Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in 22 Eylül 1980’de İran’a saldırı emri vermesiyle başlayan ve 20 Ağustos 1988’e kadar kesintisiz devam edenİran-Irak Savaşı, iki taraftan toplam bir milyondan fazla insanın ölümüne yol açmıştı. Harabeye dönen şehirler, çöken ekonomiler, yaralanan ve sakat kalan yüzbinler ve daha birçok acı neticeleriyle, İran-Irak Savaşı, Ortadoğu’nun yakın dönemine damgasını vuran felâketlerden biriydi.
“20’nci yüzyılın en uzun konvansiyonel [düzenli ordular arasında, doğrudan yapılan] savaşı” olarak da kayıtlara geçen süreçte, -Suriye hariç olmak üzere- Arap dünyası Şiî İran’a karşı Saddam rejimini desteklemiş, İran ise Sovyetler Birliği’nden destek almıştı. ABD ve İsrail ise, tarafların her ikisini de silah ve yedek parça satmış, İran-Irak Savaşı’nı kelimenin tam anlamıyla kazanca çevirmişti.
Savaşın bütün hızıyla devam ettiği ikinci devrede, Saddam Hüseyin iktidarı dikkatini ülke içine de yönelterek “Araplaştırma” politikalarına hız verdi. Bu çerçevede, 1986’da başlatılan Enfal Operasyonları, Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgelerinde 180 bine yakın insanın ölümüne yol açtı. Operasyonlar, ismini Kur’ân’daki “Enfâl” suresinden alıyordu.
Hz. Peygamber’in komutasındaki Müslüman ordusunun Bedir Savaşı’nda müşriklere galip gelişinin anlatıldığı sureden ilhamla, İran destekli gruplar da müşriklere benzetiliyordu.
Kısa süre içinde İran’ın desteklediği silahlı gruplarla merkezî yönetime bağlı orduların savaşına dönüşen operasyonlarda, en acıklı sahnelerden biri 16 Mart 1988 günü İran-Irak sınırındaki Halepçe kasabasında yaşandı.
15 Mart 1988 günü, Bağdat’ın 350 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Halepçe’yi havadan bombalamaya başlayan Irak ordusu, ertesi sabah erkenden bölgeyi karadan kuşatma altına aldı. Kısa süre içinde önce havaya bir toz bulutu yükseldi, ardından da bunu derin bir sessizlik takip etti.
Halepçe’den sağ çıkabilenlerin sonradan anlattığı hep aynıydı: “Tatlı bir elma kokusu aldık…”
Elma kokusu şeklinde burunlarına gelen, aslında hardal gazı ve sarin karışımı kimyasal bir zehirdi. Saddam Hüseyin’in sağ kolu -ve aynı zamanda kuzeni- olan Ali Hasan el Mecid’in bizzat koordine ettiği saldırıda, çok kısa süre içinde 5 bin civarında Halepçeli hayatını kaybetmişti. Ölenlerin büyük bölümünü, çatışmalara hiçbir şekilde katılmamış olan siviller oluşturuyordu. Zehirli gazları soluduğu halde ölümden kurtulan binlerce kişi ise, hayat boyu devam edecek sakatlıklara ve hastalıklara duçar olmuştu. El Mecid de artık yeni bir unvanla anılacaktı: “Kimyasal Ali.”
Sonradan bütün ayrıntılarıyla belgelendiği üzere, Halepçe Katliamı’nda olduğu gibi, Enfal Operasyonları’nda kimyasal madde kullanılması iznini, Saddam 1987’de vermişti.
Bombardıman ve saldırılarla “yola getirilemeyen” bölgeler, sivil-asker denilmeden hedef alınarak Bağdat’a itaate zorlanacaktı. İran-Irak Savaşı’nın bölgeyi sürüklediği gerilimin son çeyreğinde büyük bir gaddarlıkla sürdürülen operasyonlarda on binlerce sivil hayatını kaybetmiş olsa da, yolun sonunda kazanan Saddam Hüseyin ve rejimi de olmadı…
ABD’nin 2003’teki Irak işgalinin ardından Saddam Hüseyin ve Ali Hasan el Mecid yakalanarak yargılandı ve idama mahkûm edildi. Saddam 30 Aralık 2006’da, Kimyasal Ali ise 25 Ocak 2010’da asılarak cezalandırıldı. Geride imza attıkları katliamlar ve acılar kaldı.