Son dönemlerde intihar vakaları çoğaldı.
Ülkemizde son günlerde birbirinden üzücü intihar olaylarına şahit oluyoruz. Öyle ki son 1 hafta içerisinde 5 intihar olayı gerçekleşti. Dün ve bugün de 2 kez intihar girişiminde bulunuldu. İntiharların genel sebebi ise geçim sıkıntısı. İsterseniz sizlere o olayları kısa bir şekilde hatırlatalım.
Hatay’da ‘çocuklarım aç’ diyerek kendini yakan Adem Yarıcı, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Konya'da evli ve iki çocuk babası Mevlüt Çankaya, kamyon garajında kendini asarak intihar etti. Nezir Kılıç isimli bir vatandaş, Şırnak Valiliği binasının yüksek penceresinden sarkarak kendisini aşağı bıraktı ve yaşamını yitirdi. Geçim sıkıntısı yaşayan Kılıç’ın defalarca valiliğe gelerek iş istediği ancak geri çevrildiği dile getirildi. Diyarbakır’da Jandarma Uzman Çavuş olarak görev yapan Çorumlu Kadir T., görüştüğü kadınla tartıştıktan sonra kendi silahıyla yaşamına son verdi. İstanbul Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü 4. sınıf öğrencisi Hakan Taşdemir, iş bulamadığından, maddi gerekçeler yüzünden yaşamına son verdi.2019 yılının son günlerinde de bizleri derinden yaralayan birçok intihar vakasına şahit olduk. Maddi imkanların yetersiz olmasından dolay Fatih’te 4 kardeş kendisini siyanürle öldürdü. Yine Fatih’te kimliği belirsiz bir adamın donarak öldüğü haberi geldi. Muhtemelen Suriyeliydi. Aslında nereli olduğunun ya da kimliğinin bir önemi yoktu. Gözümüzün önünde bir insan donarak yaşamını yitirmişti. Antalya’da da bir siyanür vakası yaşandı. 4 kişilik bir aile, geçim sıkıntısından dolayı siyanürle yaşamına son verdi. Siyanür sebebiyle gerçekleşen intiharların sonu bir türlü gelmedi. Bakırköy’de de aşırı borçlu olan bir baba, bir çocuk dahil 3 kişilik bir aile, siyanür kullanarak yaşamını yitirdi.
2020 yılı da maalesef bu tür haberleri sıkça aldığımız bir yıl olarak kayıtlara geçti. Dünya genelinde ve ülkemizde yaşanan doğal afetlerin yanı sıra, intihar vakalarının son bulmadığı bir yıl olarak başladı. Gaziantep’te bulunan Zeugma Mozaik Müzesi’nde görevli olan arkeolog Merve Kaçmış, 13 Ocak’ta intihar etmişti. Kaçmış’ın uzun bir süre mobbinge maruz kaldığı ve intihara sürüklendiği belirtildi. Aynı zamanda hem ekonomik sıkıntılardan hem de siber zorbalık nedeniyle, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü 3. sınıf öğrencisi olan Sibel Ünli de intihar etti. Gencecik bedenlerin, sıcak yuvaların yok olduğuna hep birlikte şahitlik ettik.
Son iki gün içerisinde ise 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önünde intihar girişimleri yaşandı. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nün korkuluklarına çıkarak intihar girişiminde bulunan bir kişiyi, Orman ve Su İşleri Eski Bakanı Veysel Eroğlu ikna etti. Korkuluklardan indirilen kişi polis merkezine götürüldü. Ayrıca İBB’nin Saraçhane binası önünde de hareketli saatler yaşandı. Bina önüne gelen bir kişi üzerinde tiner döküp kendisini yakacağını söyledi. Bu girişimlerin de maddiyat sebebiyle olduğu belirtiliyor.
Tüm bunlara elbette ki sıradan bir haber gibi bakamayacağız. Çünkü her birimiz bu toplumun ferdiyiz. Görmezden geldiğimiz her acının, bir gün kendi gözümüze saplanacağına inanıyoruz.
Gelecek KaygısıÜlkemizdeki 15-30 yaş aralığında 17 milyondan fazla genç nüfus bulunuyor. Ülke nüfusunun yaklaşık 4’te 1’ine tekabül eden bu kitlenin tek bir ortak kaygısı var: Gelecek kaygısı.
