1917’de Bolşevik devrimi gerçekleştiğinde Çarlık Rusya’sı sınırları ve himayesi altında bulunan Müslüman coğrafyada çeşitli sufi tarikatlar mevcuttu. Bu coğrafyada yaygın olarak Nakşibendlik, Kadirilik, Yesevilik, Kübrevilik ve bunların yanında belli bölgelere has farklı tarikatların geçişkenliğinden ortaya çıkan küçük Sufi tarikatlar da mevcut idi.
Bolşevik devrimi sırasında hem Kuzey Kafkasya’da, hem Volga Tatar bölgesinde, hem de Orta Asya’da bu tarikatlar Bolşeviklere karşı 3 farklı tutum sergilediler:
Devrimin sonucunu bekleyip sessiz tavır takınanlar Bolşeviklere karşı gelenler Bolşeviklerin safında savaşanlarBolşevikler safında savaşan ve ismi çok fazla bilinmeyen ama literatürlerde heretik (sapkın) tarikat olarak geçen iki Sufi tarikatın kısa hikayesi 20. Yüzyılda Rusya ve Orta Asya’da çok geniş kitleler arasında yayılan tasavvufun seyrine dair önemli ipuçları veriyor.
Bunlardan birincisi Tataristan’da Kazan’da ortaya çıkan Veysi Tarikatı, diğeri ise Güney Kırgızistan’daki Laçiler Tarikatı idi.
Veysi Tarikatı1804 yılında Kazan’da doğan Bahauddin Hamzin Vaisov (Veysov) tarafından kurulan Veysi Tarikatı, Nakşibendilik- Vahhabilik- Sosyalizm-Milliyetçiliğin garip bileşenlerinden oluşan reaksiyoner mistik bir tarikat idi. Bahauddin Vaisov ilk eğitimini doğduğu köyde aldıktan sonra Kazan’da medrese okudu. Medrese eğitiminden sonra ticaretle uğraşmaya başlayan Vaisov dönemin ilim merkezi sayılan Buhara’ya gitti. Bir yandan ticaret yapıyor, diğer yandan da kazandığı paralarla nadir Arapça kitaplar ve el yazmalar satın alarak araştırmalar yapıyordu. Satın aldığı ve topladığı kitaplarla Kazan’da büyük bir kütüphane kurdu.
Gezilerinin birinde Saratov vilayetinde yaşayan Nakşibendi Şeyhi Muhammed Seyyid Cafer ile tanışarak bir süre onun yanında kaldı. 1841-1861 yılları arasında çeşitli Sufi tarikatları gezen Vaisov en son 1962 yılında Kazan’da “Bulgar İlahiyat Akademisi” adında bir ilahiyat merkezi kurarak Veysi Tarikatı’nın ilk temelini atmış oldu.
Vaisov ideal bir İslam devleti kurmak için tarihte İslamiyeti ilk defa devlet dini olarak kabul eden Türkler olarak görülen İdil Bulgarları’na yönelmenin daha doğru olacağını ifade ederken Tatar milliyeti kavramına da karşı çıkıyordu.
Bahauddin Vaisov kendisinin Hz. Muhammed’in soyundan geldiğini iddia ederek elinde bunu ispat edecek belgelerin olduğunu da söylüyordu.
Veysilere göre gerçek İslâm, saf biçiminde yalnızca İdil Bulgar yöneticileri ve onların torunları tarafından korunmuştur ve sadece Vaisov'un da aralarında bulunduğu İdil Bulgar yöneticilerin torunları, İslam'da bir reform ve arınma sağlaya bilirlerdi. Veysiler eski İdil Bulgar topraklarını “kafirlerden” kurtarmayı ve buralara “saf İslam”ın egemen olmasını sağlamak amacıyla "Tanrı'nın Vaisov alayı" diye bir yapılanma kurdular.
Bu tarikatın müntesipleri Rus devleti müesseselerini tanımayı kabul etmiyor, bilhassa vergi ödemeyi ve askerlik hizmeti yapmayı günah olarak görüyorlardı.
