Fahrettin Altun Neden Hedefte?
Bir süreden beridir başını CHP’nin ve besleme medyanın çektiği bir yıpratma operasyonunun hedefinde Fahrettin Altun var…
Bir süreden beridir başını CHP’nin ve besleme medyanın çektiği bir yıpratma operasyonunun hedefinde Fahrettin Altun var…
Bir hayli bilinçli ve sistematik saldırılara maruz kaldığı da hepimizin malumu.
Tabii asıl maksat Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte hayatımıza giren İletişim Başkanlığı’nı sürklase etmek…
Fahrettin Bey’in şahsında İletişim Başkanlığına, dolayısıyla Cumhurbaşkanlığına ve bu vesile ile de aslında Türkiye’ye yönelik menfur bir suikasttır mevzu bahis olan.
Neden böyle iddialı bir söylemde bulunduğumu izah edeceğim, önce bu saldırıların kronolojik sıralamasını dikkatlerinize arz etmek istiyorum.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Temmuz 2018 tarihinde kuruldu.
Hedefi, Türkiye’nin her alanda nitelikli temsili…
Başlangıçta henüz neler yapacağı bilinmeyen Başkanlığın, zaman ilerledikçe üstlendiği fonksiyon belirginleşmeye başladı.
Gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında başta “dezenformasyon” olmak üzere Türkiye aleyhindeki tüm gelişmeleri yerinde tespit ile karşı argümanlarla kamuoyunu bilgilendiren bu kurum, doğal olarak Türkiye düşmanlarının dikkatlerini çekti.
Ulusal ve uluslararası platformdaki bu doğru bilgilendirme çalışmalarının rahatsızlık verdiği kesimler harekete geçti böylece…
İlk saldırı, 21 Nisan 2020’de gerçekleşti.
CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş, İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un Üsküdar'daki 'daimi koruma' altındaki konutunun önüne bir araçla geldi ve cep telefonunu çıkarıp evin fotoğraflarını çekmeye başladı. Polislerin uyarısı üzerine, işbu özne "CHP Üsküdar İlçe Başkanı olduğunu, daha sonraki günlerde tekrar gelerek fotoğraflama yapacaklarını" söyleyerek evin önünden uzaklaşmak istedi. Koruma polislerinin "bekle" uyarısını dinlemeden de olay yerinden ayrıldı.
Yaşanan olayla ilgili Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un eşi Fatmanur Altun'dan sert tepki geldi. Altun, "Ben bir anneyim. Her anne gibi çocuklarımın ve ailemin güvende olduğunu hissederek yaşamak istiyorum. Evimin ve ailemin mahremine girerek, çocuklarımın en temel güven duygusunu paramparça ederek ne elde edeceksiniz?! Elde ettiklerinizin hayrını görecek misiniz?! Tarifsiz üzgünüm" diyerek bu apaçık “haneye tecavüz” hadisesini kamuoyunun gözleri önüne serdi.
Çok geçmeden bu suçu CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Twitterda; “CHP ilçe başkanı görevini yaparak ve partisinin talimatıyla inşaatın yasak olduğu arsayı kontrol etmek için gitmiştir yine gidecektir” diyerek pervasızca üstlendi.
Kaçak yapı dedikleri metruk ve mezbelelik bir yerin insanların oturabileceği bir duruma getirilmesinden başka bir şey değildi.
Esasen amaç, yer değil, Fahrettin Bey’in eşi ve çocukları ile psikolojik baskı altına alınması çabasının ta kendisiydi.
İkinci saldırı 12 Haziran 2020’de yapıldı.
Bu kez başrollerde CHP Genel Merkez Danışmanı Mücahit Avcı vardı.
Bu saldırgan da yine büyük bir pervasızlıkla partisinin resmi sayfasında tezvirata girişiyordu.
Yazılanlar bir haydudun hezeyanları mesabesindeydi.
Şöyle diyordu hukuku ayaklar altına alarak:
"Diktatörün sürekli yanındaki Fahrettin Altun, masadaki en zayıf ve zarar verilmesi en kolay olan kişidir. Fahrettin diktatörün yanındaki en zayıf halka son günlerde çok göz önünde, kendi içlerinde de sevilmiyor. Eşinin diktatörün ailesi ile yakın ilişkileri ve vakıflardaki yöneticilik pozisyonları ve geçmişte yapmış olduğumuz girişimler işimizi kolaylaştıracaktır. Fahrettin' e zarar vermek direk diktatöre zarar vermek demektir”
Küstahça olduğu kadar müstekreh bir içeriğe de sahip olan bu sözler, meseleyi gözler önüne serecek yeterli bilgiyi muhteviydi açıkçası.
