Son günlerde yaptığım çalışmaların genelini; internet, sosyal medya ve telefon bağımlılığı oluşturmakta. Bütün bu bağımlılıklara ekran bağımlılığı ismini de koyabiliriz. Bu çalışmalarımı tetikleyense 5 yaşında erkek çocuğa sahip bir ailenin davranışlarını gözlemlemem oldu.
Çocuğu çizgi film izlemeden yemek yemiyor, yemekten sonra anne sofrayı toplarken çocuk oturma odasında bu sefer de tablete geçiyor. Anne bulaşık yıkadığı esnada bi’ taraftan video izliyor, gelen mesajlara sesli olarak yanıt veriyor. Akşam evin babası geliyor, televizyon izleniyor. Çocuk televizyonun sesinden rahatsız oluyor, odasına geçip tabletine devam ediyor. Televizyon açıkken baba elinde telefonu ile sosyal medyada geziniyor. Arada bir anne ile sosyal medya içeriklerini birbirlerine gösteriyorlar. Gün içerisinde yapılanlar da üstün körü konuşuluyor.
Ailenin bu yaşantısı hemen hemen hepimize tanıdık geliyor. Peki toplum olarak bu konunun karşılığı bizde nasıl?
Cep telefonu kullanıcılarının kendilerini her 15 dakikada bir telefonuna bakmak zorunda hissettiğini, ayrıca günde ortalama 150 kez cep telefonunun yanında olup olmadığını kontrol ettiğini biliyor muydunuz? Yapılan araştırmalara göre durum bu!
Yakın bir zamanda We Are Social ve HootSuite, her yıl yayınladığı Küresel Dijital Raporu‘nu yayınladı. Her yıl tüm dünyanın dijital fotoğrafını çeken bu önemli raporda dünyadaki ve Türkiye’deki dijitale dayalı önemli detayları paylaşacağım.
2019 Küresel Dijital Raporu’na baktığımızda toplam nüfusun 8 milyara yaklaştığını ve nüfusun neredeyse 3.5 milyarının aktif sosyal medya kullanıcısı olduğunu görüyoruz. Bu oran %45’e tekabül ediyor. Toplam nüfusun %42’si ise sosyal medyayı mobil üzerinden kullanıyor. İnternet kullanımı ise %57 ile sosyal medya kullanımının üzerinde.
‘Dijital Türkiye 2019’ raporuna göre, ülkemizde yetişkinlerin yüzde 98’i cep telefonu, yüzde 77’si akıllı telefon kullanıyor. Türkiye’de insanların her gün internette geçirdikleri süre 7 saat 15 dakika, sosyal medyada geçirilen süre ise 2 saat 46 dakika... Son bir yılda internet kullanan kişi sayısı 5 milyon, aktif sosyal medya kullanıcısı sayısı 1 milyon artış göstermiş durumda... Ayrıca Türkiye’de insanlar günde ortalama 3 saat 9 dakikalarını da televizyon izlemeye ayırıyor. Aynı rapora göre ülkemizde 2019 rakamlarına göre 52 milyon sosyal medya kullanıcısı var, bunların 44 milyonu bağlantılarını mobil cihazlar üzerinden kuruyor.
Türkiye’deki kullanıcıların yüzde 96’sının çevrimiçi videolar izlediğini, yüzde 43’ünün ise TV içeriklerini internet üzerinden izlediğini görüyoruz. Kullanıcıların yüzde 36’sının internette canlı yayınlanan oyunları oynaması dikkat çekerken, yüzde 27’si başkalarının oyun oynadığı canlı yayınları izlemeyi tercih ediyor. Yüzde 16’lık bir kesim ise e-spor müsabakalarını canlı olarak takip ediyor.
Tüketim ürünleri özelinde Türkiye’deki e-ticaret pazarına baktığımızda ise rapora göre yıldan yıla yüzde 2.6 büyüme ile 39.30 milyon kullanıcının e-ticaret üzerinden tüketim ürünü satın aldığını görüyoruz. Raporda toplam nüfusa oranla tüketim ürünlerine yönelik e-ticaretin kullanım yaygınlığı yüzde 48 olarak öne çıkıyor. Rapora göre e-Ticaret pazarındaki tüketim ürünlerinin değeri ise 5.955 milyar dolar.
Rapora göre Türkiye’nin en çok kullanılan sosyal medya platformu YouTube. İkinci sırada ise %84 ile Instagram var. WhatsApp ve Facebook onu takip ederken Twitter ise 5. sırada.
