Günümüzde sosyal medya denilince insanların internet üzerinden birbirleriyle yapmış oldukları konuşma içerikleri ve sosyal medya hesaplarından yapmış oldukları paylaşımlar (Ses, video, fotoğraf, belge vb.) aklımıza geliyor. Geçmişte insanlığın herhangi bir konuda haber edinmesine, bilgi alışverişine yoğun bir şekilde hizmet eden gazete, dergi, TV kanalları, radyo gibi kitle iletişim araçları sanki inzivaya çekilmiş sessizliğini koruyor. Yılların vermiş olduğu yorgunluğu atarcasına bir köşede ihtiyaç halinde kullanılmayı bekliyor.
Elbette bu kitle iletişim araçlarını hala kullananlar var. Fakat 21. yüzyılda gelişmiş bütün toplumlarda olduğu gibi internet ve sosyal medyanın girmediği bir alan, bir hane yok gibi. Daha 2000’li yılların başında ulaşabilirliği bir hayli zor olan internet hizmetini bugün ülkemizin en ücra yerlerinde kullanıma olanak sağlayan bir alt yapı oluşturulmuş durumda. Bugün hayatın gerçekleriyle yüzleşen, hayata yeni adım atmış ergen bir bireyden hayatı görmüş geçirmiş emekli hayatı yaşayan bir yetişkine varıncaya kadar herkes bu âlemde. Cinsiyet ayrımı gözetmeksizin çoğu insanımız bu teknolojiden faydalanıp sosyal mecralarda deyim yerindeyse fink atıyor.
Kısaca bu sosyal ortamlarda;
Özellikle forum sitelerinde özgürce yazışarak, Facebook’ta gruplar oluşturup ilgi alanları hakkında bilgi alışverişinde bulunarak, Uzun zamandır görmediği veya kendisini tanımadığı halde tanımak, tanınmak amacıyla arkadaşlık isteği göndererek, Binlerce kişinin beğenisine ulaşmak için çekilen youtuber videoları ve bunları izlemek için Youtube başvurarak, Ülke gündemi yahut biraz uzaklaşıp dünya gündemine uzanmak için twitter’ı tıklayarak…Belki de yüzlercesini sayabileceğimiz bu sosyal mecralarda her şey süt liman yolunda mı gidiyor peki? Bu mecraların adeta sihirli sözcüğü haline gelen “paylaş” ifadesi yerine getirildikçe elbette insanlar arasındaki iletişim daha da artacak ve her önüne gelen paylaşılan konu hakkında fikir beyan edecektir.
Buraya kadar olan kısımda bir sıkıntı yok. Lakin fikirleri ifade etmek bir noktadan sonra fikirleri birilerine dayatmak haline gelince işin rengi değişiveriyor. Kendisinden farklı düşünenleri cümleleriyle taciz etme davranışıyla gelen gerginlik bir anda klavye kalemşorluğuyla kavgaya zemin hazırlıyor. Ardından bu atışmalar kısır bir döngü halinde taraflardan biri susuncaya kadar devam ediyor.
Ülkemizde, özellikle Twitter’da gündem olan konulara yapılan yorumları okudukça insanımızın ne zaman bu hale geldiğini veya getirildiğini düşünmeden edemiyoruz. Kimi zaman milli değerlerle örtüşmeyen paylaşımlar, kimi zaman ülkemizin medarı iftiharı sayılacak şahsiyetlerine varan açıkça hakaret cümleleri yok artık dedirtiyor. Üstelik toplumumuzun büyük bir çoğunluğu tarafından kabul görmüş kişi- kurum ve kuruluşlarına, fikir özgürlüğü adı altında ahlaki erdemlerini yitirmiş bu saldırganların ağza alınmayacak cümlelerini sıklıkla görüyor, okuyor ve duyuyoruz.
Bir düşünceyi, bir amacı benimsemiş davasının gereğini yerine getiren bir oluşumu sevmemiş veya benimsememiş olabilirsiniz. Bu konudaki fikirleri medeni bir insan gibi dile getirerek eleştirebilirseniz amenna. Zira sosyal medya birilerine küfretme veya bir kesime hakaret etme, onları sindirme özgürlüğü vermiyor, hiçbir zaman da vermeyecek. Bir hukuk devletinde elbette hukuki sonuç doğuran paylaşımlar cezasız kalmıyor. Devletimizin ilgili makamları bunu dile getirince ve cezai bir yaptırım uygulayınca vay efendim sen benim fikir özgürlüğüme nasıl karışırsına varan pek çok söz dalaşı yaşanıyor.
Son yıllarda özgürlüğün zirvelerinde sosyal medya yaşamı süren toplumumuzda, adeta kangrenleşen bu mevzu ivedilikle çözüme kavuşturulmalıdır. Bu bağlamda atılacak ilk adım sosyal medyayı en çok kullanan kesim olan gençliğin hali hazırda okutulan bir ders olan medya okuryazarlığı alanında bütün eğitim kademelerinde bu dersi almaya yöneltilmesi yerinde olacaktır. Bir diğer adım ise gençliğin insan hakları ve evrensel ahlak ilkelerinden haberdar edilmesi, bu hak ve ilkelerin uygulanabilir hale getirilmesidir. Aksi halde yüksek puanlar alarak devletimizin üniversitelerinden mezun olmak bu yeti ve erdemlere ulaşmak için yeterli bir ölçüt olmayacaktır. Nitekim son yıllarda kendisi için istediği ifade ve davranış özgürlüğünü kendisi gibi düşünmeyenlerin de hak ettiğini akledemeyen bireylerin toplumumuzda artarak yer ettiğini göreceğiz. Buradan hareketle internet ve sosyal medya özgürlüğü elbette kısıtlanamaz kaldı ki özgürlükler ülkesi haline gelen güzel vatanımızda bunun pek çok örneğini görüyoruz. Mesele, özgürlüğün suyunu çıkarmamak!