Cenk, Cihad, Kürşat
Toparlanmanın veya eski ruhu tekrar kazanmanın yolu icraatlerden, yaşam konforumuzun artmasından veya karşı mahalleye karşı elde ettiğimiz zaferden değil; kendi içimizde gerçekleştirmemiz gereken iç hesaplaşmadan veya helalleşmeden geçiyor.
Benim bu noktadaki tezim budur.
Zira başladığımız yere geri dönmemiz artık mümkün değil velev ki geri döndük eski heyecanı yakalamak mümkün olmayacak. Bu birkaç kişinin sırtına yüklenecek kadar küçük bir işte değildir. İlk olarak var olan yanlışları kabul etmek ve bunlara çözüm üretmek durumundayız. Unutmayalım ki, idealimizi iktidara getiren şey asılan bayraklar, seçim müzikleri veya dağıtılan broşürler değil bu ideale inanmış ve isimlerini bilmediğimiz canlı propaganda araçlarımızdır. Yani inanmış teşkilat mensupları veya sizi destekleyen vatandaşlardır.
Kimse farkında değil ki, bu kişiler hayatın her alanında birebir ikna etme, propaganda yapma, savunmak suretiyle inandığı amaca bugüne kadar hizmet etmiştir. Bu noktada sizin veya bizim ne dediğimiz çok önemli değildir. Önemli olan hayatın doğal akışında kaybolmuş vatandaşlarımızın günlük yaşamlarında birbirlerine ne dedikleridir. Dolayısıyla, eğer bir toparlanma hedefimiz varsa bunun en temel yolu iç helalleşmeden geçmektedir.
Bu konu üzerinden gelelim içimize sızan Kürşatlara!
Buraya nasıl geldik bilmiyorum. Ama kesin olan şu ki, Yusufların, Ömerlerin araziye sürülüp Kürşatların takım elbiseler giydiği bir düzenin başarılı olması mümkün değildir. Bu sadece siyasette değil sivil toplum örgütlerinde de böyledir. Maalesef farkında olmadığımız bir kast sisteminin içerisinde yaşıyoruz. Acı olan şu ki, bu durumu dile getirsek biz zarar görüyoruz. Dile getirmesek yine biz zarar göreceğiz.
Biz bu noktada, hastadan ümidi kesmeden vücudumuza bir şekilde giren Kürşatların temizlenerek yerlerine Yusufların getirileceğine inandığımız için bu hususu dillendirenlerden olacağız.
Kimin hangi arabaya bindiği veya hangi otel de tatil yaptığı bizi ilgilendirmez. HADİ ORDAN!
Eğer bir davayı temsil ediyorsanız veya bir ideal kimliğiniz varsa nereden yemek yediğiniz, nerede çay içtiğiniz dinlediğini müzik bile önemlidir. Alkol satan bakkaldan su alınmaz düsturuyla saatlerce susuz gezen gençler halen bu davanın yükünü çekiyorlar. Onları bulmamız bizim için güzel bir başlangıç olacaktır.
Şimdi bunlara biraz yüklensek “Kardeşim davaya zarar veriyorsunuz” derler. Biraz daha yüklensek “Bak çocuğun çoluğun var. Bence bu konulara çok girme” derler. Biraz daha yüklensek “Bak insanları rahatsız ediyorsun. Eğer böyle devam edersen seni dışlarız. İşinden olursun. Amirinle konuşuruz. Hayatını güvenle devam ettirmek istiyorsan bu konulara girme artık” derler. Dediler. Nereden mi biliyorum. Tabi ki kendimden biliyorum. Peki, bunu bana kim söyledi? İsmi önemli mi? Kod adı Kürşat diyelim.
Bir zamanlar yürüttüğün görev gereğince ülkemizin tüm il ve ilçelerini ziyaret ettim. Bu ziyaretlere elbet ellerim boş gitmedim. Gittiğim her yere muhabbet ve samimiyet götürmeye çalıştım. Bu durum ise bize güven ve kardeşlik olarak geri döndü. Tabi güven ve kardeşlik ortamı oluştuğunda ise o şehirde ne olup bittiğini ayrıntılarına kadar öğrenme imkânımız oldu. Yani özetle o şehirdeki Kürşatları da Yusufları da yakından tanıma imkânımız oldu. Buralardan elde ettiğimiz bilgileri bir şekilde iletmeye gayret ettik. Sonra öğrendik ki, bu bilgileri ilettiklerimizin de adı Kürşat imiş.
Söylediğim gibi biraz eşelesek her yerden bunlara benzer hikâyeler duymak mümkündür. Ve bu sadece siyasetin değil hayatın her alanının sorunudur. Sivil toplum içinde aynı şeyi söylemek mümkündür. Bir dönem ortalarda cenk cihat şahadet diye dolaşan bulunduğu makama paraşütle gelmiş çakma mücahitlerin görevi bıraktıktan sonra kıyak maaşlarla üst düzey görevlere geldiğine, onunla birlikte çalışan kardeşleri çocuğunun rızkını idealine kurban ederken o muhteremlerin nasıl rant peşine düştükleri de olmuştur. Yusuflar ve Ömerler Kürşatların kullanıp attığı ikinci el eşya olma durumundan kurtarılmalıdır. Yusuflar ve Ömerler ise az bir menfaat uğruna kendisini ve idealini feda etmemelidir.
Özetle,
Bugün toplum neyi konuşuyorsa karşımıza gelecek olan odur. Bunu kırmanın tek yolu da iç helalleşmenin sağlanmasıdır. Öyle konuşmayalım, düşmanı sevindirmeyelim zırvalıklarını bir kenara bırakmanın zamanı geldi. Bu nasihatleri veren koltuk sahibi muhteremler Yusufları sakinleştirmek yerine Kürşatları kadro dışı bırakmak için mücadele vermelidir.
Yıllar önce yazdığım bir makalenin son satırı ile yazıma son vermek isterim.
Bu dava ayağı çamurlu gençleri kucaklayarak alınlarından öpen yiğitlerin sırtında yükselmiştir.
Bugün bize düşen başta liderimizin bin bir emekle ve mücadeleyle bizlere kazandırdığı kazanımları korumaktır. Ve bu kazanımların en önemlisi teşkilattır.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim.
Kürşatların hükmünü kırmak istiyorsak, en az onlar kadar cesur, girişken ve teşkilatlı olmalıyız. Reis her şeyi görsün demek armut pişsin ağzıma düşsün anlayışından başka bir şey değildir. Bu şekilde düşününe veya sessiz kalanların ise konuşmaya hakkın yoktur. Bu noktada Kürşatların asalak gibi yapıştığı kişileri de suçlamanın bir anlamı yoktur. Biz varlığımızı göstermezsek bizim boş bıraktığımız yeri dolduracak Kürşatlar elbet çıkacaktır.
Yusuf ve Ömer kardeşim.
Başlıca vazifen içimize sızan ve yıllarca bizim üzerimizden pirim yapmak suretiyle bize zarar veren Kürşatları bulmak, bertaraf etmek senin en önemli vazifendir. Muhtaç olduğun güç sana bu imkânı kazandıran liderinin sözlerinde mevcuttur.
Muhabbetle
Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
İmsak | 06:07 | ||
Güneş | 07:35 | ||
Öğle | 12:40 | ||
İkindi | 15:12 | ||
Akşam | 17:35 | ||
Yatsı | 18:57 |