Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO), Birleşmiş Milletler uzmanlık kuruluşlarından biridir. Dünyadaki gıda ve tarımla ilgili çalışmaları organize edip geliştirerek gıda güvenliğini sağlamak amacıyla 1945 yılında Kanada'da kurulmuştur. Merkezi, daha sonra 1951'de Roma'ya taşınmıştır. FAO’ya üye, 194 devlet vardır. Ülkemiz de, 1948 yılında üye olmuştur.
23 Eylül 2021'de NewYork'ta gerçekleşen Dünya Gıda zirvesinde olduğu gibi, geçmişteki BM gıda zirveleri de, küresel anlamda gıda krizlerinin yaşandığı kritik zamanlarda gerçekleştirilmişti.
Bu zirveler, görünürde gıdaya dair sorunları ele almak ve gıda sistemlerine yeniden yön vermek için yapılmıştı. Ancak gerçek amacın ne olduğunu, bugün gıda tedariğinde geldiğimiz kritik süreçten, çok iyi anlıyoruz!
İlk Dünya Gıda Konferansı, kötü hava koşulları, düşük tahıl stokları, artan enerji fiyatları ve ihracat kontrollerinin Güney Asya’da kıtlığa yol açmasıyla birlikte 1974’te toplanmıştı. Bu konferansta, güya, on yıl içinde, dünyada gıda güvencesizliğini ortadan kaldırma hedefi belirlenmişti.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO)'nın, düzenlediği 'Dünya Gıda Konferansı'na, 1971 - 1976 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri'nde Tarım Bakanlığı yapan Earl Lauer Butz’un (1909-2008) yanında, Dışişleri Bakanı Kissinger de katılıp bir konuşma yapmıştı.
[Almanya doğumlu, yahudi asıllı olan Henry Kissinger, ABD Dışişleri Bakanıdır. 1973 - 1977 yılları arasında görev yapmıştır. Amerikan siyaset tarihinin en etkili jeopolitik uzmanıydı. 1923 doğumlu olan Kissinger, bugün 99 yaşında ve halen yaşıyor.]
Bu toplantıda Kissinger, gıdanın, adeta bir şantaj aleti olarak kullanılması gerektiğini, şu şekilde söylemişti:
“İnsanların size güvenip dayanmalarının, size bağımlı olmalarının ve bu şekilde sizinle iş birliği yapmalarının yolunu arıyorsanız, onları gıdaya bağımlı hale getirmek, mükemmel bir yöntemdir!”
Kissenger’in arkasında Rockefeller ailesi vardı. Rockefeller ailesi, bu yıllarda tohumculuğa el atmış ve geleneksel tohum yerine, kendi ürettikleri “verimli tohum” kampanyasını başlatmışlardı.
İlk geliştirdikleri tohumlar, tek üretimlik F1-hibrit (buğday ve mısır) tohumları idi.
Yine kendi özel ürettikleri kimyasal gübreler ve zirai ilaçlar sayesinde, bu tohumlarla yapılan ziraat faaliyetlerinde üretim artışı 3 kata çıkmış, üretim rekoru kırılmıştı.
Bunun üzerine bu geliştirdikleri hibrit tohumlar, onun yanında kimyasal gübreler ve zirai ilaçlar dünyanın her ülkesinde satılmaya başlanmıştı.
Böylece daha az verimi olan ama besin değerleri şimdikilerden çok yüksek olan orijinal yerli tohumlar, köylülerin elinden alınıp, Genetiği Değiştirilmiş Organizma dediğimiz, GDO tohumlar, yüksek kazanç sağlama vaadiyle çiftçilere verilmişti.
Kendi ürettikleri bu tek kullanımlık hibrit tohumlar, üretimi artırmak ve daha çok kazanmak vaadiyle, sentetik kimyasal gübreler ve bitki hastalıklarına karşı kullanılan zehirler ile birlikte verilmişti.
Bu kimyasal gübreler ve tarımsal ilaçlar, bugün çok daha iyi anlıyoruz ki; zamanla toprağımızı zehirledi, bunlarla yetiştirilen hububatlar ile sebze ve meyveler ise, insanlarımızı, kanser gibi ölümcül ve çaresiz hastalıklara mahkum etti.
Küresel gıda kontrol süreci, Rockefeller'in, Harvard Üniversitesi’nde “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar” (GDO) üreterek, gıdaların genetiği ile oynaması ve bunları, dünya ülkelerine, yerli tohumun ekimini yasaklatıp, bu tohumların kullanılmasının mecburi hale getirilmesi karşılığında vermesi, yine bu tohumları, kendi ürettikleri zirai ilaçlar ve kimyasal gübreler ile kullanmaya mecbur bırakmasıyla, en tehlikeli boyuta ulaşmıştır.
Buna da, “Yeşil Devrim” adını vermişlerdir.
"GDO’lu ürünlerin ülkelere dayatılmasına, hibrit tohumculuğun yaygınlaştırılmasına, ulus devletlerin kaldırılarak, bu tohum, ilaç, teknoloji vb alanındaki şirketlerin sahibi olan küresel elitlerce tek Dünya Devleti kurulmasına ve Dünya nüfusunun 500 milyonun altında tutulmasına” ilişkin beyanların ve yazıların, birbiriyle ilintisi ve özel bir amacı olmalıdır.
Bu amacın, Kabalistlerin, İlluminati’nin, hedef ve amaçları ile uyumlu olması, acaba sadece bir tesadüf müdür?
Bu amacın, salgınlar, savaşlar, enerji ve gıda krizleri ile devam eden süreçle eşgüdümlü olması, acaba sadece bir tesadüf müdür?
Bir de; GDO’lu ürünler projesi ile toplumsal cinsiyet eşitliği projesinin, "Rockefeller"ler tarafından finanse edilmesi, acaba sadece bir tesadüf müdür?!..
. . .
Hedef, tam kontrol!
"YENİ DÜNYA DÜZENİ" yani, "YENİ DECCAL DÜZENİ"
Ancaak;
Vahye ve hikmete dayanan, Hakkı, adaleti ve merhameti üstün tutan, Hakikat Nizamı’nın yeniden kurulmasını, hiç kimse kimse, hiç bir odak ve hiç bir güç, önleyemeyecektir!
Allah'ın izni ve yardımıyla, bütün küresel güçler yenilecek ve zulüm kuleleri devrilecektir!
Gevşemeyin, üzülmeyin, iman etmişseniz, üstün gelecek olanlar ancak sizlersiniz!
İSTİKBAL, İSLAM'INDIR!
LÂ GÂLİBE İLLALLAH!