28 Şubat ideolojik zihniyet izlerinin hatırlatılmaya çalışıldığı bir açıklama ile gündeme gelmiş olan Sayın Fikri Sağlar’ı “Türbanlı hâkimin adaleti yerine getireceğinden kuşkuluyum” sözünden, daha da önemlisi aczi ve korkusundan dolayı şiddetle kınıyoruz.
Neden ideolojik savaşlar hep “KADIN” üzerinden gerçekleşiyor?
Ve bu saldırıları neden her zaman “KADIN HAKLARI” üzerine ahkam kesenler yapıyor?
En çok barıştan söz edenlerin terör yuvaları olması gibi, en çok kadını diline dolayanların, kadın hayatını yok etmeye çalışanlar olduğunu üzüntüyle izliyoruz. Ya inanç değerlerine saldırarak ya da kadını bir metaya dönüştürerek en büyük düşmanlığı, yine “KADIN HAKLARI” diye bağıran faşist zihinlerin yaptıklarını teessüfle karşılıyoruz.
“Duygu sömürüsü” yaparak ulaşabileceği bir kitle olduğu hayalini kuran, bu amaçla bir yakınının üniversite yıllarında başörtüsü yüzünden okuldan atılmasını anlatan, yine kadını iktidar hayallerine meze yapan zihniyetleri anlamakta zorluk çekiyoruz.
Tarih boyunca, “yaşmak”, “kadın fesi”, “ferace”, “maşlah”, “tepelik”, “hotoz”, “tandırbaş”, “kundak yemeni”, “salma yemeni” yahut “felek tabancası” gibi isimlerle kadınların başlarını örtüş şekilleri değişiklik göstermiştir. Bugün; bu örtüş şekline “TÜRBAN” tanımlaması yaparak, içine farklı anlamlar yüklemek yine aynı zihniyetin ürünüdür. Çünkü; kadının başını örtmesi farklı isimler altında İslami kaidelere uygun olarak günümüze kadar süregelmiştir ve devam edecektir. Bizim için; adı tarih boyunca ne olursa olsun, hepsinin genel ismi “BAŞÖRTÜSÜ”dür.
Ez cümle; bu zihniyetin asıl derdi, adının “TÜRBAN” ya da “BAŞÖRTÜSÜ” olması değil, şuur ve farkındalık ile kapanan kadının, hayatın içinde yer, mevki sahibi olması, hatta önemli görevlerde bulunuyor olmasıdır, bu bilinç ve inançla çocuklarını yetiştirmesidir. Beraberinde, bu saygısız ve küflenmiş zihniyetin gelecekte yayılacağı zemini bulamayacak olma kaygılarıdır. Buna bağlı olarak; 28 Şubat zulmü de aynı şekilde, eğitim haklarını ellerinden almaya çalıştıkları kadınların, bugün karşılarına hâkim, doktor, mühendis, öğretmen, hatta karar mercileri olarak çıkacak olmasından dolayı taşıdıkları korkunun eseridir.
Ve evet! Bugün artık başörtülü kadın sizi yargılayabilir, sizi tedavi edebilir, size öğretmenlik yapabilir duruma gelmiştir.
Başörtülü ile başörtülü olmayan kadınların birbirleriyle sorunları olmadığını, sorunun sadece, bu zihniyeti taşıyan kişi ve/ veya ideoloji de olduğunun altını çizmek istiyoruz.
Baş örtmek ya da başı açık olmak, hâkime kanunları değiştirme hakkı doğurmaz.
Baş örtmek, ya da başı açık olmak, doktora hastasını tedavi etmeme hakkı vermez.
Baş örtmek ya da başı açık olmak, öğrencisini eğitmeme ya da müfredat dışına çıkma lüksü tanımaz.
Marjinal ve nesli tükenen, ayrıştırıcı zihinlere artık bu coğrafyada geçit verilmediğini, bilim, üretim ve gelişimin değerini anlamak, katkıda bulunmak gerektiğini vurgulamak isteriz.
Sığ düşünceler şekiller, aydın görüşler zihinle meşguldür.
Artık HâKİM karşısında “KADIN” ın cismiyle değil, davanızla ilgilenin.
Keza, davayı size bir başörtülü değil, savunamadıklarınız kaybettirir.
Hüseyin Byrktr 4 Yıl Önce
Sizinle aynı düşünceye sahip olan biri olarak. Biz gibi düşünenlerin sesi oldu için kaleminize ve yüreğinize sağlık Elif hanım. "Başörtüsü" ideoloji bir simge değil. İslami bir gerekliliktir..