Ressamların sadece dini konular resimlemek yerine, insana ve doğaya döndüğü bir zamanda büyüyen ilk kuşak sanatçılardan biridir. İlerleyen yıllarda ise, Hollanda Altın Çağı’ndaki (Dutch Golden Age) resimlerin konu seçimlerinde biçimlendirici bir etkiye sahiptir.
Brueghel’in yaşadığı dönem, Katolik ve Protestanlar arası çatışmaların çok yoğun olduğu, veba salgınları yüzünden binlerce insanın öldüğü oldukça tehlikeli bir dönemdir. Bu nedenle resimleri o dönemin özellikle taşra yaşamına ilişkin pek çok ipucu veren örnekler hâline gelmiştir.
Brueghel’in aile geçmişi hakkında hiçbir şey bilinmemekle beraber, hayatı konusunda yazılanların neredeyse tamamı tahmine dayanmaktadır. Büyük olasılıkla, 1525 civarında, günümüzde Hollanda ve Belçika sınırına yakın olan Breda kentinde doğmuştur. Bu yüzden Hollanda'nın Breda kasabasının mı yoksa Latince Breda olarak adlandırılan Belçika'nın Bree kasabasının mı olduğu hâlâ belirsizdir. Brabant Eyaletinin kuzeyinde bulunan Hertogenbosch civarındaki Bruegel köyünde doğmuş olması ihtimali de vardır. Bu belirsizliklerden dolayı, sanat tarihçileri onun hayatını bir kenara bırakarak, doğrudan eserlerine ilgi göstermeyi seçmiştir.
İmzalı en eski resimlerinden biri olan Karnaval ve Perhiz Arasındaki Savaş’da Bosch'un etkisi güçlü bir şekilde hissedilmektedir. Karnaval ve perhiz figürleri arasında kalıplaşmış savaş, erken modern dönem Avrupa toplumsal iki farklı dönem arasındaki geçişi temsil eden önemli bir olaydır. Bu nedenle bu dönemleri temsil eden iki figür (Bir bira fıçısı üstünde ata binmiş gibi oturan şişman adam Karnaval, hemen karşısında yer alan yaşlı sıska kadın kılığındaki erkek Perhiz), aralarındaki zıtlığı belirtmek için çatışma hâlinde tasvir edilmiştir.
İtalya1545 yılında, Hollanda'daki yayıncılık ve ticaret başkenti olan Anvers’de yaşamaya başlayan Brueghel, önce Peeter Baltens’in (1527-1584) sonra da Pieter Coecke'nin (1502-1550) atölyesinde resim ve baskı üzerine eğitim almıştır. 1551'de Anvers'te St. Luke Loncası’na (Guild of Saint Luke) katılarak usta olan Brueghel, 1552 ile 1553 yılları arasında, Fransa üzerinden İtalya'ya gitmiştir. Bu seyahatin amacı muhtemelen, dönemin her sanatçısı gibi, Rönesans resmini yakından incelemektir. Roma’da yaşayan minyatür sanatçısı Giulio Clovio’nun 1578’de yazdığı vasiyete göre, şehri ziyaret eden Brueghel'den üç resmini almıştır. Vasiyete göre manzara olduğu anlaşılan bu eserler günümüze ulaşamamıştır ancak bu gezinin Brueghel’in sanatsal anlayışına büyük bir katkı sağladığı düşünülmektedir. Van Mander’in deyimiyle, Alpleri geçerken gördüğü bütün tepe ve kayalıkları yutup içine sindirmiş, vatanına döndükten sonra bunları tuval üzerine çıkarmıştır.
1555’te İtalya’dan dönerek, 1563'e kadar yaşayacağı Anvers'e (Antwerp) yerleşmiştir. Kuzey Avrupa'daki ilk büyük matbaa olan House of the Four Winds’in sahibi Hieronymus Cock ile uzun süreli iş ilişkisi kurarak gravür üretmeye başlamıştır. Bruegel, Cock için, Alp manzarasını kendi memleketi Hollanda'ya uyarladığı birçok manzara üretmiştir. Ressam Hieronymus Bosch’un (1450 - 1516) eserlerini taklit etmenin popüler olduğu bir dönemde, kendi baskılarını taklit etmenin ötesine taşıyarak, fikirlerini farklı bir şekilde ifade etmenin yolunu bulmuştur. Artan şöhreti ve potansiyel müşterilerin merkezine daha yakın olmak için Brüksel'e taşınmaya karar verir. Ayrılmadan önce ustası Coeck’in kızı Mayken Coecke ile evlenmiştir.
Brueghel'in zamanında atasözleri oldukça popülerdi. Tabloda yer alan yüz on iki Felemenkçe atasözü ve deyimin büyük bölümü hâlen kullanılmakta ya da o dönemde kullanıldığı bilinmektedir.
Son Yıllar
Brueghel, Brüksel’e yerleştikten sonra ölümüne kadar, hem baskı ustası, hem de ressam olarak bir kariyerine devam etmiştir. Hayattayken hem Hollanda'da hem de İspanya'da aristokrasi ve toplumun üst kademesinde tanınan bir sanatçı hâline gelmiştir. Kariyerinin ilerleyen dönemlerinde de oldukça üretken bir ressam çalışmaya devam etmiştir. 9 Eylül 1569’daki erken ölümünden sonra, kendisi gibi ressam olan oğulları Genç Pieter Brueghel (1564-1638) ve Jan Brueghel (1568-1625) babalarının resimlerinin birçok kopyasını yaparak Brueghel mirasını devam ettirmiştir.
İnsan hırsının beyhudeliğini sembolize eden Babil Kulesi öyküsünü Avrupa sanat tarihindeki resimleme geleneğine göre betimleyen Brueghel’in, kuleyi Roma’da gördüğü Kolezyum'un mimarisinden etkilendiği düşünülmektedir. Bugün Babil Kulesi dendiğinde gözümüzün önüne gelen bu harika tasvirin günümüze ulaşan iki versiyonu daha bulunmaktadır.
Batı sanatında çocuk ve oyun temasına ilişkin önemli eserlerden biri olan resimde, Flaman köyünde iki yüzden fazla çocuğu, yaklaşık doksan farklı oyunu oynarken betimlenmiştir. Brueghel’in bu çalışması, hem sunduğu oyun çeşitliliği hem de bu oyunların hepsinin aynı sahne içinde toplaması yönüyle, kendinden önce aynı temayı işleyen resimlerden ayrılmıştır.
Avcıların Dönüşü olarak da bilinen resim, aslında yılın farklı zamanlarının tasvir edildiği bir serinin günümüze ulaşan beş parçasından bir tanesidir. Batı sanatının ilk karlı kış tasvirlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Elleri boş bir şekilde köye dönen avcıların, sadece birinin sırtında ölü bir tilki yer almaktadır. Buradan hareketle beklenilen avın gerçekleştiremedikleri için başları öne eğik vaziyette köye geri döndükleri düşünülebilir.
Brueghel, döneminin birçok sanatçısı gibi dini resimler yapmak yerine günlük hayatı ve köylüleri resmettiği için "Köylü" lakabını almıştır. Onun resimleri kaybolmuş halk kültürüne açılan eşsiz pencereler olarak görülebilir.
Kaynak: Celine Symbiosis