Üstlendiğimiz görevler gelir geçer. Geriye bıraktığımız eserler ve daha önemlisi tavrımız kalır. Bu hayatın her alanında böyledir. Bir göreve başladığınızdaki tavrınızla birlikte o görevi bırakırken göstermiş olduğumuz tavır hatırda kalıcı olandır.
Asla optimist bir tavrı savunmuyorum. İş, aile, teşkilat ve sosyal hayatımızda hayatın doğal akışına uygun tepkiler verebiliriz. Bu bazen çevremizi memnun edebilir, bazen de üzebilir. Ancak insani olan bu tepkileri gösterirken tavrımız ilkelerimizin amiyane bir tabirle kumaşımızın önüne geçmemelidir.
Kızgınlıklarımız, sevinçlerimiz veya her türlü tavrımız insana ve müslümana yakışır şekilde olmalıdır. Unutmamalıyız ki, efendimize peygamberlik gelmeden önce toplum tarafından tevdi edilen bir unvan vardı. El Emin.
Bu çerçeve üzerinden İstanbul’da gerçekleşecek bir görev değişikliği üzerine konuşalım. İsim vermeden yazalım ki, eleştirilerimiz veya tespitlerimiz art niyetli kişiler tarafından kullanılmasın. İşte bu bizim kuşağın ağır imtihanıdır. Bir ara bu konuda da yazalım.
Siyasi bir partinin İstanbul İl Başkanı değişiyor. Ancak, söz konusu değişime tepkileri takip ederken üzülmemek veya dehşete düşmemek elde değil. Has bel kader, iyisiyle veya kötüsüyle görev yapmış bir İl Başkanı görevini başka bir arkadaşına devrediyor.
Ne olması lazım? Görevi devreden İl Başkanımıza yapmış olduğu hizmetlerden ötürü teşekkür edilmeli ve bundan sonra görevi devralan yönetim o başkanımızın hukukunu korumalıdır. İstanbul için bu ilkenin harfiyen uygulanacağına şüphem yok. Ancak beni dehşete düşüren mesele bir şekilde eski il başkanının veya yönetiminin ekibinde veya dolaylı olarak silsilesinde görev yapan teşkilat mensuplarının daha kongre yapılmadan eski il başkanı ve yönetimi hakkında has dairede kalması gereken hususları toplumun göreceği şekilde sosyal medya üzerinden veya ortamlarda dillendirilmesi olmuştur. Eğer bir sorun varsa bu sorunun yine has daire içerisinde gerekirse görevden alınma pahasına dile getirilmesi gerekirdi. Görev süresini tamamlamış yöneticilerin görev süresince eleştirilmesi gerekir. Görev süresince ortaya çıkmayan çatlak seslerin görev sonrası çıkartılması yanlıştır. En hafif ifadeyle etik değildir.
Yine aynı konu üzerinden konuşacak olursak, yeni göreve gelen kişiler üzerinden pirim elde etmeye çalışmak kişilerin refleksiydi. Ancak bugün görüyoruz ki aynı hastalık kurumlara da bulaşmış. Kişiler konusunda çok acımasız değilim zira insanlar sevdikleri kişilerin bir yerlerde görev almasından duydukları mutluluğu onlarla çekildikleri resimlerle paylaşabiliyorlar. Buna alıştık. Hatta bizde ara ara yapmışızdır.
Ancak mesele özelliklede siyaset olunca kurumların bu konuda topa girmesi en çokta göreve yeni atanan kişiye zarar verir. Zira siyaset günümüzde bir takım oyunudur. Ve maalesef görev almak isteyen herkes bir takımın mensubu olmak zorundadır. Yani kişisel donanımınız çok ön planda tutulmaz.
İşte bu durum İstanbul da öyle olmadı.
Teşkilatçılığı, dava adamlığı, siyasi tecrübesi ve Fetö ile mücadele konusunda devletin güvenini almış bir İl Başkanı atandı. Ama bir kesim o ismi herkesin dikkatini çekecek bu özellikleriyle değil, kendi kurumlarına olan bağı ile ön plana çıkardılar. O kurum ki, siyasetin alternatifi olmakla itham edilirken bunu yapmak göreve yeni başlayan kişiye en büyük zararı verir. Allahtan aklıselim insanlar göreve yeni gelenin uzun yıllar biriktirdiği deneyimleri, teşkilatı tecrübelerini, samimiyetini ve davaya olan sadakatini dile getirdi ve ön plana çıkardı. Maalesef bunlar bizim hastalıklarımız.
Özetle; sevincimizde, kızgınlığımızda, kırgınlığımızda yani insani olan tüm tutum ve davranışlarımızda insani ve imani ölçüleri göz ardı edemeyiz. Etmemeliyiz.
Bu vesile ile mücadelenin her aşamasında var olan tılsıma rengini ve kalitesini yansıtan abimize başarılar dilerim.
Muhabbetle
İbrahim dörtmevsim 4 Yıl Önce
Haklısın bir kurumun kimliği olan kişi başka bir kurumun kimliği olabilir. Bu kişi bizdendir diye göze sokarak nasıl bir çıkar bekledikleri belli malesef.