İlahi “Tokat”!...
Bu ülkede İslam’ı namaz, oruç gibi birkaç ibadete hapsetmeye çalışan, cenazesinde defin merasiminden başka hayatın hiçbir alanına dini karıştırmak istemeyen bir kitle var olageldi. Hatta bu daraltılmış dini dahi gericilik sayıp, irtica yaygaralarıyla Müslüman ahaliyi horlayan/baskılayan bir seküler/laik kesimin zorbalıklarına şahit olduk/oluyoruz.
Hâlbuki din, hayatın ta kendisi ve her anıdır. Biz öyle bilir ve öyle inanırız. Tüm hayat mücadelemiz, bildiğimiz ve inandığımız şekilde yaşayabilme üzerinedir. Hayatımızın her anına İslam bir çerçeve çizer. Bizim çalışmamızda, dinlenmemizde, yememiz/içmemiz de din üzeredir. Yani ibadettir. Suyu oturarak ve üç nefeste içer, tuvalete sol ayakla girer, ticarette dürüst olur, kâr eder ama faiz almaz, muhtaca sadaka verir, yatmadan önce elimizle yatağın üstünü süpürür, sağ yanımıza kıble istikametine yönümüz gelecek şekilde yatarız. Eğlencemiz dahi ibadettir bizim. Çünkü Resul’ün getirdiği ölçülere riayet ederek eğleniriz. Yani hayatın her anında dini referans alarak yaşarız. Gayretimiz odur.
İmtihan zorlaşıyor
Son zamanlarda Ayasofya Camii Baş İmamı Prof. Dr. Mehmet BOYNUKALIN hocanın bazı paylaşımları birilerini rahatsız etmeye başladı. Hocanın Anayasa ile ilgili dini referans alarak ortaya koyduğu talep demokratik bir hakkın kullanılması şeklinde değerlendirilebilecek bir mevzu iken, birden birilerinin irtica hastalığı yeniden hortladı. Eşcinsellik sapkınlığını bile bireysel özgürlük kapsamında hoşgörüyle karşılayıp, onların yaşam hakkı diye savunanlar, BOYNUKALIN hocayı linçe kalkıştı. Ardından hocanın “kadın cinayetleri” başlığıyla konuşulan mevzuya İslami referanslarla yaklaşması bazı kesimleri çileden çıkardı.
Bu ülkede seküler/laik, Kemalist kesimin mevzu İslam olduğunda hop oturup hop kalkmalarına alışığız. Bu İslam beldesinde yönümüzü Kabe’den Roma’ya çevirmek için kimlerin ne hokkabazlıklar yaptığını iyi biliriz. ABD Başkanı, seçildiğinde elini İncil’e koyarak yemin ederse irtica olmaz ama bizde halkın oylarıyla seçilmiş Merve KAVAKÇI TBMM’ne başörtülü girdi diye kıyametler kopartılırdı.
Bu sınırlar içerisinde ezanların susturulduğu, Kur’an eğitiminin yasaklandığı, devlet dairelerindeki memura “Selamün Aleyküm” demenin imkânsız hale geldiği dönemleri yaşadı bu millet. O yüzden Ak Parti’nin iktidarıyla nefeslenip, devletin milletle kavgasını bitirecek adımları atması için sabırla bekledi ve Ak Parti’ye destek verdi.
28 Şubat darbesiyle orta kısımları kapatılan İmam Hatip Liseleri tekrar açılsın istedi. Okullardan atılan başörtülü kızlarımız, başörtüleriyle okuyabilsin diye sabırla bekledi. Reisin gücü yetmiyor diye düşünüp sabretti ve daha büyük destekler verdi. Reis de bu beklentileri boşa çıkarmadı ve kademe kademe özgürlük alanlarını genişletti. Açılamaz denen Ayasofya açıldı. Başörtülüler okudu, avukat oldu, milletvekili oldu ama...
Prof. Dr. Mehmet BOYNUKALIN hocanın paylaşımlarına ilk hazımsızlık başörtülülerden geldi.
Aileyi ifsad eden Feminist ideoloji beyninin içine girdikten sonra...
Ailenin reisliğini erkeğe veren ayeti nefsine okuyamadıktan sonra…
Kadınla erkeği birbirlerine veli yapan inanç değerlerinin yerine onları düşmanlaştıran ideolojilerin peşinden koştuktan sonra...
İstanbul sözleşmesi gibi bir ucube ideolojiyi kadın cinayetlerini önleme çikolatasıyla bu millete satmaya hatta dayatmaya çalıştıktan sonra…
“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” diye uyduruk bir kavramla dinin tanımladığını alt-üst etmeye odaklı bir metni “hukuk” diye bize dayatmaya kalktıktan sonra…
“Cinsel Eğilim” diye yaradılışının hilafına kendi cinsiyetini değiştirmeyi sapkınlık değil özgürlük diye bu millete dayattıktan sonra…
Ayasofya Baş imamının “dini referans alarak, katı ve sert paylaşımlar yapmasını doğru bulmadığını, herkesin görevini yapması gerektiğini, bu paylaşımların siyasetin üzerinde ağır bir yük oluşturduğunu” söyledikten sonra…
Siyaseti ibadet bilmek yerine “dava” ninnilerini oku ha oku…
Asıl Soru…
Kadın ve kadın cinayetleri değil insanlığın sorunu. İnsan ve insan cinayetleri bir sorunun sonucudur.
Bunu bir cinse indirmek, birilerinin kadınlar üzerinden devşirmeye çalıştığı rant, kimisinin ego savaşı, kimisinin ise bir toplumu yıkma çalışmalarının tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hangi güç, bir başı örtülü hanımefendiyi bu denli İlahi kanunlara karşı çıkışa zorlamaktadır?
