-->
Mevzu TV | Mevzu sadece haber değildir.
2021-03-14 19:41:16

Hani benim gençliğim nerede?

Ramazan Aydoğdu

14 Mart 2021, 19:41

Çok uzun zamandır gençlik üzerine çalışıyorum.

Dile kolay yaklaşık yirmi beş senedir, sivil toplum ve kamu kurumlarında gençlik üzerine çalışmalar yürütüyor, yazılı ve görsel medya içerikleri hazırlıyor ve bunları yayınlıyorum. İşin özü bu bizim derdimiz.

Şunu çok iyi biliyorum ki, gençlik çalışmalarının verimli olması bizim gelecekteki varlığımızı çok yakından ilgilendiriyor.

Gençlik çalışmalarında başarılı olursak, var olacağız.

Gençlik çalışmalarında başarısız olursak, yok olacağız.

Mesele bu kadar net!

O zaman soralım. Gençlik çalışmaları konusunda ne durumdayız?

Bu sorunun cevabını size ben vermeyeceğim. Bu yazıda maalesef rakamlar konuşacak ve o rakamlar bizlere hiç iyi şeyler anlatmayacaklar. Gençlik üzerine çalışma yapan birçok sivil toplum kuruluşumuz var. Bunun yanında kamunun da bu konuda ciddi imkânları ve çalışmaları olduğunu biliyoruz.

Soruya ilişkin yazmadan önce gençlik çalışmalarına ilişkin devraldığımız mirası konuşmamız gerekir. Zira bu işlere ilk olarak bizler başlamadık. Bizden önce bugünün zemini hazırlamak için bedel ödeyenlerin olduğunu da biliyoruz.

İslami çalışmalar son on beş yıllık dönemde ciddi imkânlara kavuştular. Kendisi de bedel ödeyen içerisinde bulunan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki rolü inkâr edilemez. Bu hususu inkar eden farklı siyasi görüşe sahip bir arkadaşıma söylediklerimi tekrar etmek isterim. “Bizim dönemimizden şikâyet edip duruyorsunuz. Gençlik alanında çalışma yaptınız da kapınıza polis mi gönderdik.”

İşte tam buradan başlayabiliriz. Bırakın devlet kademelerini sivil hayatta dahi İslami söylemlerin çok kullanılamadığı, sohbet halkalarının olduğu evlere sırayla ve dikkat çekmeden girildiği, maddi imkânsızlıkların had safhada olduğu ve maddi işlerin kişiler üzerinden döndüğü, her ilçede bir temsilcilikten başka yerimizin olmadığı, sadece ceberut devletin değil hain fetöcülerin de Müslümanlara baskı yapıp fişlediği ve dalga geçtiği, makam verilen Müslümanın sorumluluk korkusuyla makamı almak istemediği, bizim esnafımız kazansın diye ekmek almak için saatlerce yürüyüp alışveriş yaptığımız kısaca “İman varsa, imkânda vardır” cümlemizin spor olsun diye kurulmadığı günlerden bahsediyorum. Sanırım tüm bu olumsuzluklar bizi birleştirdi. Serkeşte olsa uygulanan eğitim modeline birde samimiyet eklenince bugün keyifle “Reis” dediğimiz insanlar yetiştiler. Cezaevlerinde yatan, ailesini, maddi imkânlarını ve eğitim hayatını feda eden insanlardan bahsediyorum. Son bir örnek vermek gerekirse, Bağcılar MGV nin öğrenci evinde, kimin nereye atandığını veya hangi kurumdan iş aldığını değil, ülkemizdeki mücadeleyi ve coğrafyamız da yakacağımız ateşi konuşup farklı fikirler oraya çıkınca kavga edip sonra sabah namazını cemaatle kıldığımız günler.

O döneme ilişkin tek eleştirim.

Yokluğun imtihanını yaşarken, ileride elde edeceğimiz imkânlar karşısında sergileyeceğimiz tavrı doğru şekilde belirleyemedik. Daha doğrusu varlığın imtihanına hazırlanamadık.

Elbette her dönem kendi şartlarına göre değerlendirilmelidir. O dönemin amatör ruhu birçoğumuzun yetişmesine vesile oldu. Mesele bu, yetiştiler.

Peki ya bugün ne durumdayız?

İlk önce şunu belirtmeden edemeyeceğim. Gençlik üzerine çalışan birisi olarak bu sorumluluktan kendimi ayrı tutmuyorum. Ortada bir problem varsa burada elbette benimde sorumluluğum var. Bugün birçok sivil toplum ve kamu kuruluşu var. Her biri birbirinden güzel işlere ve projelere imza atıyorlar. Ve birçoğunun samimiyetine de bizzat şahitlik etmişliğim var. Ancak elimizdeki veriler bir şeylerin yolunda gitmediğini bize söylüyor.

Konunun bilimsel ele alınması ve bulundukları yerlere paraşütle gelmiş bizim mahallenin yakası mendilli dinozorlarına fırsat vermemek adına rakamlar üzerinden konuşmak istiyorum.

2016 yılında X bir anket firmasının muhafazakârlık ve dindarlık konusu üzerinden gençler üzerinden yapmış olduğu araştırmada, gençlerin sadece %16.2 sinin kendisini dindar/muhafazakâr olarak tanımladığı ve sağ ideolojiyi temsil eden partilere oy verebileceklerini ifade ettiği, ilgili firmanın 2020 yılında aynı konu başlığı üzerinden yapmış olduğu anket çalışmasında ise gençlerin %5.8 nin kendisini dindar ve muhafazakâr olarak ifade ettiği ve sağ ideolojiyi temsil eden partilere oy verebileceklerini ifade ettiği analiz edilmiştir.

