Çözümde yer almayanlar, sorunun bir parçası olurlar
Daha önceki yazılarımda da farklı şekillerde ifade etme imkânım olmuştu. Bugün yeni bir işe başladığınızda büyük ihtimalle o işle ilgili size deneyim sahibi kişiler bilgi aktarımı yaparlar. Yani o iş veya işletme ile ilgili sizi eğitime alırlar. Çünkü o işletme sizden önce bir politika belirlemiş, buna ilişkin planlar yapmış, bu planları uygulamaya sokmuş hatta belki de bu sistem sayesinde sizin işe alınmanız söz konusu olmuştur. Diğer türlü o işletmenin büyümesi veya hedeflerine ulaşması şans dediğimiz o soyut kavrama bağlanır ki, bu çok mümkün değildir.
İşte tam olarak ülkelerde böyledir. Bir ülkenin sorunlarını eğitim politikalarını düzeltmeden çözmeniz mümkün değildir. Tabi ilk önce bir politikanın, planlamanın, hedeflerin ve sistematiğin olması gereklidir. Tam olarak ifade etmek gerekirse bizim ülkemizin hiçbir dönemde eğitim politikası olmamıştır. Bu tespit bir eleştiri değil, aynı zamanda bir öz eleştiridir. Zira bir eğitim politikası olmuş olsaydı bugün konuştuğumuz problemler daha çağdaş meseleler olabilirdi.
Aslında bu konu üç ayakla ele alınmalıdır. Eğitim Politikası, Eğitimin Muhatabı ve Eğitmenler, konumuzun ana kahramanlarıdır.
Bugün temel eğitime dahil olan bir bireyin hangi sınıfta hangi dersi göreceği, hangi konu başlıklarını inceleyeceği kâğıt üzerinden yazmaktadır. Bireylerin dahil olacakların eğitim politikasının yani eğitim sisteminin, onları nereye taşıyacağına dair bir eylem planı yoktur. İşte bu sebeple yıllarca İngilizce eğitimi alan çocuklarımız üniversite çağına geldiklerin sadece isimlerini söyleyebilmektedir. Veya yıllarca matematik dersi görmüş bireyler daha iyi lisede veya üniversitede okuyabilmek için özel dersler almak zorunda kalmaktadır.
Verilmesi planlanan eğitim içeriği ne kadar doğrudur, eğitim gören birey eğitim içeriğini kavrayacak bilince, isteğe veya yeteneğe sahip midir ve en önemlisi o eğitimi veren öğretmenler ne kadar ehil kişilerdir? İşte bunlar tartışılması ve açıklığa kavuşturulması gereken hususlardır.
Düşünsenize!
Çocukluğundan itibaren mimar olmak isteyen öğrenci alması gereken puanı alamadığı için kendi alanında bir öğretmenlik bölümünü yazabilmektedir. Üniversite eğitiminin ardından sınavları kazabilirse devlette, yok eğer kazanamazsa özel sektörde öğretmenlik yapmaktadır. Peki bu kişi bu işi para için mi yoksa ideal için mi yapmaktadır?
Belki de asıl sorulması gereken sorular şunlar olmalıdır.
Öğretmenlik bir meslek midir? Öğretmenlik maaş için mi yoksa ideal için mi yapılmalıdır?
Şahsi düşüncemi soracak olursanız. Öğretmenlik, sadece puanla tercih edilebilen bir meslek dalı olmaktan çıkartılmalı ve bu konuda ideal sahibi olan, fedakârlık bilinci kuvvetli, gönül dünyası geniş ve bu meseleyi maaş meselesi olarak değil bir vatan meselesi olarak gören kişilerin yerleşebildiği bir alan olarak belirlenmelidir. Aynı şekilde eğitim sistemimiz yıllarca eğitim alan ama o eğitimden hiçbir şey alamayan sistemsizlikten kurtulmalı ve çağı yakalayan bir içeriğe kavuşturulmalıdır.
Dikkat ederseniz yazımda yazımın hiçbir yerinden yeni binalardan bahsetmedim.
Zira ideale ulaşmak için yeni binalara değil bir sisteme ve o sistemi devam ettirebilecek gönül erlerine yani öğretmenlere ihtiyaç vardır. Devleti ele geçirmeye çalışan paralel yapıların yıllar önce tespit edip ilk sızma noktası olarak belirlediği bu alanı boş bırakmak veya ideal sahibi olmayan kişilere teslim etmek ülkemiz için en büyük ihanet olacaktır. Zira bu iş devletin dışındaki kişilere bırakılmayacak kadar önemlidir.
Selam ve muhabbetle
Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
İmsak | 06:02 | ||
Güneş | 07:29 | ||
Öğle | 12:39 | ||
İkindi | 15:15 | ||
Akşam | 17:38 | ||
Yatsı | 19:00 |