Merhaba Ey Şehr-i Ramazan
Bazı zamanlar maziye takılıp kalıyor insanoğlu. Özlemini çektiği günlere dönmek istiyor veya o günleri anımsamak, o günleri tatlı tatlı düşünmek hoşuna gidiyor. Hatıralar birer birer canlanıyor zihnimde. Zihnimin derinliklerinde çiçek çiçek dolaşan bir bal arısı misali en lezzetli hatıralarımı derleyip topluyorum. Artık hangi hatırama baksam Ramazan’a ait duygularım tomurcuğa çalmış gül gibi gittikçe büyüyor, kabardıkça çiçeğe duruyor.
Çocukluğumun en güzel hatıralarına dalarken bir Ramazan akşamında teravih kılarken caminin arka saflarında mahallenin çocuklarıyla gülüşürken buluyorum kendimi. Teravih demişken neydi o güzel zamanlar... O yaşlarda teravih namazları ibadet olarak değildi. Sanki bir oyuna başlangıç için atılması gereken ilk adımdı. Müezzinin tiz sesi duyulunca namaza koşan büyüklerimizin yanında yerimizi alırdık. Namaza cemaat ile başlardık başlamasına lakin namazın başında yahut ortasında bir gülüşle bozardık hep namazımızı. Ardından mahallenin yaşlı amcalarının uyarısı ile gitmemiz gereken yere yönelir o günkü teravihimizi bitirmiş olurduk. Mahallenin bütün çocukları için caminin önü ve civarları oyun merkezi olurdu Ramazan ayı boyunca. Teravih namazı kılınıp insanlar camiden ayrılıncaya kadar oyunlar kurulur ve bozulur, bu döngü defalarca tekrar ederdi. En sonunda cami imam hatibinin “Haydi, çocuklar artık evlere!” diye seslenmesiyle o gecenin son oyununa geçilmiş olurdu. Minarenin zayıf ışığı altında gecenin sessizliğiyle başlayan saklambaç oyunumuz ağabeylerimizin “Haydi, bugünlük oyun bitti!” uyarısına kadar devam ederdi.
Eve varmadan günün yorgunluğunu çocuk gözlerimde hisseder, eve girince yatağımda alırdım soluğu. Derin uykudan rahmetli babaannemin sesi ile uyanır zorla açılan göz kapaklarım arasından odama lambanın aydınlığı vurur, vaktin geldiğini anlardım. Salonda hazır bekleyen sofraya göz ucuyla bakar sofrayı kontrol ederdim adeta. Genelde kahvaltı yapmayı tercih ederdik. Hele bir de fırından yeni çıkmış ramazan pidesi olursa değmeyin o zaman keyfime. Uykulu bir şekilde pidemi yer ardından zorla da olsa suyumu içip en hızlı adımlarımla yatağa atardım kendimi. Ailemizin diğer fertleri ezanı bekler imsak girince yatarlardı. Kuşkusuz biz çocukların tercih ettiği sahur, yatağımıza hemen dönülendi. Ramazan ayının bir özelliği de uykuların sahurda bölünmesinden dolayı insanların gün içinde zaman zaman uyku nöbetleri geçirmeleriydi. Bu uyku nöbetleri adeta iftar vaktinde yenilen yemekler gibi lezzetli derdi dedem. İnsan büyüyünce anlıyor bu manevi iklimin uykusunun bile hoş olduğunu.
On bir ayın sultanı Ramazan böyledir benim hatıralarımda. Gündüz oruç ile terbiye edilen nefisler ve bu manevi iklimin getirdiği hava; akşam olmaya yakın alışverişler, pide kuyrukları, mutfaklarda sofra hazırlıkları, iftar davetlerine koşuşturmacalar… Terbiye edilen nefisler ödüllendirilirken bir gözümüzde teravih zamanını kollamakta. Geçip giden her Ramazanda yaşanılanlar unutulsa da onun verdiği maddi-manevi tarifi kelimelerle mümkün olmayan lezzetler hafızlarımızda yer etmiştir bir defa. Ve ardından gelen yüce yaratıcının kullarına lütfettiği en büyük ödül olan bayram sevinci… Gönül dünyamızın huşu ile dolup taştığı, huzurunu iliklerimize kadar hissettiğimiz; başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluş olan Ramazan ayının başta ülkemize ve bütün İslam beldelerine hayırlar getirmesini niyaz ediyorum. Bu vesileyle camilerimizi cemaatsiz bırakan bu salgın sürecinin sona ermesi umudu ve duasıyla, Ramazan-ı Şerifimiz mübarek olsun.
Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
İmsak | 06:06 | ||
Güneş | 07:33 | ||
Öğle | 12:39 | ||
İkindi | 15:13 | ||
Akşam | 17:35 | ||
Yatsı | 18:58 |