Başı örtülü bir Grup Başkan Vekili olarak kendisiyle gurur duyan, başında ayet taşıyan bir bayanın kafasındaki bu karmaşa nasıl bir tezatlığı bünyesinde barındırmaktadır?
Dini referansların kadınlara katı ve sert davrandığını onlara, tesettür ayetini okudukları Kur’an-ı Kerim mi söylemiştir?
Her fırsatta başörtülü bir Grup Başkan Vekili dahi Milletvekili olmaktan gurur duyduğunu ifade edenlere şöyle seslenmek isterim:
Tesettürünüz bir gelenek ya da öğreti değil, Kur’an ayetidir. İnanç özgürlüğü olarak gördüğünüz kıyafetiniz parti aidiyeti üniforması değil, Müslüman kadın oluşunuzun göstergelerinden biridir. Müslüman bir insan (kadın ya da erkek) olmanın şartı, buluğ çağına erişen ve akli dengesi yerinde olan her kişinin ayetleri sorgusuz sualsiz kabul etmesinden geçer. Nefsi duygularla, bir cinsiyetin üstünlüğünü İslamiyet’e ters bir şekilde müminlere kabul ettiremezsiniz. Açtığınız savaş keza ne erkeklere ne de görüşlerinize katılmayan kadınlaradır. Bu savaş Allah’ın emirlerinedir. Zira buğz, İslamiyet’te insanlara değildir, yapılan hatayadır. Unutmayın ki bizler sizin durduğunuz noktaya buğz halindeyiz.
“Medine Yahudileri Üzerinden Müslümanlara İkaz”
Medine’de yaşayan Yahudi kabileleri Tevrat’ta yasaklanmasına rağmen, dünyalık menfaatleri icabı diğer bazı Yahudi kabileleriyle savaşırlar, din kardeşlerini öldürürler, bir kısmını esir alırlar ve fidye karşılığında satarak yurtlarından ederlerdi. Fidye karşılığında satmalarını da kitaplarından delillendirirlerdi yüzsüzce… Medine’de bulunan putperest Evs ve Hazrec kabileleriyle menfaatleri için ittifak kurarlardı. Evs ve Hazrec kabileleri birbirleriyle hasımdı. Bazı Yahudi kabileleri Evs’le bazıları Hazrec’le ittifak halindeydi. Allah (cc), yasak olmasına rağmen menfaat icabı birbirini öldüren ama menfaatleri gereği fidye ile kardeşlerini satmayı kitaplarının helal kıldığını öne süren bu kavimlere bu ayetle adeta tokat atar. “Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?” diyerek… (Bakara 85)
Ayetlerin nüzul sebebi her ne kadar Yahudiler gibi görünse de muhatap Müslümanlardır. Yahudilerin düştüğü bu vahim hataya düşmememiz için bizleri uyarır. Ayetin sonu da çok çarpıcıdır. “İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası REZİL RÜSVA olmaktır.” Devamındaki ayetteki uyarı ise çok ağırdır. “İşte onlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir.” (Bakara 86)
Ayrıca Sultan II. Abdulhamit Han Fen ilimlerini öğrenmeleri için Avrupa’ya öğrenciler göndermişti. Onlar edebiyatçı oldular. Ülkenin güçlenmesine katkı beklentisiyle yurt dışına gönderilenler JÖN TÜRKLER diye Batı hayranı bir nesli oluşturdular ve Osmanlı devletini yıktılar.
Sonuç olarak,
Bütün gayreti, hayatının her anını dini referans alarak yaşamak olan bir Müslümanın tabi ki ticareti de siyaseti de ibadettir. Bu din, tahrif olmuş diğer dinlerin düşürüldüğü duruma asla düşürülemeyecektir. Ahir zaman peygamberinin getirdiği fıkıh/hukuk kıyamete kadar kaim olacaktır. Birileri ağızlarıyla söndüreceğini sansada, bu ışık kıyamete kadar insanların yolunu aydınlatmaya devam edecektir.
Bu dünyada Müslüman dikenli yolda yürür ancak bir Müslüman diğer Müslümanların yollarına diken koymaz, diken koyanlarla da iş birliği içinde olmaz.
Biz; “kızlarımız başörtüleriyle okusun, bu dini hayatının her anına referans yaparak bütün insanlığa hakkı ve adaleti taşısın” demiştik amma belli ki bir yerlerde yanlış yapmışız.
Dini referanslar size katı ve sert geliyorsa, fıtrata karşı olmak nefse hoş geliyorsa buyurun devam edin.
Öğrendiğiniz başörtüsü ile ilgili olan (Ahzab 33), (Nur 24, 31, 60) ayetlerini dikkate almanızı takdir ediyor, (Nisa 4, 19) ayetlerini ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) kadınlarla ilgili onlarca Hadis-i Şerif’ini de size tekrar hatırlatma ihtiyacı hissediyorum.
Zira, Şuur; “başörtüsünü” ne için taktığınızın adına denir de,
Aksi hal, ilahi “Tokat” gibi çarpar Tokat Milletvekili’nin yüzüne.
Ey Rabbimiz!
Hatamızı anlayacak şuur, düzeltecek güç ve imkân ver.
AMİN…
Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
İmsak | 05:52 | ||
Güneş | 07:18 | ||
Öğle | 12:37 | ||
İkindi | 15:22 | ||
Akşam | 17:47 | ||
Yatsı | 19:07 |
Müslümanlık anıtına gizlenmiş kişileri ürkütecek cümleler birakmıssın zamana.
Kalemine ve yüreğine sağlık "Elif" hanım.