Hayır mı?
Dünyayı utancın kurtaracağını söylemişti Bergman. Ama bu utancın çekilmeye başladığına şahitlik ettik dünyadan, yavaş yavaş da değil üstelik, koşar adımlarla. Hem de tüm bu karmaşa içerisinde, hiç de karıştırmadan, bir adım bile atlamadan, saymaktan geri durmadan. “Hayır” demek yasaktı çünkü, “Hayır” demek günahtı... Biz de günahlara dalmamalıydık, “oyun ve eğlence hayatı”na kanmamalıydık ama…?
Üretilen bir “Evet” vardı çünkü, “Hayır”lardan önce, istenileni imleyen, doğruyu, çoğunluğun seçimini gösteren, onlarla birlik olmanın vaadiydi “Evet”, çünkü… Biz, “Hayır” diyemeyeceğimiz, desek de inandırıcılığını kaybettiğimiz bir üsluba ve fakirliğe tutulmuştuk. Argümanımız ve enstrümanımız eksikti çünkü. Ve tamamlamak üzere ne bir adım ne bir çekirdek kabuğu dolusu çaba, hiçbir şey. İngilizlerin dediği gibi, anythings. Derin bir boşluğun öznesi gibiyiz sanki, söyleyemediğimiz sözlere inat, söylenilenlere biat etmek durumunda gibiyiz.
Mekan; French Press ve üzerinde ilginç bir amblemin bulunduğu bir bardak, içinde kahve çekirdekleri, biraz solda kitaplar üst üste. Hemen önünde otomatik diş fırçası, tüm bunları sırtlanmış olan, yüksek ısı ve basınçla altında mum ve reçine tutkal ile levha şeklinde oluşturulan koyu kestane rengi mdf bir masa… Parıldayan dört duvar, moda olduğu aşikar, yukarıdan masaya uzanan spot ışıklar, hemen arkalarda bir yerlerde dünya haritasını sahiplenen küre, eşyaları üzerinde taşımasını görev bilmiş askılar, güzelce ütülenerek katlanmış kot pantolonlar, polo yakalı tişörtler, çekmecelere gelişigüzel bırakılmış saatler, giriş yuvalarına susamış kablolar, kullanılmayı ve doldurulmayı bekleyen bellekler, yeni tarz store’lu perdeler, yarı yarıya açık, kapalı…
Televizyonlar, radyolar ve gımıldaklar (bkz. Karpuz kabuğundan gemiler yapmak), sürekli bir şeyleri öğütler gibi, aklımızı başımızdan sanırım alıyorlar, rızamız yokken. “Evet”i bize bir şekilde dedirtiyorlar… Hani ‘La’ idi, devamı demeye dilimiz varmadan, devamında ismini anacağımız Zat’ın hoşuna gitmeyen “Evet”ler, hem de “Hayır”ları bile kuşatan, tutuklayan, zindanları boylatan “Evet”ler. Kulaklarımızın çabası, bir şeyleri duymak olmamalı sanırım artık, duyamayanlar, bir-sıfır önde, ve gözlerimiz görmesi gerekenlerin çok üstünde şeyleri artık görmeden biliyor, tahmin edebiliyor. Artık başımızı aşağı yukarı oynatarak onaylayabileceğimiz bir süreçten geçemiyoruz, her şey tam da istemediğimiz gibi mi oluyor? Kandırılıyor muyuz? Rızamız ne durumda, fikirler, düşünceler, okuduklarımız? En yüce olan kitap? “La” fikri, “Hayır” deme yeterliliği?
Demokrasilerde çareler tükeniyor olabilir. Ve gerçekliği kaybediyor olabiliriz. Olması gerekenin gösterildiği bir düzende, olmamamız konusunda öğütlendiğimiz sistemle mücadele edebilecek miyiz acaba?
“Hollywood gibi steril alanlara hakim olan gençlikle, güzellikle, işverene her açıdan muti olmakla ilgili kurallar, genellikle ‘rıza’ ile ilgili sayıldıkları için bir kanıksamayla sessiz bir işleyiş içinde yutuluyorlar; buna alışılmış” diyen Cihan Aktaş’a inanıyorum ve bu yazının içine sinen sesini, sesimin üzerine koymak durumunda kalıyorum.
Önerileri artık sevmiyorum, “çok satanlar” listelerini es geçiyorum. Ayın “yazarları” bölümlerine göz gezdirmiyorum. IMDB listeleri ve puanlamaları pek yetersiz bana göre. Yıldızlı kitaplara “acabalarla” bakıyorum. Televizyona düşmanım mesela, en çok izlenenlere ihtiyatla yaklaşıyorum, hatta çoğu zaman uzakta duruyorum. Biliyorum sosyal çevrede de hayretle karşılanıyorum, habersiz, belki de dünyada yaşamadığım sanılıyor. Oysa ben de biliyorum starbucks’u, filtre kahve hala içiyorum, yaşadığım ev, yukarıda anlattığım gibi. Televizyonsuz yaşanır mı, çok satanlarsız bir kütüphane tahayyül edilebilir mi, listelerden indirdiğiniz filmleri izlemediğinizi söylemeyiniz. Böyle bir karmaşa içerisindeyiz işte, aldığımız kararlar, önceden aldığımız kararlarla mücadele ediyor, kuşatılıyor. Bunun üzerine bir de çağın çağrısı ekleniyor, çağla mücadele, çağın ötesine geçebilme zorunluluğu…
“Evet” demek zorunluluktu, “hayır” demek terk etmekle aynı şeydi ve “hayır” denemeyeceğini telkin eden bir ağ hâkimdi sektöre. Ancak yine de “Hayır” bilinçli bir şekilde hem de… “Hayır”, belki de daha hayırlı olacak ileride.
Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
İmsak | 06:02 | ||
Güneş | 07:29 | ||
Öğle | 12:39 | ||
İkindi | 15:15 | ||
Akşam | 17:38 | ||
Yatsı | 19:00 |