Sayın Cumhurbaşkanına yönelik aşağılık ifadelerle, Fahrettin Bey’in ve eşinin neden hedef alındığını bir kez daha açıkça görülmekteydi.
Tezviratın iğrençliği sonraki ifadeleri buraya almama izin veremeyecek denli alçakça olduğu için sonrasını yazmaktan sarf-ı nazar ediyorum.
Yalnız, işledikleri suçun mahiyetini iyi biliyor olsalar gerek ki, bu paylaşımın sadece ‘grup liderleriyle sınırlı tutulması’ tembihleniyordu teşkilat (tezvirat) mensuplarına…
Aslında arada ufak tefek başka saldırılar da oldu ama sistematik saldırıların üçüncüsü, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel’in başını çektiği “5 maaş yalanı” ile 30 Temmuz 2020’de geldi.
Fahrettin Bey’in ve eşi hanımefendinin maaşlarını dile dolayan bu eşhasın asıl maksadı yine İletişim Başkanlığı üzerinden Cumhurbaşkanının bizzat kendisine vurmak olsa da başka bir maksatları daha vardı.
Bu süreçte CHP’de patlayan “taciz” ve “tecavüz” skandallarını örtmenin bir yolu olarak görüyorlardı bu saldırıları.
CHP İstanbul teşkilatlarında görevli kadınlara yönelik “cinsel taciz ve tecavüz iddiaları”nın ayyuka çıkması, parti içinde bazı isimlerin seslerini yükseltmesine sebep olsa da kısa sürede baskılandı veya CHP medyasında kendisine yer bulamadı.
CHP’liler gündem değiştirmek için tekrar maaş yalanına başvurdular
Parti dışında ise rezilliği örtmek için vekilleri, yazarları ve gazetecileriyle CHP zihniyeti ağız birliği etmişçesine Fahrettin Altun ve ailesini hedef alan iftiralarla sosyal medyadan bir kez daha saldırıya geçti.
CHP'deki taciz rezaletini değiştirmeyi hedef alan çirkin saldırılar karşısında sessizliğini bozan Fahrettin Altun 8 Aralık 2020’de şu açıklamayı yaptı:
"Sevgili dostlar. Yalana ahlak edinenlere diyecek bir sözüm yok. Fakat kendi çocuklarımın, dostlarımın hukuku gereği şu 5 maaş yalanını ifşa etmem lazım. Benim tek bir maaşım var. 2 yıldır Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi olarak aldığım huzur hakkının tek bir kuruşuna dokunmadım. Hayra hasenata harcadım. Bu söylenmez biliyorum. Ama bana, aileme demediklerini bırakmadılar. Bir de Manas Üniversitesi var. Malumunuz, bu güzide üniversitenin mütevelli heyet başkanlığını yapıyorum. Bu görev ücretli bir görev değil. Dolayısıyla bu görev karşılığında tek bir kuruş almadım!"
Bu hayli net açıklama saldırganları elbette ki tatmin etmedi zira onların maksadı üzüm yemek değil, bağcı döğmekti!
Bütün bunlar olurken süreç bambaşka bir noktaya ulaşmıştı.
ABD’de Kongre Binasının basılmasıyla sonuçlanan bir kalkışma söz konusuydu ve tam o gece Meclis Başkanı Mustafa Şentop, Dışişleri Bakanlığı ve Fahrettin Altun’dan benzer açıklamalar geldi.
Şöyle diyordu Altun:
“ABD’de demokrasinin tüm kurum ve teamülleriyle bir an önce işler hale geleceğine olan inancımızı koruyoruz.”
Geçmişte, Türkiye’deki benzer hadiseler sonrasında Batılı ülkelerden ve Amerika’dan gelen bu türden açıklamaları kuzu kuzu dinleyen besleme medya ve işbirlikçi zihinler, bu açıklamaları üzerlerine alınıp yeniden saldırıya geçtiler.
Bu sefer açıkça Amerika hesabına saldırıyorlardı.
Başını Can Ataklı’nın çektiği bu işbirlikçi güruh, kin ve nefretlerini bu vesile ile bir kere daha kusmaktan geri durmadı.
