Işıklı Robot
İmkânım olsa ya da bir zaman makinem olsa annemin ekmeğime salça sürüverdiği, önlüğümün cebine leblebi doldurup okula gittiğim zamanlara dönmek isterdim. Çocukken her şeyin sahibi olmak için büyümek isterdik, şimdi her şeyden uzak olmak için çocuk kalmak istiyoruz.
Şimdi yazacaklarım çocuklukta kimisi için futbol topu, kimisi için rugan kırmızı ayakkabı, kimisi için bayramlık elbise, çikolata, oyuncak araba, çitos için hissedilmiş duygular olabilir. Çocukken çok isteyip de ulaşamadığım tüplü çikolatayı bakkallarda gördükçe hala burnumun direği sızlar. Üzülmeyin; bu hayalime defalarca ulaştım büyüyünce ama gizli gizli yedim, bir çocuk görür de canı ister diye.
Bir diğer hayalimle kışın ailecek gittiğimiz bir ev gezmesinde karşılaşmıştım. Büyükler çay içip muhabbet ederken çocuklar da sessiz olsun diye elimize tutuşturulan kopuk bir dergi sayfasında rastladım ona. Görür görmez vuruldum o ışıklı robata. Ne bir dükkân ismi ne de nasıl ulaşılacağına dair bir bilgi vardı. Büyük ihtimalle soba tutuşturmak için kullanılan derginin diğer yapraklarında kalmıştır. “Babaaaa bana bu robotu alsanaaa!” deyiverince tamam oğlum alırız, dedi babam. Sevincimden ölmek üzereydim. Robot alınmadı ama artık bir hayalim vardı: “ışıklı robot”.
İlkokul, ortaokul, lise derken hayalim hep var oldu ama hiç içimi acıtmadı; ta ki üniversitede arkadaşımla beraber gittiğimiz İzmir Çocuk Müzesinde onunla karşılaşana dek. Müzeyi dolaştık ama hep aklım robottaydı. Her şeyi yapmaya hazırdım, camekanın ardındaki hayalime kavuşmak için. Robotu, çocukluk hayalimi, bana verir misiniz, diye yüzsüzce mektup yazdım. Ev adresimi, e posta adresimi, telefon numaramı yazdım anı defterine; okuyan olur umuduyla. Yıllar sonra, hayalim hep var iken, öğretmenler odasında birden onunla karşılaşınca gözlerim doldu. Biricik eşim çocukluğumu göndermiş postacıyla. Bütün öğretmenler şaşırdı tabii ki, oyuncak görünce eşek kadar adamın yaptığına bak diye ama büyükler beni anlayamaz. Öğrenciler yaramazlık yaptıklarında çocuk değilsiniz artık diye kızardım ama bundan sonra hiç demeyeceğim. Bernard Shaw’ın da dediği gibi: “Yaşlandığımız için vazgeçmeyiz oyun oynamaktan, oyun oynamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız.”
“Gökyüzü gibi bir şey çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.” Sadece başımızı kaldırıp bakmamızı bekliyor gökyüzü. Bırakın hadi onu, salın sokaklara. El aleme, büyüklere, yetişkinliğin yüküne inat…
Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
İmsak | 06:06 | ||
Güneş | 07:33 | ||
Öğle | 12:39 | ||
İkindi | 15:13 | ||
Akşam | 17:35 | ||
Yatsı | 18:58 |