Hepimizin bir yerlerden duyduğu bir şey var: Bütçe. Her evin bir bütçesi olduğu gibi her ülkenin de bir bütçesi elbette vardır. Bazı ülkelerin bütçesi komedi filmlerini andırırken, bazısı dram, bazısı da fantastik filmlerini andırıyor. Bazısı da korku filmlerinden alınmış gibi.
Mesela Türkiye’yi ele alalım. Bu zamana kadar yapılan bütçe planlamaları dram filmini andırırken, yıl sonuna gelindiğinde kalp atışlarımız hızlı hızlı atmaya başlıyor. Tıpkı filmlerde bir anda ekrana yansıyan korku ve gerilim sahnesini izlemişiz gibi… 2020 yılı bütçesine baktığımızda bir farklılık göze çarpıyor. Çünkü senaristler (Bütçe Komisyonu) bu yılın bütçesini korku filmi tadında hazırlamışlar.
Bu girişten sonra sizin de anlayacağınız üzere, Türkiye’nin 2020 yılı bütçesini konuşacağız. Çünkü herkesin, çeşitli sebeplerle devlete verdiği paraların nereye harcandığını bilmeye hakkı vardır.
Bütçe: Bir devletin, bir kuruluşun ya da bir kimsenin ileriye dönük olarak, bir süre için tasarladığı gelir ve giderlerini, tür ve ayrıntılarıyla gösteren tablo olarak tanımlanmaktadır.
Geçen yılın bütçesinin neticesinde oluşan tablo gerçekten içler açısı durumdadır.
İşsizlik: % 11,8 Enflasyon: % 8,5 *resmi olan açıklama bu, etkisine bakıldığında daha yüksek olduğunu görüyoruz. Büyüme: % 5 Kişi Başına Düşen Milli Gelir: 9.738 USD (Amerikan Doları) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla: 4.872 Milyar LiraYukarıda belirttiğim sonuçlar, 2019 yılı bütçesinin sonuçlarıdır. Şimdi de 2020 yılı için planlanan bütçeye bakalım.
1.095,5 milyar liralık bir bütçe gideri hesaplanmış durumda. Buna mukabil, bütçe için beklenen gelir ise 956,6 milyar lira olarak karşımıza çıkıyor. Yani 2020 bütçesi 138,9 milyar liralık bir açıkla hazırlanıyor.
*Buradaki 138,9 miyar lira önceki dönemlerden kalan borçların ve/ya ilgili dönemde yapılacak olan borçlanmalar için ayrılan faiz ödemeleridir.
Bütçedeki sağlık, eğitim, ar-ge, tarım, sosyal yardımlar gibi sektörlere ne kadar bütçe ayrıldığı üzerinden bütçeyi yorumlamaya çalışalım.
2020 bütçesinde sağlık alanına ayrılan pay, bütçenin %17,2’sine denk gelecek şekilde 188,6 milyar lira olarak ayrılmıştır. Bu tutarın 1,1 milyar lirası aşı çalışması için ayrılmıştır.
2020 bütçesinde eğitime ayrılan pay, bütçenin %16,1’ine denk gelecek şekilde 176,1 milyar lira olarak belirlenmiştir. 1 milyondan fazla öğretmen, 18 milyona yakın öğrenci, toplamda ise 19 milyonluk bir eğitim camiası için ayrılan kaynak sadece 176,1 milyar lira. Küçük bir hesapla 176,1 milyar/19 milyon= 9.250 TL harcanacak. 1 yıl için 9.250 TL harcanacak. Böyle bir bütçeden kaliteli bir eğitim bekliyoruz. Başarısızlıklardan sonra yapılan şeyler ise sistem değişikliği oluyor. Bilinmelidir ki kaliteli bir eğitim kaliteli bir bütçeden geçer.
Ar-ge (Araştırma ve Geliştirme), bir ülkenin kalkınmasını sağlayan en önemli alandır. Ekonomik göstergeleri yukarılara çeken, az emekle çok kazandıran ve en önemlisi de bir ülkenin ekonomik bağımsızlığını doğrudan ilgilendiren bir alandır. Ve böylesine önemli bir alan için,
2020 bütçesinde SADECE AMA SADECE 5,5 milyar lira pay ayrılmıştır. Ne kadar az olduğunu ifade etmek için bir şirket ve bir ülke ile örnek vereyim.
