-->
Mevzu TV | Mevzu sadece haber değildir.
2022-05-20 02:41:47

Bu nikah kıyılamaz. Adalet, mülkün kardeşidir.

Ramazan Aydoğdu

20 Mayıs 2022, 02:41

Adalet Bakanlığında görev yaptığım dönemde görev yeri değişen personellere plakete benzer bir tablo hediye edilirdi. O dönemden beridir her aklıma geldiğinde o tablonun üzerindeki yazıları dile getirir fırsatını bulursam o cümleleri yanımdaki kişilerle mutlaka paylaşırım. Yıllar sonra o tabloda yazılan cümlelerin ne kadar önemli olduğunu bu denli hissedeceğim hiç aklıma gelmezdi.

“Bir ülkede Adalet varsa o ülkede her şey vardır. Bir ülkede Adalet yoksa o ülkede hiçbir şey yoktur.”

Tabi Adalet anlayışı sadece ilkesel değil aynı zamanda inanç olarakta özellikle bizlerin dikkat etmesi gereken bir husus olarak karşımızda duruyor. Malumunuz Osmanlının mirasçıları olarak kendisini tanımlayan bu toplumun muhafazakâr kesimi her fırsat bulduğunda Fatih Sultan Mehmet Han ile o dönemin kadısının arasında geçen olayı anlatır ve yıllarca dünyaya adaletle hüküm sürdüğümüzü iddia eder. Ki öyle olduğuna bende inanıyorum. Ancak bugün geldiğimiz nokta, bu övgü dolu süreci mirasçılarının devam ettiremediğini gösteriyor.

Şunu da unutmamak gerekir ki, “Adalet” kelimesi sadece yargılama veya infaz etme kavramları ile sınırlı tutulmamalıdır. Yazımın başında da ifade ettiğim gibi her şeyin temelinde olan bu kavramı hayatın her alanında uygulamak insani ve imanı bir görev olarak karşımızda duruyor. Kişisel anlamda bizim görevimiz; ailemizde, işimizde, sosyal yaşantımızda adaleti sağlamak ve yaşantımızı bu çerçevede devam ettirmek olmalıdır. Devletin görevi ise, gerçek ve tüzel kişilere adaletle hükmetmektedir. Bu durumu sadece yargılama ve infaz kanunları sınırlandırmamak gerekir. Örneği, devlet vergilendirme, denetleme, planlama, ücretlendirme, cezalandırma ve benzeri alanlarda adaletli davranmalı ki, toplumda huzur ve güven ortamı tesis edilebilsin. Diğer türlü, devletin adaleti sağlayamadığına kanaat getiren tüzel ve gerçek kişiler kendi adaletlerin sağlama yoluna gider ki, ceza hukuku buna suç diyor.

Bununla birlikte, adalet kavramı aileden topluma, toplumdan devlete, devletten millete geçiş sağlaması gereken bir kavramdır. Bugün yaşadığımız sorunların temelinde bu zincirin oluşmaması gerçeği vardır. Zira; aile, okul ve toplumdan ahlaki öğretileri oluşmayan bireyler başkasının hakkını ihlal etmeyi, kendisine yakın kişileri kayırmayı, devam eden yargılamalara müdahale etmeyi, yetki alanında bulunan hususlarda adaletsiz yapmayı, siyasi kaygılardan dolayı adalet sistemine müdahale etmeyi, kendi suçların örtmek için suç uydurmayı, delil karartmayı veya delil uydurmayı bir hak olarak görebilmektedir. Bireyler tüm bu olumsuzlukları bazen şahsi çıkarları için yaparken bazen de mensubu olduğu grubun veya yapılanmanın çıkarını gözetmektedir. PDY/FETÖ yapılanması bunun en açık örneğidir. Bu sürecin sonucunda, toplumsal güven sarsılmakta, haklı olan güçlüdür anlayışından güçlü olan haklıdır anlayışı topluma hâkim olmaktadır. Bu nokta da temel ihtiyacımız “Adalet Mülkün Temelidir” cümlesindeki “Mülk” kavramının güçlüyü değil haklıyı işaret ettiğini ortaya koymaktır. Bu sürecin devam etmesi, haklı veya güçlü birey içinde tehlikelidir. Zira, her iki bireyinde bozulan sistemin çarklarıyla karşılaşması an meselesidir.

Özetle, adalet kavramının ve toplumsal huzurun tesis edilmesinin temelinde aileden topluma uzanan bir köprü vardır. Bu kimisi için inanç meselesi kimisi için de insanlık meselesi olarak karşımızda durmaktadır.

Bir hususu da dikkatlerinize sunarak yazımı sonlandırmak isterim. Bugüne kadar yaşanılan tecrübeler ceza miktarlarının yükseltilmesinin topluma bir katkı sağlamadığını göstermektedir. Yapılan istatistik verilerde bu durumu kanıtlar niteliktedir. Yaşadığımız son tecrübeye dayanarak net bir şekilde ifade etmek isterim ki, cezanın miktarının fazla olması kişinin infaz kurumundaki o suça dönük uzmanlığını artırmaktadır. Ayrıca, kişilerin insafına bırakılan uzun tutukluluk süreçlerin de aynı şekilde bireylerin ve tabi ki ailelerinin devlete olan güvenlerini sarsmaktadır. Bir kişinin veya grubun keyfiyetinin devletin veya devleti yönetenlerin itibarını sarsmasına izin verilmemeli, adalet ise bir tehdit aracı olarak kullandırılmamalıdır. Ülkemiz bu konuda önemli adımlar atmıştır. Atmaya da devam etmelidir.

Bu noktada, yakın zamanda ceza infaz kurumunu tecrübe etmiş birisi olarak, toplumsal huzurun tesis edilmesi ve yazıda bahsetmiş olduğum sistemin mağdurlarının ve ailelerinin sürece dahil edilebilmesi için devletin şefkat ile ilk adımı atması ve infaz kanunlarında bir düzenleme yapması kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Selam ve muhabbetle

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.