Yapılan araştırmalar neticesinde her 100 gencin 36’sı önümüzdeki 5 yıl içerisinde ülke geleceğinin daha iyi olacağına inanıyor.
Her 100 gencin 47’si önümüzdeki 5 yıl içerisinde kendi hayatlarının şimdikinden daha iyi olacağını düşünüyor.
5 milyondan fazla genç, hayatlarını değiştirmek adına yapabilecekleri hiçbir şey olmadığına inanıyor.
Her 3 gençten 1’i kurumlara güvenmiyor.
Her 3 gençten 2’si, öğrendikleri şeyleri okullardan değil de ailelerinden öğrendiklerini belirtiyor.
Her 3 gençten 1’i bir yere gelebilmek için kendi emeklerinin dışında torpil, şans gibi faktörlerin önemli olduğunu düşünüyor.
Bu sayılara ve buna benzer tüm araştırmaların geneline baktığımızda, ülkemizdeki gençlerin genel anlamda mutsuz, huzursuz, kötümser olduklarını görüyoruz. Çünkü gençlerimizi her biri, bir yarış atı gibi sınavdan sınava koşturuyor. Ömürlerinin en güzel zamanlarını büyük yük altında geçiriyorlar. Biz de genç olduk ve o büyük yükün altında defalarca ezildik. Üniversite sınavı ise en kritik sınavdır. Hayatın dönüm noktasıdır adeta. Ya var olacaksın ya da yok olacaksın. Kazanamazsan askerdesin. Askerden geldikten sonra ne yapacağının belirsizliği içerisindesin. Dolayısıyla gençlerimizin henüz hayatlarının baharındayken sakatlanmaları için her türlü koşul var bizim ülkemizde.
Gençlerin gelecek kaygısı yaşadığı artık herkesçe aşikar. Artık gençlerin aileleri de gelecek kaygısı yaşamaya başladı. Anneler ve babalar ekonomik gerekçeler yüzünden canlarına kıyıyor. Ebeveynler arasında yaşanan kavgalar sonucunda cinayetler işleniyor. Nihayetinde yersiz, yurtsuz kalan çocuklar, dağılan aileler, mutsuzluk ve bireyselliğe teslim olan insanlar ortaya çıkıyor.
Ekonomik SorunlarBugünlerde ülkemizin en önemli sorunlarının başında ekonomik nedenler geliyor. Genel duruma bakacak olursak ülkemiz %20 ticareti yapılan mal üretirken, %60 da ticareti yapılamayan mal üretiyor. 2019 yılında bütçe açığı 123.7 TL oldu ve her geçen ay bütçedeki açık artıyor. Bütçeden faize akan para geçen yıl 150 milyar TL civarındaydı. İşsizlik oranı ise 2019 yılı kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 1 puan artışla yüzde 13,3 oldu. Vergiler her geçen gün artırılıyor. Birçok temel geçim maddesi geçen yıla göre iki kat zamlandı. Hemen hemen her sektör kötü giden ekonomiden payını alıyor. Geçmişte kapanan fabrikalar ve üretim tesisleri oldu. Ayrıca konkordato ilan eden birçok firma var. Bu tür durumlardan en çok etkilenen ise sofralar oluyor.
Hal böyle olunca kimse ‘ben ekonomik sorun yaşamıyorum’ demiyor. Evet, herkes bir şekilde geçinip gidiyor ancak asgari ücretin 2 bin 324 lira olduğu ülkemizde açlık sınırı 2 bin 411 TL.
Vatandaşın toplam kredi borcu 583.6 milyar TL olarak hesaplanırken Türkiye’de 68,2 milyon kredi kartı kullanılıyor. Ayrıca banka kartı sayısı 160 milyona ulaştı.