Benzer bir analizi yakın zamanda okuduğum Volkan Ertin’in yazdığı Sekülerleşme Teorisi kitabındaki anket çalışmasında da görmek mümkündür. Kitabın Türkiye’de Sekülerleşme başlığında, 2015 yılında kendisini dindar olarak ifade edenlerin oranı %19.5 iken, 2019 yılında söz konusu rakam %6 olarak karşımıza çıkmaktadır.

Peki ya eğitim kurumlarımız?

Üniversitenin ismini vermeyeceğim. İsmini zikrettiğim kitabı okuyanlar elbet görecekler.

Üniversitede okuyan 2217 öğrenci ile birinci sınıfta ve dördüncü sınıfta yapılan anketler çok dikkat çekicidir.

Birinci sınıfta evlilik dışı cinsel deneyim %4.5 iken, bu oran dördüncü sınıfta %73.3 e yükselmiştir. Bu konuyu lisede ele alalım. İstanbul ilinde erkek öğrencilere üç sene arayla yapılan iki ankettin birincisinde, evlilik dışı cinsel deneyim yaşayan erkek öğrenci oranı %19,9 iken, ikince ankette oran %34,4 e yükselmiştir.

Buna benzer sayısız örneği buradan yazabilirim. Eşcinsellik, farklı cinslerin aynı evde kalmaları, alkol kullanma oranları, ilk alkole başlama yaşı, Allah inancını sorgula vb. sayısız ve ürkütücü rakamları sizlerde yazılı ve görsel medyada bulabilirsiniz.

Bir yerde yanlış yapmıyor muyuz?

Kaybedilen para kazanılır. Kaybedilen toprak geri alınır. Kaybedilen her şey bir şekilde telafi edilebilir. Ama kaybedilen nesli onarmak mümkün değildir. Bugün Cumhurbaşkanımızın çizmiş olduğu idealin yanına dahi yaklaşamadığımız ve gençlik çalışmaları noktasında iflasın eşiğine geldiğimiz ortadadır. Birebir ilişkiden iletişim kurmaktan uzak, gönül çalışmasını rakamlardan ibaret kabul eden, etkinlik ve faaliyetler ajanslar üzerinden süslü göstermek hatta inandırmak mümkündür. Ancak beklenen gün geldiğinde birileri “Hani benim gençliğim nerde” diye sorduğunda ömrünü bu davaya harcayan o insana ne cevap vereceğiz?

Peki ya ne yapmamız lazım?

İman ve imkân noktasında bir eksiğimiz yok elhamdülillah.

İlk önce sistem kurmamız lazım. Bugün birbirinden bağımsız ve habersiz birçok kurumun gençlik üzerine çalışmalar yaptığını bazılarının ise genelde tekrara düştüğünü görmek mümkündür. Adam kazanmak ile adam eğitmek noktasına da bir açıklık getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ülkenin geneline bütüncül bakan bir sistemin kurulması bu alanda çalışan tüm kurumları sisteme dâhil etmesi ve bir beyin ameliyatı titizliğiyle kanayan yaraya acilen müdahale edilmesi gerekmektedir.

Bunun yanında gençlik çalışmalarının nepotizm den arındırılması önemlidir. Gençlik işi gönül işidir. Bu işi yapacak kişilerin gönüllü olmaktan öte bu alana gönlünü vermesi, bu alana ilişkin geçmişinin olması gerekir. İnsanın organlarını acemi doktora emanet etmeyen sistem insanın ruhunu bir acemiye nasıl teslim edebilir? Tecrübeyi değil gücü, davayı değil dar kadroculuğu, geleceği değil siyasi ikbal tercih edildiğinde başarı elde etmek imkânsızdır. Elbette bu kurumlarda profesyonel çalışan insan kaynağı olacaktır. Ancak ayrım yapılması gereken nokta ise, bu kurumlar para ve statü kazanılacak meslek kulüpleri olarak görülmemelidir.

Tüm siyasi söylemlerden uzak durmak suretiyle, her kesimden gençlerimizin imkânlardan faydalanabileceği yapıları kurmak suretiyle, gençlerin gönüllerini kazanmak, kendimizi ve inancımızı ilk olarak hal diliyle sonrasında ise hakikat ölçüsünde anlatıp bir dönüşüm seferberliği başlatmak elzemdir. Rakamlar üzerinden değil birebir öğrenciye dokunan çalışmalara ihtiyacımız vardır.

Başarı seçim kazanmak değildir. Seçimlerin kazanılması başarıya gidilen yolun ruhsatı niteliğindedir.

Asıl başarı özlediğimiz medeniyetimizi temelden genç gönüllere işleyerek, bugün güvenlik politikası ile çözemediğimiz hususları temelden çözmektir. Mesele sinek değil, mesele bataklığı kurutmaktır.

Son olarak,

Protokollerin, makam araçlarının, takım elbiselerin, pahalı hediyelerin, süslü sıfatların, pahalı makam odalarının ve rakamlar üzerinden yapılan görsel şovların yetiştirdiği bir tane dava adamı yoktur.

Ancak bu imkânların gevşettiği dava adamları çoktur.

Eğer bu ülkede bir beka sorunu varsa, o gençlikten ibarettir.

Dua ile,

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.