Tarikatın kurucusu Bahauddin Vaisov 1893'de Kazan Psikiyatri hastanesinde vefat etse de tarikat varlığını kurucusunun oğlu Serdar Vaisov tarafından devam ettirdi.
1905'de Rusya'da Marksistlerle iş birliği yapan Veysilerin lideri Serdar Vaisov, Sibirya'ya sürgün edildi ve 1917'de serbest bırakılarak Kazan'a döndü. Serdar Vaisov sürgünden döner dönmez hemen "Fırka-i Naciye- İdil Bulgarları 1. Kongresi" adı altında bir kongre gerçekleştirerek tarikat üyeleri ile birlikte Boşeviklerle iş birliği yapacaklarının mesajını verdi.
Ekim Devrimi’nde Bolşeviklerin yanında savaşan Veysiler Tarikatı lideri Serdar Vaisov Şubat 1918’de bizzat eski dindaşları tarafından öldürüldü.
Bu sapık tarikat 1923 yılında Sovyet rejimi tarafından tamamen yasaklandı ve birkaç yıl varlığını sürdürse de sonradan tamamen kayboldu.
Laçiler TarikatıLaçiler tarikatı 1870 yılında Yeseviliğin bir kolu olarak şimdiki Kırgızistan’da kurulmuştur. Tarikatın kurucusu Şeyh Sanivar, Kokand Hanı tarafından sapıklığa düşmesi sebebiyle idam edilmiştir. Benimsedikleri klasik zikir türlerinin dışında farklı ritüelleri ve uygulamaları tarikatın bölgedeki dini otoriteler tarafından ahlaksız topluluk olarak nitelendirilmesine sebep olmuştur.
Tarikatın Şeyh Sanivar’ın ölümünden sonra ikinci dirilişi başka bir Yesevi şeyhi olan Babacan Kalfa Rahmankulov’un sayesinde olmuştur. Laçiler sesli (cehri) zikirlerini geceleyin kadınlarla beraber ve Ahmed Yesevinin “hikmet”lerinden oluşan şarkılarla vecd dansları eşliğinde yaptıkları için Fergana’nın dini otoriteleri tarafından sapkınlıkla ittiham ediliyorlardı.
Bolşevik Devrimi sırasında Laçiler Fergana Vadisi’nde önemli bir grup olarak faaliyetlerini sürdüyorlardı. Dışarıya kız alıp vermeme, diğer tarikat ve gruplarla iletişim kurmama, gizli faaliyetleri nedeniyle kapalı bir tarikat olarak yaşamlarını sürdüren Laçiler, 1917 Ekim Devrimi’ni fırsat bilerek gün yüzüne çıktılar ve devrime destek verdiler.
Laçiler 1917'den 1931'e kadar Sovyet rejimine karşı mücadele eden Basmacılar Hareketi’ne destek vermemiş ve birkaç yıl Sovyet yetkilileriyle açık işbirliği yapmışlar. Fakat ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olan bu Yesevi tarikatla tüm dinlere karşı mücadeleyi ilke edinen Sovyet yöneticileri arasındaki işbirliği uzun süre devam etmemiş 1930’larda işbirliği sonlandırılmıştır.
Kırgızistanlı Sovyet tarihçisi Süleyman Mambataliyev Laçilerle Sovyet yöneticilerin uzun süre bir arada kalamaycağına atıfta bulunarak “Karl Marks’la Ahmed Yesevi’nin ilkelerini bağdaştırmak zordu” diye ifade ediyor.
Yaptıkları ritüeller, dutar ( bağlama) eşliğinde dans, Ahmet Yesevi’nin Hikmetlerini söyleyerek yapılan zikir gibi kendilerine özgü bir takım ibadetler, Türkiyeli bazı Alevi kaynaklarda Laçilerin Orta Asya Alevileri olarak anılmasına sebep oluyor. Bazı kaynaklarda Laçiler Orta Asya Kızılbaşları olarak da geçiyor.
Halen Kırgızistan’ın dağlık bölgelerinde gizli de olsa faaliyetlerini sürdüren, Laçiler Tarikatı'na bağlı insanlar yaşamaktadır.
Kaynak: Samir Babaoğlu