Vatandaş bir şekilde geçiniyor diyoruz ancak nasıl geçiniyor diye soruyor muyuz acaba? Bu tabloya bakacak olursak artık birçok kişi borçla geçiniyor. Ömür boyu bankalara ödeme yapacakların sayısı her geçen gün artıyor. Bu tür durumlardan ötürü eve ekmek getirmek zorunda olan babaların cepleri olumsuz etkileniyor. Çocuğu ve eşi bir şey istediğinde evet diyememek babayı köşeye sıkıştırıyor. Psikolojisini bozuyor. Bu süreç uzun bir süre devam edince içsel sıkıntıya dönüşüyor. Sonrasında ise intihara kadar giden bir yola giriliyor. Kapitalizmin hakim olduğu toplumların yönelimleri genel olarak ekonomik temellere göre belirleniyor. Karl Marx’ı haklı çıkarmış gibiyiz.
Dünya Genelinde İntihar VakalarıDünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, dünya genelinde ortalama her 100 bin kişiden 10.5’i intihar ediyor. Her yıl ortalama 800 bin kişi intihar ederken, her 40 saniyede 1 kişi yaşamına son veriyor.
Avrupa’da ise intihar vakaları dünya ortalamasının üzerinde seyrediyor. Avrupa’da her 100 bin kişiden 12.9’u intihar ediyor. Litvanya’da her 100 bin kişiden 25’i, Letonya’da 17’si, Slovenya ve Estonya’da 14’ü intihar ediyor. Bu intiharların çoğu ise eğitimsiz, mesleki yeterliliği olmayan insanlar arasında olduğu belirlendi. Yine geçim sorundan kaynaklanıyor intiharlar. Dolayısıyla dünya genelinde intihar vakalarının temel nedenleri benzerlikler içeriyor.
Avrupa’daki en yüksek intihar oranı ise Fransa’ya ait. Fransa’da her yıl 9 bin kişi intihar ediyor. Bu intiharların %60’ı işsiz ve geçim derdi olan insanlar tarafından gerçekleştiriliyor. Geriye kalan %40’ı ise psikolojik sorunlardan kaynaklanıyor.
Genel itibariyle intihar vakalarının orta yaş insanlarda görüldüğü belirlenmiştir. Ancak çocuk ve gençlerde de intihar oranları oldukça yüksek. Polonya, çocuk ve genç intiharlarında Avrupa'da başı çeken ülkeler arasında bulunuyor. Polonya Emniyet Müdürlüğü verilerine göre, 2019 yılında ülkede 7-24 yaş arası 458 çocuk ve genç intihar sonucu hayatını kaybederken, uzmanlar ülkede çocukluk depresyonu eğiliminde artış görüldüğü uyarısında bulunuyor.
Sivil Toplum Kuruluşları ve Yetkililer Ne İş Yapar?Toplum kaynıyor. İnsanların moralsizlikleri yüzlerinden okunuyor. Bindiğimiz bir dolmuşta, metroda insanların genel olarak memnuniyetsiz olduklarını görebilmekteyiz. Bireyselleşiyoruz. Toplumsal güven endeksi her geçen gün azalıyor. Bu tür durumlardan dolayı en ufak mevzularda bile anlaşamıyoruz.
Tüm bunlar bir yana, ülkemizde binlerce sivil toplum kuruluşu var. Bunların birçoğu global çalışıyor. Dünya genelinde birçok ülkeye gidip ihtiyaç sahiplerinin yüzünü güldürebiliyorlar. İmkan oluşturabiliyorlar. Ancak bir yandan da hepsinin gözü önünde donarak ölen, yaşamına kıyan, camlardan atlayan insanlar var. Peki neden evsizler için bir dernek kurulmuyor? Neden kedilere, köpeklere barınaklar yapılıyor da evsizlere bir çadır reva görülmüyor? Hayvanlar da gözetilsin elbette. Ancak donarak ölen bir insan, hayvanlardan daha mı önemsiz? Bütçeleri devasa boyutlara ulaşan sivil toplum kuruluşlarımız ne iş yapar? Gerçekten anlamak çok zor.
Yetkililerimizin de bu can yakan olaylara sessiz kaldığı görülüyor. Gözümüzün önünde yaşanan bu olayları sanki bile bile görmek istemiyorlar. Bir kişi de çıkıp intiharları gündemine almıyor. Yaşanan acı tabloda her birinin suçu var çünkü. Donarak ölen o kişinin her titreyişinin veballeri var. İktidarından muhalefetine her biri vebal sahibi. Bizler de dahil. Hala utanmıyorsak vay bizim halimize!