Freeman'ın güçlü kadınları
Kimberley Freeman'ın sevilen romanlarında güçlü kadınları görüyoruz. Hataları, doğruları, aşkları ve umutlarıyla hayata tutunan; aradığı gücü kalbinde bulan kadınlar....
Gerçek adı Kim WİLKİNS olan yazar, büyükannesini onurlandırmak için kadın edebiyatına yönelik eserlerinde Kimberley Freeman ismini kullanmakta. Kadınların hikayelerini ele alan eserleri Avustralya’nın Queensland eyaletinden tüm dünyaya açılıyor. Bizler Kır Çiçeği Tepesi romanı ile tanıdık Freeman’ı ve çok sevdik.
İki farklı zaman diliminde kurguladığı hikayeleri, sonunda bir düzlemde buluşuyor. Yazar iki çağın kadınını tüm detaylarıyla gözler önüne seriyor. Okurken kendi dünyamızdan yansımalara şahit oluyoruz. Kadın tasvirlerini düşünüp,” Evet, bu kadın bana benziyor “ diyoruz. Ayrıca yazarın kaderci bakış açısını unutmamalıyız. Hiçbir şey sebepsiz değildir ve ‘Her şeye rağmen, her şey olabilir.’ Freeman, sadece mükemmel ve iyi kadınları değil, hata yapan hatta onları kucaklayan kadınları anlattı bizlere.
“Dünyada iki çeşit kadın vardır, Beattie, bir şeyler yapanlar ve kendisine bir şeyler yapılanlar.”
Kır Çiçeği Tepesi’nin Güzel Beattie’sini bu sözler çok etkilemişti. Hatalarla başladığı hayatına çeki düzen vermek için, kızı için çok savaştı. Mücadele etmekten hiç korkmayan her kadın gibi, gerçek aşkına sahip çıktı. Sıfır noktasındayken çalışıp didinerek zirveye tırmandı. Ekonomik olarak bağımsızlığını ilan ettiğinde sevinirken, öte yandan kayıpları için ağladık ve bir kere daha anlamıştık; hatalar insanlar içindi.
Esir Şarkılar Vadisi’nde değişkenleri bol hayatlara şahit olduk. Ellie Frankel ve Penny Bright, enfes seslere sahip iki kadın. Ellie, küçük bir opera sahnesinde ışıldayan genç yetenek. Penny ise Londra’nın kasvetli havasını sesiyle bölen bir şarkıcı. Ellie, maddi zorluklarla geçen yılların hatıralarıyla perçinlenip; hırsıyla büyüdü, kocaman oldu. Ancak bu dönüşüm ona başarılarla beraber pişmanlıklar da bıraktı. Penny ise pırıltılı yaşamında geçmişin izlerini bir türlü silmeyi başaramadı. Bu serüven Londra’dan Avrupa operalarına, Yunan Adaları’ndan Avustralya’ya uzanırken; aşık, hırslı, ihtiraslı, melankolik kadınlara ayna tutuyor. Ve kadınlar elbette güçlü olmayı öğreniyor.
Deniz Feneri Koyu’da ise kırık kalpli Isabella Winterbourne’un yolculuğunu okuyoruz. Queensland sahilinde yaşanan bir gemi kazasından yalnızca Isabella kurtulur. Eşinden yıllarca psikolojik şiddet gören Isabella, yeni hayatına merhaba der. Tüm umutsuzluk ve mutsuzluğuna rağmen hayata tutunur, aşkla iyileşir. Isabella zorlu günlere direnir ve aradığı gücü yüreğinde bulur. Cesaret bazen doğuştan gelir, bazen ise acıdan.
Freeman’ın ilk aklıma gelen, iz bırakan kadınları; Beattie, Ellie, Penny ve Isabella. Farklı dünyaların güçlü kadınları onlar. Hatalar yapan, pişman olan, acılar çeken; ama bir şekilde dimdik durmayı başaran kadınlar. Sıfırdan zirveye ulaşan ya da zirveden yere çakılan kadınlar. Her halükarda, her hikaye kadını yaşamın öğretilerine kulak vererek öğreniyor. Kitap sayfalarını çevirdikçe bizler de öğreniyoruz: acılar geçiyor, geriye hep cesur bir kadın bırakarak.
Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
İmsak | 05:52 | ||
Güneş | 07:18 | ||
Öğle | 12:37 | ||
İkindi | 15:22 | ||
Akşam | 17:47 | ||
Yatsı | 19:07 |