Alışveriş, ödemeler, sağlık, eğitim derken hayatımıza giren internetin faydaları anlatmakla bitmez. Ancak, her şeyde olduğu gibi bu durumun da fazlası ve gereksizi elbette insanlar için zarar teşkil etmektedir.
Artık bütün dünyada internet ve ekran bağımlılığının bir takım sorunlara yol açtığı ve bu sorunların tedaviye muhtaç bir konumda olduğu tartışılmaz kabul ediliyor.
Nomofobi bu sorunlardan bir tanesi… Nomofobi, “telefonsuz kalma korkusu ya da cep telefonu yoluyla iletişimden kopmaktan korkma durumu” olarak tarif ediliyor ve özellikle gençler arasında yaygın... Bazı toplumlarda daha şimdiden nomofobik intiharlar yaşanmaya başladı bile.
Nomofobi ile birlikte düşünmemiz gereken bir başka rahatsızlık da internetsiz kalma korkusu olarak bilinen ‘Netlessfobia’. Bunlardan başka internette ve sosyal medyada olan biteni kaçırma korkusu anlamına gelen ‘Fomo’ ve gittikleri her yerde panik halinde prizin yerini arayan şarj bağımlılarının durumunu ifade eden ‘Plogomani’ var. Ayrıca son dönemde video oyunu oynama bozukluğu da ‘Uluslararası Hastalık Sınıflandırması’nda yerini almış bulunuyor.
Ancak DSM IV’te (Ruhsal Bozuklukların Tanımsal ve Sayısal El Kitabı IV) bağımlılık ölçütleri sadece kimyasal maddeler için belirlendiğinden ve davranışsal bağımlılıkları içermediğinden internet bağımlılığı henüz bağımsız bir hastalık olarak tanımlanmamaktadır. Bağımlılık kavramı alkol, esrar, kokain, eroin gibi kimyasal madde kullanımını içerirken aslında bağımlılığın nedenleri hususunda tam bir izah yapmak zor görünmektedir.
Bugün kumar, seks, para harcama, alışveriş yapma, yemek yeme, televizyon izleme, egzersiz, bilgisayar ve telefonla oynama vb. davranışların da bağımlılık oluşturabileceği anlayışı karşılık görmektedir. İnternet bağımlılığı ile ilgili yapılan gözlemler sonucu, oluşturulan tanı ölçütlerinin daha çok madde bağımlılığına benzer özellikler gösterdiği görülmüştür.
Ancak Young’a göre internet, tıpkı kumar gibi, bağımlılık yaratmaktadır ve internet bağımlılarında çeşitli dürtü kontrol bozuklukları görülmektedir.
İnternet bağımlılığını tanımlamaya yönelik çalışmalar internet bağımlılığını bağımsız bir hastalık veya başka bir hastalığın belirtisi şeklinde iki farklı anlayış içermektedir. Aşırı internet kullanan bütün bireylerin aslında internet bağımlısı olmadıkları, interneti başka bağımlılıkların tatmini için ideal bir ortam olarak kullandıkları, dolayısıyla gerçekten internet bağımlısı kişi ile internet üzerinden başka bağımlılıklarını tatmin edenlerin ayrımı bu konunun tedavi kriterleri için önem arz etmektedir.
Sonuç olarak; bunlar bizim de içinde olduğumuz yeni siber dünyanın hâl-i pür melâlini gösteren birtakım gerçekler... Bizim dışında olduğumuz bir hayatın manzaraları değiller. Ancak internet ya da ekran bağımlılığı, adına ne dersek diyelim; bu sorunları yaşayan kişilerde bulunan ilk olgu bu bağımlılığı kabul etmedikleri, inkar ettikleridir.
Bir sonraki yazımda internet ve ekran bağımlılığının yol açtığı sorunlar, aile ilişkilerine yansımaları ve bu bağımlılığın bilişsel davranışçı terapi yolu ile tedavi yollarından bahsedeceğim.
Sağlıcakla kalın…
Talha 5 Yıl Önce
Rakamlara dökülünce ayrı bir sorun olduğunu tekrar hatırlattınız. Ağzınıza sağlık, bir sonraki makalenizi heycanla bekliyorum.
Arc 5 Yıl Önce
Aynen öyle kaynimda da var. Eveet. Bu hastalık bel fıtığını geçti ve her geçen gün de artmaktadır burhanettin hocam
Sebahat 5 Yıl Önce
Teşhis güzel, inşAllah tedavi konusunda da yol gösteririsin