Edebiyat Eğitimimiz Üzerine
İnsanların kalbine ve ruhuna tesir eden, duygulara yön veren kuvvettir estetik. Edebiyat eğitiminde de estetik yönü kuvvetli eserler seçilmelidir. Ruhumuz üzerinde en ufak bir iz bırakmayacak eserleri, müfredat ve kitaplar yoluyla sınıfa sokmak, nafile bir uğraştan başka bir şey değildir. Edebiyat dersi öğrenciye, hayatı, hayatta elde edilebilecek tecrübeleri verebilmelidir.
Gerçek anlamda tesirli olan bir romanı uykunuzdan feragat ederek okursunuz, onu okumaktan kendinizi alamazsınız. “Zorla güzellik olmaz.” der atalarımız. Bu söz edebiyat dersleri için bir yol gösterici olmalıdır.
Edebiyat eğitiminde öğrencinin yaşına, karakterine ve zevkine uygun eserler okutarak onlara edebiyat zevki kazandırabilirsiniz. Birçok insan, edebiyat ve okuma zevkini serüven romanları sayesinde kazanmıştır. Her yıl okullarımızdan birçok mezun vermemize rağmen edebiyat zevki meydana gelmiyorsa bunun sebeplerini müfredatta ve kitaplara seçilen metinlerde aramak gerekir. Ders kitaplarında öğrencilere hitap eden pek az metin vardır. Bu metinler müfredat programın sınırlılıkları nedeniyle iyi seçilmiş metinler değildir. Metin seçerek, yukarı gidiyor. Metin seçilirken estetik değerden ziyade dönemler ve edebi şahsiyetler dikkate alınıyor. Böyle olunca da amaç edebî zevk uyandırmaktan uzaklaşıp tarihi bilgi vermeye gidiyor.
Edebî eserde neyin değerli olduğu da memleketimizde maalesef anlaşılabilmiş değildir. Hâlâ Ortaçağ’dan kalma Avrupalıların çoktan terk ettiği şekil ve içerik sürüp gidiyor. Bir öğrencinin şiirin nazım şeklini, kafiyesini veya temasını bilmesi ona nasıl bir edebiyat zevki katar ki? Anlamak mümkün değil.
Günümüzde edebiyat kitapları metni incelerken, metnin yazıldığı dönemi kim tarafından yazıldığını, metnin yapısını, sanatçının kullandığı kelimelerin ne anlama geldiğini, içerik yönünden de en fazla metnin temasını veya ana düşüncesini ele alır. Sanki bu eserleri oluşturan sanatçı bu amacı taşıyormuş gibi. Bu anlayış terk edilmediği sürece edebiyat eğitiminde istenilen hedeflere ulaşılamaz.
Bugün yeni bir bakış açısına ihtiyaç vardır. Edebî bir metni sadece tarih, şekil, içerik ve sanatçısı yönünden incelemek yerine; estetik, sosyolojik, psikolojik ve üslup özellikler yönünden incelemek daha yararlı olacaktır.
Bu yönüyle ele alındığında, birçok eser hakkındaki basmakalıp fikirler değişecek, eserin belki de hiç bilinmeyen bir yönü ortaya çıkacaktır.
İnsanoğlunun kendisini ifade biçimi olan sanat eseri de tıpkı bir insan gibi karışık derin ve anlaşılması güç bir özelliğe sahiptir. Edebî bir inceleme, bütün bunları ortaya koyduğu müddetçe başarılıdır.
“Leyla ile Mecnun” şiirindeki psikolojik ve sosyolojik derinliğe inmeden sadece “Metnin türü mesnevidir, şairi Fuzuli’dir, konusu beşerî aşktır, şiirin şekil özellikleri şunlardır…” şeklinde inceleme yapılırsa O ders, öğrenciye eziyet olmaktan başka bir işe yaramaz.
Kısacası öğrenciye, metinde, insana ait neler varsa o verilmeye çalışılmalıdır, basmakalıp sözler yerine öğrencinin metinden zevk alması sağlanmalıdır. Öğrenci metinde kendine dair, çevresine dair, içinde yaşadığı topluma dair bir şeyler bulduğu zaman o metin onun dikkatini çekecektir. Bu konuda başta eğitimi yönetenlere ciddi görev ve sorumluluklar düşmektedir. Toplumdan soyut eserlerin öğrenciye katacağı hiçbir şey yoktur.
Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
İmsak | 06:06 | ||
Güneş | 07:33 | ||
Öğle | 12:39 | ||
İkindi | 15:13 | ||
Akşam | 17:35 | ||
Yatsı | 18:58 |