DOLAR
34,24 +0.09
EURO
37,02 +0.65
ALTIN
2.961,03 +1.22
BIST
8.946 +0.95
BITCOIN
76.419 +0.79
12
25.05.2020, 22:10 664

Türk Siyasal Yaşamında Temel Sorunlar

60 darbesi sivil asker ilişkilerinde dönüm noktasıdır. Demokrasiyi koruma adı altında meşrulaştırılmış CHP’yi korumak için tasarlanmıştır. Daha demokrat parti ilk kurulduğunda gerilim başlamıştı. 1945 – 1946’da muhalefet partileri ilk kurulduğunda Kemalist ilkeler ve laiklik konusunda dışında tüm ilkeler serbest bırakılmıştı.

Demokrat parti kitlelere kredi devlet desteği ve ekonomik vaatler sunarak oy topladı. Ekonomik konuları parti içine sokan demokrat parti CHP ile ordu arasındaki resmi olmayan ilişki karşısında düşmanlığını açık bir şekilde dillendirdi. Buna en çok eski bir CHP’li olan Adnan menderes yaptı. Adnan menderes devleti savunmada ordunun rolünü biliyordu. Bu rolü takdir ediyordu. Fakat ordunun merkezileştiğini ve vesayetin savunucusu haline geldiğini sürekli sert bir şekilde eleştiriyordu. Dostça davranmadığını iddia ediyordu.

1946 da demokrat parti içindeki İslamcı bir grup partiden atıldı. Sonra bu atılanlar demokrat partiyi aslında Kemalistlerle aynı olmakla suçladı. On yıl boyunca demokrat partinin yaptığı eylemler 1960 müdahalesine sebebiyet vermeye yeterli değildi.

Demokrat partinin ordunun üst kademelerini gençleştirerek özellikle NATO ittifakı sonrasında silah ve eğitim sistemlerinin modernize edilmesinde büyük emeği vardı. Ordunun bir takım taleplerini fazlasıyla karşılamıştı. Ordu darbe yapmaması için yeterli argümana sahipti. Fakat CHP iktidarın dışında kalmak istemiyordu.

CHP cephesinde iktidarın dışında kalmak, daha önce yönetici koalisyonda yer alan devlet memurları ve emekli subaylar gibi grupların DP saflarına iltica etmesi rahatsız ediciydi.

1957 seçimlerinde CHP’ nin elde ettiği nispi başarı (ki bu meclisteki sandalye sayısının 31’den 173’e yükselmesi) partinin liderlerini yeniden iktidar kapılarının açılacağı konusunda ikna etti.

Bu sırada DP üye kaybediyor, Menderes parti içindeki nüfuz ve prestijini yitiriyordu. Muhalefet olgunlaşmıştı. Asıl problem, DP’nin aydın bir kadroya sahip olmadığından, eski ilkelerin yerine yeni teorik temeller getiremiyor, dolayısıyla da yeni eğitimli elitlere hitap edemiyor olmasıydı.

Bunu göremeyen Menderes, bu durumun sorumlusu tuttuğu Muhalefeti bastırmak için sert tedbirler alarak ve CHP’yi kapatmakla tehdit etti. Bu noktada İnönü o meşhur bildiriyi yayınlayarak “demokrasiyi”(yani CHP’yi) Demokrat partinin’ nin gazabından kurtarması için belli belirsiz bir şekilde Orduyu göreve çağırmaya karar verdi ve ya ikna edildi.

1960’da bir avuç subay Ordunun bütününü temsil ettiğini ilan ederek harekete geçip yönetime el koydular.

1960 Askeri yönetimi, 1980 müdahalesinin aksine başından itibaren sivillerle işbirliği ve diyolağa açıktı ve bu sivillerin ezici çoğunluğu CHP’liydi. Daha sonra radikal eğilimlere sahip olduğu gerekçesiyle 14 subayın tasfiye edilmesiyle orduyu siyasetin dışına çıkarma girişimleri gerçekleşmiştir.

Parti içindeki yüksek eğitimli radikallerle, muhafazakarlar arasında kısmen bir anlaşma sağlandıktan sonra geriye kalan tek iş, yeniden diriltilen elitist aygıtı seçim ritüeli ile meşrulaştırmaktı. Ancak beklenen olmadı Demokrat Partinin devamı niteliğindeki Adalet Partisi ve diğerleri 73 yılına kadar bütün seçimlerde çoğunluğu sağlamayı başarmıştı.

Geçmişte Demokrat Partiyi ve Adalet Partisini destekleyen etnik milliyetçiler, solun yükselişine kendi örgütlenmeleriyle cevap verdiler. İslamcı-Milliyetçi-Osmanlıcı duygulardan en çok faydalanan MHP ve Milli Selamet Partisi olmuş, ancak çok da başarılı olamamışlardır.

1971’deki 12 Mart müdahalesi de gücünü yine Ordunun devletçi elitistlerle ve CHP’yle işbirliği geleneğinden alıyordu. Halkın oylarıyla iktidara gelen Adalet Partisi ikinci kez iktidardan indirilmiş ve Süleyman DEMİREL alaşağı edilmişti.

Ecevit’in Genel Başkanlığa yükselmesi ve ardından İnönü’ nün ölümüyle CHP’nin sola kayması, Kemalist ilkeleri reddetmesi, azınlıkların ve potansiyel patlayıcı meselelerin savunucusu olması, Orduyu CHP’den soğuttu. Son olarak Ecevit’in 1978-79 daki talihsiz koalisyon hükümeti Türkiye’de siyasal partiler arasındaki uzlaşma imkanını tamamen ortadan kaldırdı.

1980 darbesini 1960’takinden ayıran en göze çarpan özellik, saha komutanlarına danışılarak, komutanların rızasını ve işbirliğini sağlamaya dönük planlanan ve tek tek tek subaylara darbe sırasında ya da sonrasında özel görevlerin verildiği bir darbe olmasıdır.

Ordu, 1980 öncesinde bilinçli olarak, ülkeyi istikrara kavuşturacak ölçüde gücünü kullanmamış, böylece halk müdahaleyi ve askeri rejimin emirlerini sorgusuz yerine getirmişti.

80 darbesi halkın görüşüne önem vermiş, Kenan Evren de geleneksel unsurları şahsında barındırarak, Türk kafasındaki lider imajına uygun hareket etmiştir.

1980 müdahalesi sonrasında, halkın orduyu desteklemesi önemliydi. Çünkü Ordu 60 ve 71’deki gibi sivil ve bürokratik gruplardan destek almıyordu. Ülkeyi yönetme planındaki temel kararlar MGK (Milli Güv. Kon) tarafından alınıyordu.

Kaynak:
Kemal Karpat, “Askeri Müdahaleler: 1980’den Önce ve Sonra Türkiye’de Asker-Sivil İlişkileri” Osmanlı’dan Günümüze Asker ve Siyaset, Timaş Yayınları, 2015, ss.281-311.

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
Günün Karikatürü Tümü

Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...

12
az bulutlu
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Namaz Vakti 07 Kasım 2024
İmsak 05:52
Güneş 07:18
Öğle 12:37
İkindi 15:22
Akşam 17:47
Yatsı 19:07

Gelişmelerden Haberdar Olun

@