Devletimiz, ülkemizin sınırlarını güçlendiriyor; asker yığıyor, anti-füze sistemleri, termal kameralar kuruyor, son teknoloji akıllı kule-karakollar vs yapıyor.
Tüm bunlar, elbette gerekli.
Lakin, en az bunlar kadar, hatta bunlardan çok daha mühim olabilecek bir husus daha var ki, eğer buna gereken ehemmiyet verilmez ve güçlendirilmez ise, insanımızın sonunun hüsran olması mukadder olur..
O da; BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ güçlendirmek!
Ulusal güvenlik sistemlerimizin, ekonomik işlemlerin, iç ve dış istihbaratımızın, savunma sanayimizin vb diğer bir çok alandaki yazılımlarımızın, siber saldırılara karşı, güvenlik duvarlarını ve ülkemizin sınırlarını güçlendirmemiz, ne derece önemli ise, insanlarımızın bağışıklık sistemlerini güçlendirmek de aynı derecede önemli!
Yoksa, yakın geleceğimiz, fert fert büyük bir zillet olacak, Allah korusun!
Şu an halen sürdürülen ve fazla verim almak için kimyasal ilaçlarla, hormonlarla üretilen sebze ve meyvelerin vücudumuza verdiği zararın dehşetini nasıl anlatsak bilemiyorum!
Daha fazla et üretebilmek için, içinde ne olduğunu bilmediğimiz yemler yedirilerek şişirilen ve kesime gönderilen besi hayvanlarının ve kısa sürede, hiç güneşe çıkarılmadan, sürekli ışıkta tutularak uyumasına fırsat verilmeden, kendi artıkları ve kimyasal besinlerle beslenip yetiştirilen tavukların, İslami hassasiyetlere ne derece uyulduğu bilinmeyen metotlarla kesilerek halka arz edildiği etlerin, hem beden sağlığımıza, hem ruh sağlığımıza ne kadar zararı olduğunu, nasıl anlatsak bilemiyorum!
GDO lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) olarak nitelendirdiğimiz, temel gıda maddelerinden tutun da, çocuklarımıza yedirdiğimiz abur cubura kadar, içeriğindeki katkı maddelerinden bîhaber olduğumuzu, nasıl anlatsak bilemiyorum!
Ya o 'daha fazla verim alacaksınız' diyerek bize verilen domates, biber gibi farklı farklı bir çok sebze ve meyve fidanlarının, buğday, mısır, fasülye gibi değişik değişik bir çok tahıl tohumlarının, vücutlarımızı nasıl dejenere edip bozduğunu, nasıl anlatsak bilemiyorum!
Aynen ağaç kurdunun, ağacı içten içe kemirip, zamanla yaşam enerjisini kaybettirerek, ağacın içerden çürümesine ve hüsranla yok olmasına sebep olması gibi, bağışıklık sistemi çökmüş fertlerin, zamanla hastalıklarla mücadele edemeyerek, toplu şekillerde ve feci sonlarla yok olmalarına sebep olacak bir sürecin girdabında olduğumuzu, nasıl anlatsak bilemiyorum!
İnsanın psikolojisinden, 'DNA'sına, toplumsal tavır ve davranışlarından, ahlaki tutumuna kadar, neredeyse "insan" denilince tüm boyutlarını doğrudan ve dolaylı etkileyen, bu beslenme meslesinin bireysel önemine ve öncelikli olarak çok acil, gerek hukuki, gerekse ilgili alanlarda alınacak tedbirler bakımından devletimizin tüm ilgili birimleriyle ivedilikle harekete geçmesinin önemine dikkat çekiyorum!
Peki, ne yapacağız?!
Bağışıklık sistemimizi, insanımızın beden ve ruh sağlığını, yani insan neslini ve istikbalimizi nasıl koruyacağız?!..
Cevabını ve daha fazlasını, bir sonraki yazımızda ele alalım inşallah..