Söze başlayalım.
Devletin herhangi bir alanda gerçekleştirmek istediği ideal, hedef veya planın başarıya ulaşmasının tek anahtarı eğitim sistemi ve gençlik politikalarındaki çalışmalarının o ideal, hedef veya plan ile paralel yürümesine bağlıdır. Özetle, eğitim sisteminiz veya gençlik politikalarınız genel siyasetinizi beslemiyorsa o genel siyasetin devamlılığı mümkün değildir.
Bu konular üzerine konuştuğumuzda aklımda hep aynı örnek belirir.
Bizden önce yapılmış bir tren yolu var. Biz ise makinisti değiştirmek suretiyle trenin istikametini değiştirdiğimizi düşünüyoruz.
Olmaz!
Değişmez!
Tren yolculuğu yapanlar hatırlayacaktır. Yolculuk esnasında bazen güllük gülistanlık manzaralar görebilirsiniz, bazen de bir uçurumun kenarından çekerken kalbiniz pırpır atar. Trende görev yapan personelinde trenin istikametine müdahale anlamında bir yetkisi yoktur. Gelirler biletinizi kontrol ederler bazen insaniyetten bazen de görevleri icabı size gülümseyebilirler. Bazı istasyonlarda pişmaniye satanlar da görebilirsiniz. Hatta o yolculukta oturduğunuz vagon, koltuğunuzu pencere veya koridor kenarı olması da o gerçeği değiştirmez. Tren rayların müsaade ettiği ölçüde ilerlemektedir.
Kendimden örnek vermem gerekirse yıllarca Meram Ekspresi ile Konya’ya yolculuk ettim. Bazı makinistler hata yaptı bazıları ise treni hatasız kullandılar. Bazı bilet memurları selam verirken bazıları yüzümüze bile bakmadı. Bazen yemekli veya yataklı vagonda yolculuk ederken bazen kompartımanda yolculuk ettim. Ama bunların hiçbiri trenin yolunu değiştirmedi. Son durak her zaman Konya Tren İstasyonu oldu.
Dolayısıyla; ekonomi, teknoloji, siyaset, sağlık, tarım, aile ve benzeri alanlarda bir gelişme veya dönüşüm elde etmek istiyorsak yapmamız gereken en önemli husus eğitim sistemi ve gençlik politikalarında hızlı bir değişime gitmektir. Zira temelden eğitilen birey aileyi, aile ise toplumu değiştirecektir. Eğer eğitim ve gençlik politikalarımızda ilkesel bir değişim gerçekleştiremiyorsak ortaya koyduğumuz tüm söylemler veya eylemler yolculuk bittiğinde kendiliğinden kaybolacaktır.
Bunun en yakın örneğini doğu illerimizde yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.
Bölge ziyaretlerimiz sırasında yaptığımız istişarelerde yereldeki kardeşlerimizden şu beyanları duyduğumuzda gerçekten irkildim. “Reis devletimiz sağ olsun. Buraya hastane yaptı, köprü yaptı, yol yaptı, sulama kanalları açtı. Ancak terör örgütü mensupları bunu avantaja çevirdiler. Biz mücadele vermeseydik devlet bunları yapmazdı. Yıllarca niye yapmadı diyerek halkı kandırıyorlar. Yani devletimize karşı bir minnet veya teşekkür oluşmadı. Onlara göre devlet oy verelim diye bize rüşvet veriyor.” bunu anlattığımda bazı arkadaşlar “Böyle cahillik olur mu?” diye tepki verdiler. E yıllarca bölgeyi sürgün bölgesi olarak görüp bir zamanlar işe yaramaz kamu personellerini daha sonra ceza vermek istediğin fetöcüleri bölgeye gönderirsek böyle cahillik olur kardeşim.
Şunu unutuyoruz. Bu ülkenin değerlerine saldırmak isteyenlerin temel başlama noktası eğitim sistemi ve gençlik kurumları oldu. En yakın örneği ise Fetullahçı Terör Örgütüdür. Bu işlere cemaat adıyla başladıklarında hakim, doktor, mühendis olabilecek mensuplarını öğretmenliğe teşvik ettiklerine bizzat şahitlik ettim. Milli Eğitim ve gençlik alanında ne yapılması ne açılması gerekiyorsa yaptılar. O dönemlerde lise olmayan yerleşim yerlerine dershane açtılar. Oralarda öğrenci seçtiler, eğitim verdiler ve dönüştürdüler.
Bu millete kurşun sıkmış hainlerin sorgularına girmiş birisi olarak, milletimizin canına kastetmiş ve bu ülkenin imkânlarıyla yetişmiş kamu görevlilerini anlattıklarını dinleseydiniz ne demek istediğimi daha iyi anlardınız. O gün onlardaki inancı ve kendinden emin tavırları bugün bizim tarafta görmek pek mümkün değil maalesef.
Gelelim bize!
Bugün milli eğitim ve gençlik alanında görev yapan kurumların veya kurumlarda görev yapanların kaç tanesi bizi temsil eden irade ile aynı ideali taşıyor? Bu soruya ben cevap vermeyeceğim. Cevabı siz verin.
Örgün eğitime devam eden kızım “Bana öğretmenimin giyim kuşamından utanıyorum. Erkek arkadaşlarım teneffüslerde öğretmenimizden bahsediyorlar” diyorsa eğer bu oturup bir düşünmek lazım. Sadece bu da değil. Yukarıda bahsettiği örnek üzerinden bu ülkede halen terör örgütleri prim yapıyorsa, cinsiyetsizleştirme üzerinden genç dimalar zehirleniyorsa, aile hayatımız tehlike altındaysa, bir zamanlar senede bir ortalarda görünen erkek veya kadın olduğu belli olmayan sapkınlar kirlenmiş zihniyetlerini yaymaya devam ediyorsa içinde bulunduğumuz durumu acilen düşünmemiz lazım. Ve bunu çözmenin yolu asla güvenlikçi politikalar değil eğitim ve gençlik çalışmalarıdır. Bu ülkede güvenlik politikaları ile çözülen bir tek sorun yoktur.
Peki, bu kadar yazdın var mı çözümün?
Evet var.
İlk olarak bu durumu kabul ederek işe başlayabiliriz. Zira hastalığı kabul etmeden tedavi üretemeyiz. Sonra yerli ve milli bir eğitim sistemi kurmalıyız. Gençlik politikalarını yürüten organlarımızı tekrar gözden geçirmek aynı ideale hizmet eden sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte bir organizasyon kurmak ve günümüzün şartlarına uyan bir eğitim müfredatını inşa etmemiz gerekiyor.
Tabi bunu yaparken, bulundukları mevkilere paraşütle gelmiş, bugüne kadar ortaya koyulan mücadelede izi olmayan, eş dost veya akraba bağı üzerinden yoluna devam edenlerden değil, bu hususta beden ödeyenlerden yararlanmak ciddi anlamda önemlidir. Zira ellerinde diken izin olmayanların yaymış olduğu gül kokusu sahtedir.
Özetle, yıllarca bize düşmanlık edenlerin başlangıç noktası olan eğitim sistemi ve gençlik politikalarımızın son durumunu değerlendirmek, milli ve yerli bir sistemi tekraren inşa etmek bu ülkeye vereceğimiz en önemli hizmet olacaktır. Milli ve yerli sistemle yetişen gençlerimiz donanımlarına zamanın ruhunu da eklediğinde her alanda başarı kendisini gösterecektir.
Muhabbetle.