ABD’li bir yazılım şirketi olan Oracle’nin ar-ge’ye ayırdığı pay 6 milyar dolardır. Neredeyse 36 milyar liraya tekabül ediyor. Yani Türkiye’nin ayırdığı bütçenin 6,5 katı. Bir ülke, ar-ge için kaynak ayırmadığı zaman büyüyebilir ama o ülkenin kalkınması mümkün değildir.
2. Dünya Savaşı sonrasında Marshall yardımlarıyla toparlanmaya çalışan Güney Kore -2. Dünya Savaşı sonrasında Kuzey Kore ile savaşmasına rağmen- bugün milli gelirinin nerdeyse %5’ini ar-ge için ayırmış durumda. Ülkenin milli geliri ise 1,65 trilyon dolar civarında.
Bu iki örnekten çıkılacak sonuç: Eğer bütçede ar-ge için gereken kaynak ayrılmazsa; motor üretemeyiz, batarya-pil üretemeyiz, yazılım yapamayız.
Dolayısıyla yerli otomobilimizin üretimi için gereken motoru Alman firması Bosch’tan, bataryasını Çin’den, entegrasyonu için Alman firması EDAG’tan, tasarımını da İtalyan firmalarından almak mecburiyetinde kalırız.
2020 bütçesinde tarım için ayrılan pay, bütçenin yüzde 3’üne denk gelecek şekilde 33,4 milyar lira olarak ayrılmıştır. Oysaki kanunen ayrılması gereken pay milli gelirin %1’ine denk gelen 50,5 milyar lira olmalıydı. Dolayısıyla bütçe, çiftçiden ve hayvancılık yapandan yana değildir. Bütçeyi oluşturanlardan tarım üretimine yönelik bir gayret görülmemektedir.
Bir alandan daha bahsetmek istiyorum: Sosyal yardımlar. Evet, bir ülkenin kalkınmışlığı, gelişmişliği ve refah düzeyini gösteren en önemli etkendir, sosyal yardıma muhtaçlık. Ve yine kalp atışlarımızı hızlandıran bir sahne daha. Senaristler (Bütçe Komisyonu) sosyal yardımlar için 2020 bütçesinde 69,5 milyar lira kaynak ayırmışlar. Ve bu kaynak, bütçedeki %6,3 payla kendi yerini almış oluyor.
Ve son olarak bir konudan daha bahsetmek istiyorum. Bu konu çok mühim bir konu: Ulaşım. İlginçtir ki 2020 bütçesinden bu alana ayrılan pay 198,5 milyar liradır. İlginç olan nedir diye soranlar olacaktır. *Sor(a)mayanların canı sağ olsun. Hemen söyleyeyim. Yollar, havalimanları, köprüler gibi büyük projeleri çoğunu yap-işlet-devret modeliyle yapıyoruz. Yap-işlet-devret modeli ise esasında bazı ihtiyaçların özel sektöre yaptırıldığı, bu projeleri yapan firmanın bir süre bu projeyi işlettikten sonra devlete devrettiği bir sürecin işlendiği modeldir. Böyle bir durumda bile 198,5 milyar liralık bir bütçe ayrılmışsa bir yerde sorun vardır. *Tabi tıpkı hasta garantili hastanelerde olduğu gibi yolcu geçiş garantili köprüler ve havalimanları yapılmış ve/ya yapılacak olanlar için bu kaynaklar ayrılmışsa o başka…
İyi de bu bütçede hep gider kalemleri mi var, gelir kalemleri nerede bunun? diyenler var biliyorum. Sıkı durun gelir kalemleri de geliyor.
182,1 milyar lira Gelir Vergisi 89,4 milyar lira Kurumlar Vergisi 215,9 milyar lira Katma Değer Vergisi 175,2 milyar lira Özel Tüketim Vergisi 122 milyar lira Diğer VergilerToplamda 784,6 milyar lira vergi toplanması ön görülüyor, 2020 bütçesinde. Vergi dışı gelirler de 172 milyar lira olarak karşımıza çıkıyor.
Evet, sadece bu kadar… Gelir kalemleri bitti.
“Vergileme sanatı, mümkün olduğunca fazla tüyü, mümkün olan en az bağırtıyla toplayabilmektir.” Jean Baptiste COLBERT