Şimdi, yazıya da başlık yaptığımız soruyu bir kez daha soralım.
Her ne kadar satır aralarında bu sorunun cevabı olsa da konuyu netleştirmekte bir hayli fayda var.
Başta da dedik, İletişim Başkanlığı, içte ve dışta Türkiye aleyhindeki dezenformasyonu çürütüp, sahici ve gerçek bilgilerle kamuoyunu aydınlatmak vazifesi deruhte etmiştir.
Geçmişte buna benzer bir yapı olmadığı için uydurulan bir yalan, ileri sürülen iftira mahiyetli bir iddia, hayli olumsuz etkiler üretiyor, bu olumsuzluğu bertaraf etmek için çoğu zaman geç kalınmış olunuyordu.
İşte, İletişim Başkanlığı ve onun şahsında Fahrettin Altun, bu yalan ve iftira tekerine çomak sokmuştu.
Muhaliflerce ve besleme medya marifetiyle üretilen yalanlar, anında faillerinin suratına çarpılıyor, kamuoyu en kısa sürede gerçek bilgiyle aydınlatılıyordu.
Dışarıda ise daha mühim vazifeler deruhte edilmişti.
Sözgelimi, İdlib’deki dezenformasyon kesilince HDP/PKK kudurmuş ve saldırıya geçmişti.
Aynı şekilde vatan haini ve İslâm düşmanı FETÖ’nün ürettiği tüm fitneler İletişim Başkanlığınca deşifre ediliyor ve bu terör örgütünün menfur emelleri, tabir caiz ise kursaklarında kalıyordu.
Bu hususa dair en çarpıcı örnek birkaç gün önce herkesin muttali olduğu bir hakikat olarak tebeyyün etti.
Konu Kaşıkçı cinayetiydi ve camiamıza mesafeli oluşuyla bilinen gazeteci Cüneyt Özdemir, sosyal medya hesabı Twitter’dan şöyle bir twit atıyordu:
“Cemal Kaşıkçı cinayetinin anlatıldığı DESSIDENT belgeselini seyrettim. Beğendim. Cinayetin çözümünde MİT'in rolünü bir kez daha gördüm. MİT'in bu başarısı ve başta
Fahrettin Altun’un uluslararası başarılı medya iletişimi olmasa cinayet gerçekten Türkiye'nin üzerine kalabilirmiş.”
Siz de ‘vay canına’ dediniz değil mi?
Haklısınız!
Herkesin, hepimizin bilgimizin dışındaki bu hadisede meğer neler olmuş neler!
Cüneyt Özdemir’in de altını çizdiği gibi MİT ve İletişim Başkanlığı olmasa, belki de Türkiye uluslararası arenada hiç yoktan suçlu durumuna düşecek, uzun yıllar üzerine atılmış bu iftirayla cebelleşip duracaktı!
İşte Fahrettin Altun’a ve İletişim Başkanlığına bu yüzden saldırıyorlar.
Dış güçler, istedikleri dezenformasyonu gerçekleştiremedikleri için içerideki muhalifler ve besleme medya arzuladıkları manipülasyonu yapamadıkları için yahut yaptıkları dezenformasyon ve manipülasyon ellerinde patladığı için düşmanlar!
FETÖ, kendini ilk göstermeye başladığı dönemde benzer bir hücumu MİT’e ve Hakan Fidan’a yapmıştı hatırlarsınız.
İşte bu saldırılar aslında Tayyip Erdoğan üzerinden Türkiye’ye yapılmaktadır ve biz bütün bu savunma reflekslerini, ülkemizi koruma ve kollama adına gösteriyoruz.
Bütün bu yazdıklarım, arka planda dönen oyunların çok az bir kısmını izah ediyor sadece.
Gerçekte nelerin olup bittiğini varın siz hesap edin.
Bu yüzden, siz siz olun, gerek içteki muhaliflerin ve gerekse dışarıdaki Türkiye düşmanı güçlerin oyununa gelip onların hedef gösterdiği yerlere bırakın vurmayı, vatanı savunur gibi savunun!
Allah, ümmetin ve mazlum halkların umudu olan ülkemizi bu şer odaklarının kötülüklerinden muhafaza buyursun…
Kaynak: Nihat Nasır
Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
İmsak | 05:53 | ||
Güneş | 07:19 | ||
Öğle | 12:37 | ||
İkindi | 15:21 | ||
Akşam | 17:46 | ||
Yatsı | 19:06 |