Döviz Kurlarının düşmesine üzülmekle üzülmemek arasında bir yerdeyim.
Hepimizin bildiği üzere 2(İki) PPK (Para Politikası Kurulu) toplantısı sonrası faizler yükseldi, 18.02.2021 tarihinde yapılan toplantı sonrası 2 (İki) PPK toplantısı sonrası faizle ise sabit bırakıldı. Ve buna bağlı olarak da yatırım ve döviz girdisinin olmaması kurun yükselmesine zemin hazırlamış oldu. Ve sonuç olarak döviz kurlarında tarihi zirveler görüldü. Dolar 8,47 TL olurken, Euro 10,04 TL’yi görmüş oldu. Dolarize olmuş bir ekonomi olması sebebiyle Türkiye Ekonomisi, elbette doların bu zirveye çıkması sonrası ciddi bir şekilde yıpranmış oldu.
Zira dış açık ve cari açık veren Türkiye’nin borcunun yarısından fazlası döviz cinsindendir. Ve artan her 1 cent, milyon TL ile ifade edilecek bir borç artışını ifade ediyordu. Merkezi Yönetim Borcu geçen ay itibariyle 1.812,1 milyar TL’dir. Ve bunun 1.017,7 milyar TL tutarındaki kısmı döviz cinsindendir.
Ekonominin kötü gidişatı sonrası gelişen olaylara baktığımızda daha tuhaf bir durumla karşılaştığımızı ifade etmek istiyorum. Bir gece ansızın MB Başkanı görevden alınıyor. Ardından Hazine ve Maliye Bakanı instagram hesabından istifa ettiğini açıklıyor. Bu durumla ilgili resmi bir açıklama yapılmıyor. Ekonominin başsız kalması sonrası oluşan ilk görüntü döviz kurlarının önce stabile dönmesi ardından da TL’nin değer kazanması elbette şaşkınlık uyandırmış oldu.
Yeni dönem MB başkanının ilk toplantıda 475 Baz puan faiz artışı yaparak piyasaya canlılık kattığını söylemek mümkündür. Burada bir parantez açmak istiyorum. (Atanan yeni MB Başkanı yüksek faize karşı olduğunu ısrarla ifade eden biri olduğunu not düşmeden geçmek istemedim.)
Döviz kurunun (USD) 8 TL’den 7 TL’ye düşmesine elbette sevinmemiz gerekir ama Düşük kurun yanında yüksek faiz olursa sevincimiz kursağımızda elbette kalır. Bunun sebebini bir örnek üzerinden şöyle ifade edelim.
Bir yabancı yatırımcı 8 TL kurdan 1 Milyon USD TL’ye çevirip TL mevduat faizine yatırdığını farz edelim. Bugün politika faizi % 17 ‘dir. 6 ay faizde tutsa elde edeceği kâr 1.360.000 TL’dir. Bizler biliyoruz ki üretim olmazsa bir ülkede kalkınma yaşanmaz. Pandemi etkisiyle oluşan ekonomik daralma ve beraberinde artan işsizlik oranı ve yükselen enflasyonu göz önüne aldığımızda yılsonunu göremeden kurlarda hareketlilik görünecek ve tekrar yükselişe geçecektir. Bu yükselişin ana sebebi ise faize yatırım yapan yatırımcıların faiz gelirlerini aldıktan sonra tekrar USD para birimine geçişleri etkili olacaktır elbette.
Şimdi Tüm senaryoyu özetlememiz gerekirse durum şudur.
8 TL’den 1 Milyon USD bozduruyorlar,
%17 ‘den Faize yatırıp 6 ay sonra 1,360 Milyon TL kâr ediyorlar.
Sonra 7 TL’den USD alarak da 150 Bin USD kâr edip geri gidiyorlar.
Burada kazandıkları paraların, vatandaşın cebinden çalınan vergiler olduğunu bilmekte fayda var.
Sonuç olarak kurun düşmesi vatandaşa zarar olarak geri dönmektedir. Düşük döviz kurunun faturası vatandaşa yüksekten kesiliyor.