Behlül Dânâ (k.s.), bir gün yolda giderken, kendini kovalayan müfrezelerden kaçan Abdurrezzak ile karşılaşır.
Abdurrezzak:
-Aman Behlül bana yardım et kaçmam lazım!.
Behlül, sırtında taşıdığı boş çuvalı açar:
-Gir içine, der.
Abdürrezzak çuvalın içine girince, vurur sırtına çuvalı yoluna devam eder.
Biraz sonra Abdurrezzak'ı takip eden bir müfreze ile karşılaşır, sorarlar:
-Behlül, Abdurrezzakı gördün mü?
-Gördüm, sırtımda, der.
Ama onlar bu cevaba güler ve giderler!
Biraz sonra bir müfreze daha..
-Behlül, Abdurrezzak'ı gördün mü?
Cevabı aynıdır:
-Gördüm sırtımda!
Olay üçüncü kez tekrar eder.
Emniyetli bir yere gelince Behlül, torbayı açar ve Abdurrezzak'ı indirir.
Abdurrezzak:
-Aman Behlül ne yaptın, hem beni kurtarmaya söz verdin, hem de gammazladın!
Behlül gülümser ve cevabı çok manidardır:
-Merak etme!
ONLAR, DOĞRUYA İNANMAZLAR, DOĞRU SÖYLEYENE HİÇ İNANMAZLAR!
* * *
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki; yalan söyleyene inanıyoruz, doğruyu söyleyene de, ispat etmesini istiyoruz!.
Ağzımızdan çıkanların kaydedildiğini ve hesap gününde önümüze konulacağını görmezden gelerek, sadece duyduklarımızla konuşuyoruz.
Her yönüyle birebir tanımadığımız insanlar ve olaylar hakkında kesin ve keskin hükümler veriyoruz.
Dilimize hiç sahip çıkmıyoruz!
Ağzımızdan çıkanlara hiç dikkat etmiyoruz!!
Oysa, fikirlerimizi, görüş ve kanaatlerimizi düşünerek ve ölçerek söylemeliyiz!
Sevmediğimiz kimselerle ilgili bile, adaletsizlik yapmamalı, itibarsızlaştırmak için acımasızca konuşmamalıyız!
Ağızdan çıkan her kelime, öyle gelişigüzel dökülüvermemeli. Her birinin mutlaka önümüze konulacağını asla hatırımızdan çıkarmamalıyız.
Yalanı, kötü sözü, iftirayı, gıybeti zaten bir kenara bırakalım, söylenenler doğru bile olsa, her zaman her yerde söylenmemeli.
UNUTMAYIN ;
Ağzınızdan çıkan her kelime, bumerang gibidir, döner muhakkak sizi bulur!
İyiyse ne ala, ama ya kötüyse!…
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Kutlu Nebî Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz bize şöyle buyuruyor:
"Kişiye, günah olarak, her duyduğunu anlatması/söylemesi yeter!" (Ebû Hureyre radıyallahu anh-Müslim)
Sadece duyduğunu söylemek değil sorun olan.. Duyduğumuzun maniple edilmiş olabilme ihtimalini de düşünmeliyiz. Kasten iftira ederek yalan söyleniyor olabilme ihtimalini, çıkar elde edemediği için kötüleniyor olma ihtimalini, altında başka sebepler olabilme ihtimalini, bağlamından koparılarak cımbızlanan ve dilendiği bir cümlenin içine konularak servis edilmiş olabilme ihtimalini de asla ve asla gözden kaçırmamalıyız!
Yerlerin ve Göklerin Sahibi, bizi yoktan var eden, her türlü güzel nimetlerini ikram eden, Kâdir-i Mutlak olan Allah Azze ve Celle Hazretleri bize Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler, eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz." (Hucurat Sûresi, 6. Âyet)
Herhangi bir araştırma yapmadan, her söyleneni aktarmanın yalan söylemek anlamına geldiğini, günah olduğunu, kul hakkı olduğunu, Allah'ın emrine karşı gelmek olduğunu bilmeliyiz. Tabi bunun bir diyeti olduğunu da..
Bir Müslümanın, söylediği ve yaptığı her şeyde Allah’tan korkması, sonucunu mutlaka düşünmesi ve söylediği her kelimeden hesaba çekileceğini muhakkak hatırlaması gerekir.
Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
“Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler var.” (İnfitar Sûresi, 82. Âyet)
"İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen ve dediklerini kayda geçen bir melek hazır bulunmasın." (Kaf Sûresi, 18. Âyet)
Bir de söz taşıyanlar, ânında yetiştirenler var ki…
Ne kadar husumet, fitne, şeytanın oyuncağı olma, ayrılık, kin, nefret, parçalanmışlık var ise, hep laf taşıyanlar yüzünden…
Hulasa; AĞZINIZA GEM VURUN, DİLİNİZE SAHİP ÇIKIN!
Bunca ağır olumsuz sonuçları olan günahların cezasının dayanılmaz olacağını bilmek bir yana, Alemlerin Rabbi olan Allah Azze ve Celle'ye döndürüldüğümüzde, acaba hangi yüzle bakarız?!
O mahcubiyeti tahayyül etmek bile öylesine ızdırap verici ki...
Allahım bizi bir an bile nefsimizin eline bırakma!
Bize bu dünyada da, âhirette de iyilik ver!
Bizi, anne-babamızı ve tüm mü'minleri bağışla, evlatlarımızı namaz kılan salih/a evlatlardan eyle, eşlerimizi bize göz aydınlığı kıl!
Bizi, hikmetinden verdiğin salih kullarının arasına kat ve bizi muttakilere önder eyle!
Fi emanillah