirleri. İnsanları kibrit çöpleri gibi üst üste istifliyorlar. Yeryüzü bu kadar genişken, trafik lambaları koyacak kadar sıkıştırıyorlar. Durmadan arşa yükseliyor binalar. Sanki gökyüzü çöküyor, yükseliyor yeryüzü. Başımız böyle mi göğe erecekti?
Biliyorsun, modern zamanların kıskacında sıkışan bir benliğimiz var. Bu tıkanıklığımız elbette ki biçimsiz gökdelenlerden, ağaçsız ve güneşsiz şehirlerden, birbirlerinin üstüne basarak yürüyen sanat ve fikir düşmanı şehirlilerden ötürü. Sonuç ise çürüyen ruhlar, aşksız aşklar ve eriyen vicdanlar.
Biliyorsun, büyük şehir hastalığı, seksen metrekarelik evlerimize, nefes almanın zor olduğu toplu taşıma araçlarına, birilerine çarpmadan yürümenin imkansız olduğu dar sokaklara bizleri mahkûm etti. Tabiatı parklardaki 3-5 ağaçtan ibaret saymaya başladık.
Biliyorsun, asırlar boyu tabiatın koynunda yaşayan insan, yıllar geçtikçe tabiatla arasına mesafe koymuş, güzel ve saf olan ne varsa biçimsiz ve niteliksiz olanla yer değiştirmiştir. Sonuç: Hüsran.
Biliyorsun, birbirimize sarılmamız için verilmiş kollarımızı kesiyor, konuşup anlaşmamız için verilen dilimizle zehir saçıyoruz. Ne kimseye sığabiliyoruz, ne birilerinin bize sığmasına izin veriyoruz. Sürekli birbirimizin kıyısında geziyor, ama birbirimize varamıyoruz. Gözlerimizi ve kalplerimizi birbirimizden uzak tutuyoruz.
Biliyorsun, artık entelektüellerin azınlıkta olduğu ve hatta hiç olmadığı bir süreçteyiz. Aklı başında yorumlara tanık olamıyoruz. Kapitalist bakış, zihinsel manada herkesi aynılaştırdı. Tek ses, tek bakış ve birbirinden farklı düşünmeyenler dünyası…
Biliyorsun, düzinelerce başarı belgelerimiz, ödüllerimiz, madalyalarımız var. Makam üstüne makam, para üstüne para koyuyoruz. Birinci sınıf otellerde kalıp, en iyi lokantalarda yiyoruz. Kişisel portföylerimizi her geçen vakit biraz daha büyütürken, her gün açlıktan ölenleri düşünmüyoruz. Edindiklerimiz bizlere yetim başı okşatmıyor. Gösterişli bir unvan ve doktora derecesi, Afrika’da lağım çukurunda yaşayan insanları anlamamıza yetmiyor.
Fakat biz, bir ağaç gibi derinlere kök salarken, dallarıyla gökyüzünü kucaklayan insanlardan olacağız. Kalpten kalbe bir yol mümkündür. Hem o yolu yapan hem de o yolda yürüyenlerden olacağız.
Dünyayı bu haliyle kabul etmek mümkün değil. İnsanı bir kağıt parçası değiştirecekse bir şiir sayfası değiştirsin, para değil. Sevgi yeşermeyen bu kurak coğrafyada, birer yağmur damlası olacağız. Yüreğini yitirmiş bir çağda, yüreğini yitirmişlerden olmamamız dileğiyle… Hoşça bakın zatınıza.
MUSTAFA KALAYCI 5 Yıl Önce
Eline koluna sağlık ABİM.Dünyada hep kötü şeyler olmaktansa iyi bir şeylerle mücadele Etsek toplumca hep bir yürek olabilseydik keşke oda olur inşAllah.